İSTANBUL, ()-Türkiye’deki üniversitelerde görev yapan kadın akademisyenlerin sayısı hızla artarken, kadınların bilim dünyasındaki oranı yüzde 45,5’e ulaştı. Maltepe Üniversitesi’nde görev yapan kadın akademisyenlerin oranı ise erkek sayısını geçerek yüzde 55’e, idari kadrolarda sorumluluk üstlenen kadınların oranın ise yüzde 45’e ulaştığı duyuruldu.

Türkiye’de kadın akademisyenlerin sayısı dünyaya örnek oluyor. Yükseköğretim Kurulu (YÖK) verilerine göre; 2000 yılında üniversitelerde görev yapan 64 bin 169 akademisyenin yüzde 64’ü erkek, yüzde 36’sı ise kadındı. Son verilere göre kadın akademisyen oranı yüzde 45,5’e ulaştı. Üniversitelerde şu an 173 bin 412 akademisyenin 78 bin 107’sini kadınlar oluşturuyor.  Maltepe Üniversitesi’nde de görev yapan 661 akademisyenin yüzde 55,5’i kadın. İdari görevde bulunan kadınların oranı ise yüzde 45’e ulaştı.

“ÜNİVERSİTEDEKİ KADINLAR ETKİN VE İDDİALI”

Maltepe Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Filiz Demir, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde “kadın akademisyen” olmayı ve üniversitedeki kadın sayısının kurumun başarısına olan katkısını anlattı. Maltepe Üniversitesi’ndeki kadın gücünün istisna ve gurur duyulacak bir tablo olduğunu söyleyen Prof. Demir, “Çok güçlü kadınlar aynı çatıda. Üniversitemize müthiş bir kadın topluluğu hâkim. Kadınların önünü açan bir yönetim anlayışı var. İddialı ve çok etkin bir biçimde  yöneticilik yapıyorlar. Hem bilime hem de işleyişe kadınlar büyük katkılar veriyor. Kız öğrencilerin genel vizyonlarını etkiledikleri gibi, rol model de oluyorlar.” dedi.

Maltepe Üniversitesi’nin kadın akademisyenleri sayesinde önemli toplumsal projelere imza atıldığını da vurgulayan Prof. Dr. Demir, şunları söyledi:

“Sokakta Yaşayan ve Çalışan Çocuklar İçin Araştırma ve Uygulama Merkezi, Kadın ve Aile Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi, İnsan Hakları Araştırma ve Uygulama Merkezi, Kanser ve Kök Hücre Araştırma ve Uygulama Merkezi,  Mezunlarla İletişim ve Kariyer Uygulama ve Araştırma Merkezi, Sürekli Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi, Türkçe Öğretimi Uygulama ve Araştırma Merkezi gibi kadın akademisyenlerin yönettiği merkezlerimiz insan hayatına dokunan çok önemli işlere imza atıyor. Sosyal projelerde, toplumsal iyileştirme gereken alanlarda kadın akademisyenler daha güçlü ve arzulu, ellerini taşın altına koymaktan çekinmiyorlar.”

“KADINLARIN YARIŞI ERKEKLERLE DEĞİL”

Akademisyen olmaya üniversite sıralarında öğrenciyken karar verdiğini dile getiren Prof. Dr. Demir, “Not ortalamaları genelde erkeklerden daha yüksek olduğu için akademiye girişte kadınların şansı daha yüksek” dedi. Bilim insanlığının sakin olmak, derinlikli düşünmek, okumak, yazmak, üretmek ve öğrencilerle diyalog kurmak çerçevesinde şekillendiği için kadınların akademiye yapısal olarak daha yatkın olduğunu anlatan Prof. Dr. Demir, kadınların akademik çalışma ve araştırmalarda agresif bir rekabet içinde olmadığına, kendi kendileriyle yarıştığına dikkat çekti. 

Demir, şunları söyledi:

“Türkiye’de kız çocukları kendilerini çok rahat ifade etmeye yönlendirilmez. Benim akranlarım; sessiz kalmaya, verilenle yetinmeye yönlendirilerek büyüdüler. Aynı süreçte erkek çocuklarının haylazlıkları, yaramazlıkları onay görüyordu. Agresif tartışmalarda, istediklerini elde etmede erkekler kadar kendimizi güçlü hissedemediğimiz oluyor. Ancak kadınlar sabırlı hareket ediyor. Bilim için çabalıyor. Derslere, öğrencilere, araştırmalara yoğun emek veriyor”

“KADINLAR BİRÇOK SORUMLULUĞU AYNI ANDA ÜSTLENİYOR”

Birçok kadının sadece profesyonel iş hayatına odaklanamadığını, uzun yıllar içinde birçok sorumluluğu da aynı anda üstlenmek durumunda kaldığını da söyleyen Prof. Dr. Demir, “Hem hamilelik hem de lohusalık döneminde tezlerimi yazdım. Erkek doktora öğrencisi olsaydım bir yıl önce bitirebilirdim.” dedi.  Prof. Demir, kadınlar için saha araştırmalarında bazı zorluklar yaşanabildiğini, birçok kadının kongre, sempozyum gibi bilimsel buluşmalar için başka ülkelere gitmesi gerektiğinde aile ve çocuk sorumluluğunu geride bırakamadıkları için çekimser davrandığını da dile getirdi.

Akademisyenliğin saygın bir meslek olduğuna, toplumu yönlendirmek ve söz sahibi olmak anlamına geldiğine dikkat çeken Prof. Dr. Demir, her bir bilim insanının kendi alanında bir lider olduğunu ifade etti. Kadınların akademide diğer sektörlere oranla daha rahat ilerleme kaydetmelerine rağmen idari alanda söz sahibi kadın sayısının azlığına da dikkat çeken Demir, üniversitelerde kadın yönetici sayısının artması gerektiğine de işaret etti.