Öykü Altuntaş / Istanbul, 9 Aralık () – WWF İklim ve Enerji İnisiyatifi Lideri Samantha Smith, Paris’te Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi COP21 kapsamında, ülkeler, yerel yönetimler ve şirketlerin karbon salınımının önüne geçme ve yenilenebilir enerjiye geçiş konusunda umut verici çabaları olduğu, ancak zirveden bağlayıcı bir anlaşmanın çıkmasının mümkün görünmediğini söyledi.

’ya konuşan Smith, Paris’te iklim değişikliği gündeminde yoğun görüşmeler sürerken, şirketler, finansal kurumlar, şehir ve bölge yönetimlerinden kömür kullanımın ve gaz ve petrol türevlerinin çevreye verdiği zararın önüne geçme amaçlarına yönelik birçok açıklama geldiğini ifade etti.

Zirvede, aralarında Coca Cola, Dell, Procter & Gamble ve Sony’nin de aralarında olduğu 114 büyük şirket, “bilim temelli salınımı azaltma hedeflerine” sadık kalacağı yönünde imza atmıştı. Bunun yanında dünyanın gaz ve petrol türevi üretiminin yüzde 20’sini sağlayan şirket ve kurumlar, küresel sıcaklığın 2 derece artış ile sınırlandırması hedefine paralel olarak sera gazı salınımını düşürmek için çabaları hızlandıracağı sinyallerini vermişti.

Öte yandan, WWF’den gelen açıklama, Paris’te masaya konulanların yeterli olmadığı yönünde.

Smith, “Hükümetlerin ülke çapında taahhütlerini uygulamaya koyacağını tahmin ediyoruz ancak asıl önemli olan, bu anlaşmaların yasal olarak bağlayıcı olması” diye vurguladı ve vaatlerin yeterli olup olmadığının sorgulanması gerektiğini söyledi.

Paris Zirvesi, Kyoto’dan farklı

Samantha Smith, COP21’in 1997 ‘de imzalanan uluslararası Kyoto protokolüyle karşılaştırıldığında, Kyoto’nun bağlayıcı, ancak gelişmekte olan ülkeleri değil yalnızca gelişmiş ülkeleri kapsayan bir anlaşma olduğunu söyledi ve ekledi:

“Öte yandan, Paris’ten çıkacak olan, daha çok bağlayıcı nitelikten uzak, bir şekilde bütün ülkelerde uygulanacak bir anlaşma.”

Küresel çabalara rağmen, kilit konularda anlaşma sağlanacak yeterli siyasi iradenin masada olmadığına dikkat çeken WWF’den Smith, ülkelerin iklim değişikliğinin herkesi etkileyeceği ve sonuçlarına adapte olmanın ciddi maliyet getireceğinin farkında olduğunu vurguladı.

Buna rağmen, ülkelerin üzerinde anlaşabileceği ve kararlılık gösterebileceği görülen konularda istenen bağlılığı göstermediğini söyledi ve jeopolitik etkenler ve ülkeler arasındaki farklı konulardaki anlaşmazlıkların etkili olduğuna dikkat çekti.

"Bu defa güvenlik değil, iklim odakta"

Antalya’da gerçekleşen G-20 Zirvesi sırasında ’ya konuşan Smith, iklim gündeminin güvenlik gündeminde yer almaması gerektiği çağrısını yapmıştı. Samantha Smith’e göre, Antalya'dan farklı olarak iklime odaklanan Paris zirvesi bu açıdan da umut verici.

Paris saldırılarının ve terör gündeminin damgasını vurduğu ve dünya güçlerini ağırlayan G-20 Liderler Zirvesi’nden çıkan ortak açıklama, dünya ekonomisini yönlendiren devletlerin “2 derece hedefine” arka çıkmış olmalarına rağmen, iklim değişikliğine yönelik vaatler açısından zayıf bulunmuş ve hayal kırıklığı yaratmıştı.

Smith, “Ülkeler, iklim değişikliğini ulusal ve küresel güvenlik, gıda mekanizmaları, su kaynaklarına erişim gibi konulara tehlike oluşturabilecek, artarak daha fazla insanın yaşam alanlarından kaçarak başka yerlere göç etmelerine sebep olabilecek, daha fazla istikrarsızlık getirecek bir tehdit olarak görebiliyor” dedi ve ekledi:

“Güvenlik, elbette geleceğe ilişkin önemli bir sorun. Ancak şu anda bizim, salınımı azaltmamız ve ülkelerin iklim değişikliğine adapte olmalarına yardımcı olmamız, gelişmekte olan ülkelerin finanse edilmesi için çalışmamız gerekiyor.”

30 Kasım - 11 Aralık tarihleri arasında 190’dan fazla ülkeyi ağırlayacak COP21'de, iklim değişikliği tehdidini önleme amacıyla olası bir yeni küresel anlaşma konuşuluyor.

(Fotoğraf)