Çocuğun sağlıklı gelişiminde temel amaç onun fiziksel, zihinsel yönden olduğu kadar sosyal ve duygusal yönden de ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Sevgi, tüm canlının görmesi hak olan duygusal bir ihtiyaçtır. Her anne baba mutlaka çocuğunu sever.

Fakat asıl olan, sevgisini sözel olarak destekler, onu korur ve gereken ilgiyi gösterirse onun bu ihtiyacını karşılamış olur. Bu ihtiyaçların karşılanmaması veya karşılanmasındaki aksaklıklar, dengesizliklere, duygusal zedelenmelere neden olmaktadır. Duygusal zedelenmeler önlenemediğinde ise çocukta istenmeyen bazı kaygı bozuklukları olabilir.

Örneğin;“Uslu durursan seni çok seveceğim veya bu sene takdir alırsan bizi çok mutlu edersin” gibi sözler duyan, koşullu sevgi ortamında yetişen çocuk sevgi ve ilgi görmek için beklentileri yerine getirmeye çalışır.

Eğer başaramazsa kaygı ve korkular oluşur. Beklentilere cevap verememekten kaynaklı bir takım savunma mekanizmalarını sık kullanır. Mesela ”yalan” söyler. İstenmeyen alışkanlıklar edinebilir, karakter oluşumu kötü etkilenebilir.

Çocuk anne babasının eleştirisini almaktan korktuğu için, hareketlerine hep dikkat eder, yanlış yapma korkusu fazla olur. Bu durum onun daima endişeli olmasını gerektirecektir. Sonuçta, çocuğumuz da ”korku” hissinin yerleşmesine ve bazı istenmeyen hastalıklı davranışlar kazanmasına sebep olabiliriz. Yani aşırı baskı, korkuyu, korku ise hastalıklı davranışları doğurabilir.

Çocuğumuzun en ufak bir yanlışında ona ceza vermek için yarışmayalım. Bazen görmeyelim, her şeyi sorgulamayalım. Çocuğumuzun ufak, zararsız yanlışlarına da saygı duyalım. Çünkü öğrenme yolunda yapılan ufak yanlışlar olacaktır. Çocuğumuzu sevmek için neden aramayalım, bizim istediğimiz gibi davranmasını istemeyelim. Onları sorgusuzca sevelim.

Korkmalarına sebep olacak ses tonu ile değil yumuşak ses tonuyla konuşalım. Katı kurallarımız olmasın. Daima suçlayan, cezalandıran, her şeyine karışan anne babanın çocuklarında aşağılık duygusu gelişebilir.”Zor yoluyla denetleme “ ve “sevgi esirgeyerek denetleme” yolunu seçersek çocuğumuzun ya isyankâr ya da aşırı boyun eğici biri olması muhtemeldir.

Mükemmeliyetçi anne baba olmak gibi bir kaygımız olursa, önce kendimize sonrada çocuğumuza ve başkalarına karşı acımasız olmamız kaçınılmaz olur. Taleplerimiz imkânsızdır çünkü.

Her canlıda sevme ve sevilme duygusu doğuştan vardır. Kanser v.b çaresiz hastalıkların tedavisinde dahi, çok eskiden beri “moral” dediğimiz, her an iyi düşünme, güzel görme, her şeye sevgi dolu yaklaşma duygusunun her zaman işe yaradığını duymuşuzdur. Yapılan bilimsel araştırmalarda da vurgulanan şeyin ”korkunun hasta ettiği, sevginin iyileştirdiği” dir. Hiç bir anne baba çocuğuna zarar gelsin istemez. Sadece doğru diye bildiği yanlışları vardır, bunlarda diretir.

Sevgimizi belli etmek için büyük sevgi gösterilerinde bulunmamız gerekmez.Bunun için fazla zaman ve enerjiye de ihtiyaç yoktur.Basit stratejiler sayesinde mesajımızı çok net ve güçlü bir şekilde iletebiliriz.Davranışlarımızın sesi gerçektende her zaman sözcüklerden daha yüksek çıkar. Sonsuz sevgi ve hürmetlerimle…

Ayşe ARSLAN BAY