Aileler çocuğu yetiştirirken farkında olmadan bazı eğitim hataları yaparlar ve sonra sorunun çocuktan kaynaklandığını düşünürler. Buna göre,aile çocuğun hayat ve okul başarısından memnun olamıyorsa ilk önce kendini sorgulamalıdır. Aslında çocuk her haliyle "Ben sizin ürününüzüm" demektedir.
Sürekli eleştiriye, hakarete uğrayan çocuk ister istemez önemsenmeme, kendisini değerli hissetmeme duygusuna kapılır. Bu insana acı veren bir duygudur ve özgüven eksikliğine sebep olur.

Bu duyguyu yaşayan kişi depresif olur, hayattan zevk alamaz, dolayısıyla başarılı da olamaz. Böyle bir muamele gören çocuk zeki olduğu halde girişimci olamaz, tuttuğunu koparamaz, fikrini söyleyemez. Kendini beceriksiz, değersiz gördüğü için riske girmekte korkar ve kaçar.

Ayrıca mesleki başarıda da okul başarısında da sadece yetenekler yeterli olmamaktadır. Başarını formülü; yetenek, çevre, başarıdır. Çevrenin başarı üzerindeki etkisini göz ardı etmemek gerekir. Uygu bir çevre olmadığı takdirde çocuğun yetenekleri gelişemez. Başarılı çocukların anne babalarına "Bu çocuğa ne yedirdiniz, ne içirdiniz?" diye sorarlar.

Oysa yedirmek, içirmek değil; çocuğu yüreklendirme cesaretlendirmek evde rahat bir ortam sağlamak, kendisini güvende ve değerli hissettirmek başarıyı arttırır. Çocuk ancak temel güven duygusu olduktan sonra kendisini çalışmaya verebilir. Kendini çalışmaya vermiyorsa bu, kendini rahat ve güvende hissedemiyor anlamına gelir.

Yüksek motivasyonu olan anne babalar çocuklardan hep daha başarılı olmalarını isterler. Bu durumda çocuk sürekli kendisini kanıtlama çabasına girer. Anne babanın onayını almak için sürekli bir şeyler yapar, kendisini kanıtlamak için olduğundan daha büyük, daha iyi, daha başarılı görünmeye çalışır, Kendi isteklerini göz ardı edip ailenin istediği mesleği seçebilir.

Bu durumda çocuk başarılı olmaya değil de anne babasını tatmin etmeye odaklanmıştır. Yüksek motivasyonu olan anne babalar farkında olmadan çocuklarına zarar verirler, bu nedenle ailenin motivasyonu gerçekçi olmalı, çocuktan yapabileceği kadarı beklenmelidir.

Anne babalar elbette çocuklarını çok iyi yerlerde görmek isterler ancak hedefler koyulurken çocuğun kişisel imkanlarını da göz ardı etmemek gerekir. Ebeveynler çocuğa kendi düşüncelerini söylemeli ancak bu emir değil, fikir verme tarzında olmalı, "Sen de gördüğüm özellikler bunlar" deyip kararı çocuğa bırakmalıdır. Aile malzemeyi verecek, seçimi çocuğa bırakacak ve çocuk kararı kendisinin verdiğini bilecek, kendi sorumluluğunu hissedecek. Bu yol çok daha sağlıklı sonuç verir.

Bir de yüksek motivasyonlu ailelerin tamamen tersi olan bazı aileler vardır ki çocuklarına hiç müdahale etmezler. Meslek seçimi esnasında çocuğa "Sen nasıl istersen öyle yap" derler. Bu durum, anne babanın çocuğa fazla güvenmesinden kaynaklanabileceği gibi çocuğa fazla zaman ayırmamaları ile de ilgili olabilir. Bu da pek doğru bir yaklaşım değildir. En iyisi çocuğu uzaktan kontrol etmektir. Çocuk kendisine gösterilen duygusal ilginin farkına varacaktır.

Aileler çocuklarıyla ilgilenmeli; fakat bu ilgi karışma şeklinde olmamalıdır. Başarılı bir çocuk yetiştirmek, yedirip içirme başta olmak üzere fizyolojik ihtiyaçların karşılanmasının yanında, cesaretlendirmek ve yüreklendirmekle olur.
Sevgi Ve Muhabbetlerimle