BURSA, () - İŞ Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, kamunun bankacılık sektörüyle ilgili ciddi tedbirler aldığını, bu tedbirlerin faydasının belirleyici döneme girildikten sonra hissedileceğini söyledi. Bali, "Bu ülkenin kurumları öz kaynaklarını bu ülkeden biriktirdiler ve bu ülkenin iyi günlerinde, iyi zamanlarında, iyi müşteri ilişkileriyle biriktirdiler. Bu ülkenin enflasyonu 15-20’lere giderse, bu ülkenin döviz kuru dâhil olmak üzere dış açığı, iç dengeleri onarılmaz hale gelirse, sizin biriktirdiğiniz öz kaynağın değeri zaten o gün itibaren çok ciddi şekilde erozyona uğrar. Onun için sistemin korunması olağan dışı dönemlerde, her bir oyuncunun da ihtiyaç duyacağı bir şeydir. Bunu kurum olmanın, vatandaş olmanın tabii bir gereği olarak görüyorum" dedi.
Uludağ'da gazetecilerle bir araya gelen İş Bankası Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü Adnan Bali bankacılık sektörüyle ilgili açıklamalarda bulundu. Bir soru üzerine, bankacılık sektörüyle ilgili reytinglerin düşmüş olmasının ülke için olumlu bir durum olmadığını belirten Bali şöyle konuştu:
"Reyting düşüşlerinin bankacılık sektörüne yansıması özellikle otomatik süreçlerle çalışıyor. Dolayısıyla siz yatırım yapılabilir ülke notunu ülke düzeyinde kaybettiğiniz zaman, kurumlarınızla o ülkede büyük ölçüde iş yapıyor olmaları nedeniyle aynı anlayışla güncelleniyor. Yükselirken de böyle oldu aynı şekilde. Orada bir sıradışılık yok. Benim şu ana kadar gördüğüm, özellikle yatırım yapılabilir ülke notunu 2 reyting kuruluşundan birden kaybetmek anlamındaki dönemden bu yana, yani geçen yılın sonlarından itibaren borçlanmalarımızda bunun çok önemli etkisini görmedik. Hacim bazında da görmedik, vade bazında da görmedik, maliyet bazında da görmedik."
'DARBE GİRİŞİMİNDEN SONRA 2.5 MİLYAR DOLAR BORÇ ALDIK'
Bankaların darbe girişiminden sonra 2.5 milyar doların üzerinde borçlanma gerçekleştirdiklerini ifade eden Bali şöyle devam etti:
"Velhasıl orada çok özel bir şey görmedik. Mesela tahvil ihracı var. 600 milyon dolarlık bir tahvil ihracıydı. Nihai maliyeti aşağı yukarı yüzde 5.50'ye geldi bize. Darbeden önce Nisan ayında aynı tanımlı kağıdı yine ihraç etmiştik. O zaman da 5.47'ydi. Yani ortada böyle çok özel aman aman fark yok ama Türkiye’ye olan ilginin, iştahın eski oranda talep çekmediğini söylemek mümkün. Bu normal bir şey. Ona bakarsak ben de şunu söyleyebilirim; Bizim de öyle o kadar çok yüksek oranlarda ekonomide bir büyüme, kredi talebi gibi fazla bağlı olarak ihtiyacımız yok. Bizim bu piyasaları süreklilik içerisinde götürmemiz lazım."
'EKONOMİYİ YORAN BEKLEYİŞ HALİ'
Referandumun, ülkedeki bankacılık sektöründe de etkili olacağını söyleyen Bali, ekonomiyi yoran en büyük sürecin bekleyiş ve belirsizlik olduğunu dile getirdi. Bali şunları anlattı:
"Fonlama faizlerinde son dönem Merkez Bankası’nın, döviz kurları üzerinde kontrolü sağlamak için yapmış olduğu geç likit penceresini ortalama olarak yukarıya alması, yurt dışı borçları şu anda tolere edilebilir görünüyor. Önemli olan bundan sonra nelerin olacağı. Ben referandum sonrası Türkiye’nin gündeminin burada çok etkili olacağını düşünüyorum. Referandumdan sonra biz işimize gücümüze dönüp hepimiz kendi rollerimizin gereklerini yapmaya mı devam edeceğiz, yoksa yine bir başka tarihe odaklanıp bir başka gündeme odaklanıp bekleyiş haline mi gireceğiz? Ekonomiyi yoran süreçlerinden bir tanesinin bu bekleyiş hali olduğunu düşünüyorum. Belirsizlik hali olduğunu düşünüyorum çünkü çok anlaşılır bir şekilde tüm karar alıcılar, bütün piyasa oyuncuları alabilecekleri kritik olan ya da olmayan kararlarda önce bir 'ne olacak' diye bir görme ihtiyacı hissediyorlar. 'Ondan sonra bakalım' diyorlar. Tevzi yatırım yapacak olan böyle düşünüyor. Bankacılık, iş dünyası anlamında kendi altyapısının gelişimini sağlamak için dahil bütün kararlar bu şekilde yürüyor. O da tabi bir iklim yaratıyor" diye konuştu.
'MALİ POLİTİKALARDA POPÜLİZME GİDİLMEMESİNİ KIYMETLİ BULUYORUM'
Açıklamalarında, kamunun bankacılık sektörüyle ilgili ciddi tedbirler aldığını söyleyen Bali, bu tedbirlerin faydasının belirleyici döneme girildikten sonra hissedileceğini açıkladı Adnan Bali şunları kaydetti:
"Bu yüzden bu kamunun son dönemde almış olduğu tedbirlerin çıktılarını yeteri kadar hissedemediğimizi düşünüyorum. Aslında çok önemli, çok ciddi canlandırıcı tedbirler aldı. Ben, biraz daha önümüzü gören belirleyici bir döneme girdiğimizde, alınan tedbirlerin çıktılarının çok daha fazla hissedileceğini düşünüyorum. Mesela 2009’da, ikinci yarıdan başlayarak ekonomi bir anda hızlanmıştı. Bütün bu zorlu siyasi süreçlere rağmen mali politikalarda bir popülizme gidilmemiş olmasını kıymetli buluyorum. Özellikle de ekonominin canlandırılması imkânlarının muhafaza edilmesi bakımından."
'KURUMLAR ÖZ KAYNAKLARINI BU ÜLKEDEN BİRİKTİRDİ'
Sektörün kötü dönemlerinde herkesin feragatte bulunması gerektiğini vurgulayan Bali, kamunun da bu konuda önemli adımlar attığını belirtti. Bali, şöyle devam etti:
"Feragat konusunda bakış açılarımızda bazı farklı noktalar olduğunu gördük. 'Biri bizden feragat talep ediyor da biz de bunu karşılayalım' demiyorum. Bu sizin içinizden gelmesi gereken, gönüllü göstermeniz gereken tabii bir reflekstir. Ben bunu refleks olarak görüyorum. Açık söyleyeyim; bu ülkenin kurumları, yüzde 98-99’u, bizim gibi kurumları büyük ölçüde öz kaynaklarını bu ülkeden biriktirdiler ve bu ülkenin iyi günlerinde, iyi zamanlarında, iyi müşteri ilişkileriyle biriktirdiler. Şimdi bir trollük dönemi geldiyse, bunların da belirttiği gibi adreslerinde aynı karşılığı bulabilecek yapıcılıkta yönetilmesi lazım. Bu aslında çok özel bir vazgeçiş, çok özel bir lütufta bulunma hali de değil. Neden değil? Bu sizin iş doğrularınızla bundan geçer. Çünkü sistemik bir riske maruz kalındığında, sizin son dönemdeki sınırlı kazanımları elde ettiğiniz bir takım taktiksel hareketlerinizin ne faydası kalır? Neyi korur? Çok açık ifade edeyim; Bu ülkenin enflasyonu 15-20’lere giderse, bu ülkenin döviz kuru dâhil olmak üzere dış açığı, iç dengeleri onarılmaz hale gelirse, sizin biriktirdiğiniz öz kaynağın değeri zaten o gün itibaren çok ciddi şekilde erozyona uğrar. Onun için sistemin korunması olağan dışı dönemlerde, her bir oyuncunun da ihtiyaç duyacağı bir şeydir. O yüzden ben bunun bir başkası uğruna bir lütuf olarak görmek değil, kurum olmanın, vatandaş olmanın tabii bir gereği olarak görüyorum. Kamu da bu konuda bana göre gerek bürokratik gerek siyasi performansı ile son dönemde bunu böyle yapabilmek için müthiş bir çaba gösteriyor. Bugün devlet, sorumlu sorumsuz irili ufaklı firmanın finansman ihtiyacını karşılayabilmek için çok büyük rakamlarla ve bankacılık sisteminin de seçiciliği, çekiciliğini devreye sokarak doğru örnekleri aktarmak bakımından gözeterek bir pozisyon aldı. Bunlar önemli. Bunlar nereden alınıyor? Mali disipline sağlanmış imkanlardan alınıyor. Nedir bu? Kamunun feragatidir. Şimdi banka olarak bundan olumlu etkilendiğinizde, siz de bunu aynı şekilde etrafınıza yansıtacak resmi olabilenden daha kolay götürecek bir çaba gösterirseniz bir tavırdır."
'KAR ETMEMİZ İŞ, AŞ, İSTİHDAM DEMEK' 
İş Bankası’nın 36 milyar liralık öz kaynağı bulunduğunu söyleyen Bali, öz kaynakların güçlendirilmesi konusunda iyi bir yıl geçirdiklerini belirtti. Kredi taleplerinde şubat ayının başlarına kadar aman aman bir canlanma olmadığını ifade eden Bali açıklamasını şöyle tamamladı:
"Ben bunu masamdaki dosya sirkülasyonundan anlarım. Şimdi, bir süreden beri dosyalarda meşgulüm. Şu anda bizim kredi kapasitemizi özellikle 2016 yılındaki kamunun da almış olduğu tedbirlerle, izlediğimiz stratejilerle ve BBDK’nın da yaklaşımlarıyla öz kaynaklarımızı güçlendirmede iyi bir yıl geçirdiğinizi söyleyebilirim. Bizim her kar dediğimizde, akla şu gelmektedir. Öz kaynağı güçlenen ve daha fazla kredi verebilme kapasitesi elde eden bir banka. Çünkü biz bu karları bir yere götürmüyoruz. Biz bu karları buharlaştırıyor da değiliz. Bizi bu sene mesela elde ettiğimiz karın, dörtte üçü bölümünü öz kaynağımıza ekleyeceğiz. Bu ülkeye iş demek, aş demek, istihdam demek. Bugün İş Bankası'nın 36 milyar lira öz kaynağı var. Bu öz kaynak bir yere gitmedi burada, işte bu bankanın bilançosunda. Bu bir yere gitmiş olsaydı biz zaten şu an veriyor olduğumuz kredileri vermiyor olacaktık. Burada en önemli şey bankaların öz kaynak karlılıkları suretiyle öz kaynaklarını güçlü tutmaları."  
'BÜYÜMEYİ TEŞVİK EDECEK İKLİMİN VARLIĞI ÖNEMLİ'
Enflasyon çift basamaklı rakamlara gelindiğini söyleyen Bali, "Türkiye'nin geçmiş dönemde büyümesinin önündeki temel kasıt, cari açığın sürdürülebilir olmaktan çıkmasaydı. Şimdi enflasyon açısından baktığımızda ise, onun büyüme ile olan ilişkisi çok uzunca bir süre boyunca izleyebildiğim kadarıyla aynı derecede engelleyici değil. Ben daha çok Türkiye'nin büyümedeki tablosunu özellikle bankacılık sektörü de dahil olmak üzere kaynak sağlaması açısından görüyorum. Kaynağın yanı sıra da, büyümeyi teşvik edecek olan bir iklimin varlığı önemli" diye konuştu.
FOTOĞRAFLI