Ergenliğe giriş yaşı kız ve erkekte farklıdır. Kızlar erkeğe nazaran yaşamın bu döneminde fiziksel olarak daha çabuk gelişirler.Ergenlik döneminde farklı olarak yaşanan bazı duygu durumları vardır. Bunlardan bir tanesi, depresyondur. Bu durum genellikle hormonal değişiklikler, hayattaki değişiklikler ve görünümleri hakkındaki eleştiriler ile ilişkilidir. Ayrıca yeme bozuklukları, madde kullanımı… Vb durumlar dan da bahsedilebilir.

Bebeklik ve çocukluk dönemi nasıl ergenlik dönemini etkiliyorsa, ergenlik dönemi de erişkinlik dönemini etkiler. Erişkinin yaşamdaki hayal kırıklıklarını göğüsleyebilmesi, öfkesini, üzüntüsünü, ümitsizlik ve kaygı gibi duygularla baş edebilmesi, ergenlikte kazanılan duygusal gelişim becerilerine bağlıdır.

4-5 yaşlarından itibaren bazen söylenenle gözlemlediklerinin birbiriyle eşleşmediğini keşfeder. Artık bazı duyguların özel olduğunu, her duygunun her ortamda gösterilmemesi gerektiğini yavaş yavaş öğrenir.Daha küçükken onun için tek dünya ve tek gerçeklik vardı, o da yaşanılan andı. Çocuklar bu dönemde farklı gerçeklikler olabileceğini, gelecekle ilgili kavramları soyut düşünemedikleri için algılayamazlar.

Ergenlikle birlikte çocuk sorgulamaya başlar. Artık anne babanın doğru-yanlış diye öğrettiklerini hemen kabul etmeden kendi doğru yanlışı ile çelişip çelişmediğine bakar. Yani, kurallara her zaman “tamam, peki, olur…”şeklinde değil ”neden, niçin, bence böylede olabilir…”şeklinde de cevaplar verir. Mutlak iteat dönemi, yerini aileyi biraz yorucu, sabır gerektirici döneme bırakır.

Çocukken çevreye duyduğu güven hissi, yerini şüpheye, korkuya, toplumda kendine yer edinebilme kaygısına, beğenilme… Gibi, soyut dünyanın büyüklüğü ve belirsizliği karşısında tedirginliğe bırakır. Bazı ergenler bu yeni duruma uyum sağlamakta zorlanır.

Ergenin çoğu kez duygularında istikrarsızlık görülür. Bir gün önce çok mutlu ve enerjik, olan ergen ertesi gün kabuğuna çekilmiş ve bitkin olabilir. Duygular anlık olarak bile değişkenlik arz edebilir. Bu nedenle ebeveynin bunu kabul etmesi ve her defasında “ne tuhaf çocuksun, dün eve girmiyordun, bu gün de evden çıkmıyorsun?” türünde sorgulamalara ve baskıcı yaklaşımlara girmemesi gerekir.

Daha yoğun hayaller kurar. Bunun için sık sık yalnız kalmak ister. Yeni şeyler deneme merakları artar. Bedeninde ki değişiklikler de onu utandırabilir, pek ortalıkta gözükmek istemeyebilir.

Ergen anlaşılmayı, değer görmeyi bekler. Ebeveyn çocuğuna anlayışla yaklaşmalı, çocuğunun önemli bir geçiş döneminde olduğunu hiç aklından çıkarmadan, ona değer verdiğini hissettirmeli, söz ve davranışlarında hassas olmalı. Aksi takdirde ergen bu duygularını tatmin adına farklı çevrelere ihtiyaç duyacaktır.

Ergenle fikir alışverişi yapılmalı, kırıcı olmadan tartışmalı, aile konuları dışında tutulmamalı, çeşitli konularda ergen saygıyla dinlenmeli, yapılması gereken işlerde bazen onun önerdiği şeyin olmasına özen gösterilmeli. Mesela baba, araba almak istiyorsa bu konuda çocuğunun fikrini de almalı veya” hafta sonu ne yapalım ”diye sorulabilir ve onun istediği etkinlik yapılabilir.

Sevgimizde boşluk hissetmemeli. Yoksa bu ihtiyacını babası veya annesi yaşındaki kişilerde giderme ihtiyacı hisseder ve üzülen bizler oluruz. Sorunlarımızı, sıkıntılarımızı, sevincimizi onunla paylaşalım. Fikirlerine değer verdiğimizi anlasın. Arkadaşlığımızı, yakınlığımızı hissettirelim.

Nasihatler genellikle işe yaramaz, sadece ergenin o an ebeveynine onu dinliyormuş görüntüsü verir, uzun vadede çözüm değildir.

Evdeki genel ortamın gergin olmamasına dikkat edilmelidir. Zaten arayış içinde olan, gözü kara, her an her şeyi yapabilecek durumlar yaşayan ergenimiz gergin ortamı daha da gergin hale getirebilir. Kendine, çevreye zarar verebilir.

Ergenlik çağındaki çocuğumuza çok kural koymak yerine az, yapabileceği, zıtlaşmayacağı, esnek kurallar koymalı ve kural bozmalar da fazla büyütülmemeli.

Bu yaşlarda kimlik karmaşası yaşayan ergenimizin kişiliğini, onun kadar korumalıyız. Kırıcı, eleştirici, küçük düşürme, kıyaslama, hakaret gibi tutumlardan şiddetle kaçınmalıyız.

Toplum ve aile olarak hepimiz, gençlerle barış içinde yaşamak yerine çatışma halinde yaşarsak hayat onlar içinde bizim içinde çekilmez olur. Çatışma kaçınılmazdır ama kırıcı, ürkütücü, yanlışa sürükleyen, dışlayan hal ve tavırda değil, çatışma yerine anlamaya çalışan, saygı duyan, hoş karşılayan büyükler olmalıyız. Çatışmalar bazen sağlıklı da olur. Mesela bilimde, sanatta, yeni buluşlarda, toplumsal birçok alanda yenilikler, eskiyi beğenmemekle başlamış ve gerçekleşmiştir. Bu gibi gelişmeler çoğunlukla özgüven sahibi, yanlış yapmaktan korkmayan, ailesi tarafından önem verilmiş, desteklenmiş genç kuşaklar tarafından gerçekleşmiş.

Ergeni anlamama, ayıplama, yanında değil karşısında durma, tamamen her iki kuşağın sahip olduğu değerlerin algılanışından, eğitimlerindeki farklılıktan ileri gelmekte diye düşünüyorum. Büyüklerin, ”bizim zamanımızda böylemiydi? Büyüklere saygı vardı. Korkardık, birşey söylenmeden anlardık. Şimdiki nesil…”diye başlayıp biten konuşmalarına şahit oluruz hep.

Çocuklarımızı yaşadığı zamana ve ortama göre değerlendirmeli, eleştirmemeli, sevmeliyiz diye düşünüyorum. Sevgi ve muhabbetlerimle, Allaha emanet olunuz.Sevgide Güneş Gibi, Hataları Örtmekte Gece Gibi Olalım, İnşallah.
Ayşe BAY