Öykü Altuntaş / İstanbul, 19 Mart () - İklim değişikliği alanında yaptığı çalışmalarla tanınan Meteoroloji Mühendisi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, bu sorunun Türkiye’de su kaynakları, tarım ve halk sağlığını olumsuz etkileyerek sosyoekonomik bir problem yarattığını söyledi.

Doğan Haber Ajansı’nın sorularını yanıtlayan Mikdat Kadıoğlu, Türkiye’nin buna karşın bir “uyum çalışması” yapamadığı ve uygulamaya bakıldığında, “hem mühendislik hem de politikalarda durumu yönetemediği” eleştirisini yöneltti.

İklim değişikliğinin ikinci binyılın terörle beraber en büyük problemi olduğuna dikkat çeken Kadıoğlu, Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadele karnesini değerlendirirken arazi kullanımı, şehir ve kıyı bölgelerdeki ulaşım yollarının yapılanmaları gibi konularda önemli sorunlar olduğunu belirtti.

Türkiye’de artan oranda şehir selleri görüldüğü ve “sokakların dereye dönüştüğünü” vurgulayan Kadıoğlu, mazgalların ve rüzgar boruları çaplarının geçmiş yağışlara göre planlandığını söyledi.

Kadıoğlu’na göre, su havzaları ve tarım alanlarının yerleşime açılması ve bu arazilerde fabrikalar kurulması ile, sorun katlanarak büyüyor.

“Su havzalarının yerleşime açılması, önemli bir sorun”

Kadıoğlu, “İklim değiştikçe daha az yağış olacak ve hasat edemeyeceğiz. Yağmur dereleri çatılarda toplanıp denize gidecek, tarım havzalarına değil. Yağışları toplayacak su havzalarının kullanıma açılması gibi arazi politikaları, en önemli sorun” diye açıkladı.

TÜSİAD ve Marsh & McLennan Şirketler Grubu (MMC) işbirliği ile düzenlenen “Riski Anla, Dünyanı Değiştir” etkinliğinde, Dünya Ekonomik Forumu’nun risk raporu açıklandı ve büyük çaplı istemsiz göç, olağanüstü hava olayları ve iklim değişikliğinin ilk üç global risk olarak görüldüğü vurgulandı.

“Arap Baharı ve Suriye kargaşanın temelinde kuraklık var”

Kadıoğlu da, “Arap Baharı ve Suriye’deki kargaşanın temelinde kuraklık, iklim değişikliği ve büyük iç göçlerin olduğunu” ve bu sorunların çok büyük sosyoekonomik sonuçları olduğunu ifade etti.

Akademisyen Kadıoğlu, “İklim göçünün Akdeniz merkezli olacağı ve Kuzey Avrupa’da bir patlama ile Güney Avrupa’ya akacağı düşünülürken, beklentilerin aksine Suriye savaşıyla Ege’ye kaydı. Suriye problemi çözülse bile, akının yönü Akdeniz’e dönebilir - ki Avrupa’nın en büyük korkusu budur” diye konuştu.

Ayrıca Kadıoğlu, “Fransız Devrimi’nde pasta yiyememelerinin nedeni ekmek bulamamaları değil, kuraklıktı” diye de ekledi.

“Türkiye enerjiyi kirli kullanıyor”

Türkiye’de enerjinin verimli kullanılamadığını söyleyen Mikdat Kadıoğlu, Türkiye’nin dışarıdan aldığı enerjiyi kirli bir şekilde kullandığını söyledi. Kadıoğlu ayrıca, enerji, gıda, iklim değişikliği ve ulusal güvenliğin de bir “risk üçgeni” oluşturduğunu söyledi.

Son 60 senede atmosferde biriken sera gazının 2100’e kadar etkisini devam ettireceği uyarısı yapan Kadıoğlu, sera gazını azaltmaya çalışırken, 2100 yılı ve sonrasındaki etkilere karşı da uyum planı yapılması için yetkililere çağrıda bulundu.

Buna göre, Türkiye’nin gelecekte hangi bölgelerin tarım alanı olmaktan çıkacağı ve hangilerinin kullanıma uygun olacağına ilişkin planlama yapması ve bölgeleri tarım için şimdiden koruması gerekiyor. Kadıoğlu, “Uganda bile bu önlemleri aldı” diye açıkladı.

“En büyük risk, aslında iklim riskini dikkate almamaktır”

Kadıoğlu’na göre, “Karadeniz Yolu gibi kıyılardaki ulaşım yolları deniz seviyesi düşünülerek yapılmadığı taktirde, su ısındıkça deniz yükselecek, fırtına ve dalga sebebiyle yıkıcı etkisi de artacak.”

Mikdat Kadıoğlu, “Altyapımız, köprü ve yollarımız, iklim değişikliği riskleri göz önüne alınarak yapılmalı” diye konuştu.

MMC’nin açıkladığı küresel risk raporunda katılımcıların “Türkiye’deki beş risk arasında depremi saymamasının ve konuyu önemsemesinin üzücü bir konu olduğunu” söyleyen Kadıoğlu, finansal, mali kriz gibi riskleri tetikleyecek en büyük tehdidin deprem olduğunu vurguladı.

Kadıoğlu, “En büyük risk, aslında iklim riskini dikkate almamaktır” diye de çağrıda bulundu.

(Fotoğraflı)