Mehmet İlkay ÖZER/İSTANBUL,()-CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, Büyükçekmece'deki toplu açılış töreninde konuştu. Türkiye'nin 16 Nisan'a doğru yaklaşırken içeride ve dışarıda "maskelerin indiğini" dile getiren Erdoğan, "Yıllardır itinayla saklanan gerçek yüzler, kalplerdeki gerçek işler, kafalardaki gerçek düşünceler yavaş yavaş ortaya dökülmeye başlıyor. Biz 16 Nisan'da kendi yönetim sistemimizi değiştireceğimizi sanıyorduk, sonra baktık ki bu teşebbüsümüzle birilerinin dengelerini altüst etmişiz. Ya Türkiye'de seçim olacak, Almanya'ya, Hollanda'ya, Belçika'ya, İsviçre'ye ne? Onların partileri, milletvekilleri bu işe niye bulaşıyor? Bu, Türkiye'nin içişlerine müdahaledir. Benim bakanımı oraya sokmayacaksın, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımı arabanın içine mahkum edeceksin, ondan sonra demokrasiden bahsedeceksin." diye konuştu.

"BUNLAR BAK ŞİMDİ VATİKAN'DA BİR ARAYA GELDİLER"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bunlarda insan hakları, özgürlük, inanç hürriyeti yok. 'Niye bize Nazi dedin?' diyorlar. Söyleyeyim, bizim camilerimizin duvarına gamalı haç yapanlar bunlar, bizim camilerimizi yakanlar, yıkanlar bunlar. Be vicdansızlar bu ülkede, Türkiye'de bir tane kilisenizin yakılmasına, yıkılmasına biz müsaade ettik mi? Etmeyiz çünkü bizde inanç özgürlüğü sağlamdır ve biz her inanç sahibinin inancını güvence altına alırız. Ama sizde bu yok. Bunlar bak şimdi Vatikan'da bir araya geldiler. Hepsi beraber bir araya geldiler. Bunların içerisinde Hristiyan Demokratı da Sosyal Demokratı da ateisti de var ama hepsi orada bir araya geldiler. Çünkü bunlar tek millettir. Unutmayın bu lafımı. Bunlar tek millettir. Kinleri, nefretleri, o derece arttı ki terör örgütleriyle aynı safta yer almaktan çekinmiyorlar. AB'de PKK'yı terör örgütü olarak ilan ediyorlar ama ondan sonra İsviçre'nin sokaklarında, Hollanda'da, Almanya'da, Belçika'da

onlarla beraber yürüyorlar. Fakat dışarıda onlar var da içeride de birileri çıkıyor diyor ki 'İsviçre AB üyesi değil ki. 'Ya kendine gel be, kendine gel. AB üyesi olması şart değil, zihniyet aynı zihniyet. Birkaç gün önce İsviçre Parlamentosu'nun önünde büyük bir pankart ve bu pankarta benim resmimi yapmışlar. Şakağıma da silahı dayamışlar. Sen benim şakağıma o pankartta silahı dayasan ne yazar? 'Erdoğan'ı öldürün.' diyor. Ne yazar? Rabbimin bana verdiği ömrü ne bir an ileri ne bir an geri çekmeye sizin gücünüz yetmez. Biz bu yola kefenimizle çıktık, kefenimizle yürüyoruz. Rabbimin verdiği ömür Allah'ın izniyle devam edecek. Biz, şu kubbede hoş bir seda bırakmaya çalışıyoruz. Biz, bu millete efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geldik. Böyle de devam edeceğiz. İsviçre devleti kimse müdahale edemesin rahatça kinlerini kussunlar diye bunları polisleriyle koruyor, Hollanda, Almanya, Belçika öyle. Nerede kaldı sizin demokrasiniz? Hani insan haklarınız? Bir devletin cumhurbaşkanını gözünüzün önünde açıkça ölümle tehdit edecekler, siz de onlara destek vereceksiniz. Yazıklar olsun size. Bunun adı özgürlük, demokrasi değil, bunun adı düşmanlıktır, husumettir, terör örgütüne alenen yardakçılık yapmaktır. Görünen köy kılavuz istemez."

"ELİ KANLI KATİL SÜRÜLERİNİN KUKLASI OLMAYIN"

Türkiye'nin terörle mücadelede büyük kayıplar verdiğini, bedeller ödediğini anlatan Erdoğan, şunları söyledi: "Böyle bir ülke olarak Avrupalıları dostça ikaz ediyoruz, 'Gelin, bu yanlış yoldan bir an önce dönün. Irkçıların, Neonazilerin, eli kanlı katil sürülerinin kuklası olmayın. Bu şekilde davranarak sadece bizim değil, tüm Avrupa'nın, tüm insanlığın geleceğini tehlikeye atıyorsunuz.' Arapların güzel bir sözü var, 'men dakka dukka', yani edersen bulursun. 3 oy uğruna ayaklar altına aldığınız değerlere yarın siz de ihtiyaç duyacaksınız. Bugün Suriye'ye, Irak'a olanın yarın başka yerlerde olmayacağının garantisini kim verebilir? Musul'da, güya kurtarma operasyonu adı altında camilerin, okulların, evlerin bombalanarak masum insanların ellişer, yüzer katledilmesine göz yumanlar, bir gün kendilerinin de merhamete ihtiyaç duyacağını düşünmüyorlar mı? Dün Halep'e sessiz kalanlar yarın İdlip'te de böyle davranırlarsa bir gün feryatlarını duyan kimseyi bulamayacaklarını bilmiyorlar mı? Türkiye'ye karşı sergilenen faşist tavırlar, riyakarlıklar dünyanın gözünde Batı'yı eski karanlık günlerine götürüyor. Yapılan uygulamalar faşistçeyse buna faşizm denilmesinden hiç rahatsız olunmasın. Bunun yerine çıkılsın bu tür rezaletlerin önüne geçilsin. Avrupa'da vatandaşlarımıza ve yabancılara yönelik ırkçılığın yükselişi, mağdurlar kadar zalimler için de alarm zillerinin çaldığının işaretidir. Gelin bize, ülkemize, Müslümanlara karşı ön yargılarınızı bir kenara bırakın ve samimi uyarılarımıza kulak verin." diye seslenerek, "Bizim kimseye husumetimiz söz konusu değildir. Biz, sadece yanlışlara, zulme ve çifte standarda itiraz ediyoruz. Biz, bunları kurucu değerlerinize, yıllardır havariliğini yaptığınız, bugün ise ayaklar altına aldığınız ilkelere bağlı kalmaya davet ediyoruz."

Şu ana kadar 16 bin muhtarı Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde, milletin evinde ağırladığına vurgu yaparak, hedefinin 55 bin muhtarı da orada ağırlamak olduğunu ifade eden Erdoğan, ""Niye çünkü Cumhurbaşkanı da seçilmiştir, muhtar da seçilmiştir. Cumhurbaşkanı, muhtarı asla görevden alamaz, böyle bir yetkisi yok. Ey Kılıçdaroğlu, bunu da öğren ve yalan söyleme bugün İnegöl'de gene bu yalanı söyledin ama yalancının mumu 16 Nisan'a kadar yanar. Ne diyor, Cumhurbaşkanı, lokantaları da kapatacak' diyor. Ya bu kadar gayriciddilik olur mu ya. Diyor ki bütün akrabasını hatta daha da ileri gidiyor bugün baktım birileri konuşuyor onun takımından 'Hanımını cumhurbaşkanı yardımcısı yapabilir' diyor. Onun takımından, yanlış anlaşılmasın. Bu akşam onu da göstereceğim. 16 Nisan'da buna haddini bildirmeye var mıyız?"

Kendilerinin çalışıp ürettiklerini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

"Ne dedik? Eğitim, Ne dedik? Sağlık. Ne dedik? Adalet, Ne dedik? Emniyet. Ne dedik? Ulaşım. Ne dedik? Enerji. Ne dedik? Gıda-tarım... Hepsinde zirveyiz zirve. Bak eğitimde 75 üniversite vardı, şu anda 181 üniversite var. 81 vilayetimizin tamamında var. Öyle bir şey yoktu. 270 bin derslik ilave ettik. Derdimiz ne, biliyor musunuz? İstedik ki artık, 100 öğrencinin kaldığı derslikler olmasın, istedik ki derslikler ortalama 30 öğrenci alacak şekilde olsun. Öyleyse adedini arttırmamız lazım ve biz bunları yaptık. Öğretmenlerimizin sayısını sür'atle arttırdık ve şu anda yoğun bir şekilde buna devam ediyoruz. Bununla da kalmadık, dedik ki şu andan itibaren üniversitelerimizde burs kredi kim müracaat ederse bunlardan birini alır, bunu yaptık ve şu anda da yoğun bir şekilde bu çalışmalarımız devam ediyor. Kitapları ücretsiz olarak verdik mi öğrencilerimize?.. Ya böyle bir şeyi bunların tarihinde bunlar görmüşler mi, duymuşlar mı biliyorlar mı?"

Ambulansları bire 10, bire 20 arttırdıklarını anlatan Erdoğan, "Helikopter ambulanslar var ya. Jet ambulanslar var ya, paletli ambulanslar var dağlara tırmanıyoruz kar, kış demeden... Ah ah köpeklerin kızaklar üzerinde çektiği o hastaları biz unutmuyoruz. Biz o günleri yaşadık, ekranlarda bunu izledik ama şimdi böyle bir şey yok. Niye? Bizim derdimiz var ya, biz dertliyiz be, biz bu millete aşığız be, bunun gereğini yapıyoruz. İşte 16 Nisan'da sandıkta kurulacak hükümete 'evet' diyor muyuz? İnşallah bu hizmetlerin, gensoru, güvenoyu vesaire bu tür engellemelerle engellenmesini ortadan kaldıracak şekilde bir yönetim sistemine 'evet' mi?" dedi.

-"BUNU İSPAT ET, BEN CUMHURBAŞKANLIĞINDAN İSTİFA EDECEĞİM"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, konuşmalarında Cumhurbaşkanının meclisi feshetme yetkisinin olduğunu söylediğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: "Ya yalan söyleme Cuhurbaşkanının meclisi fesih yetkisi yoktur. Bak şöyle söylüyorum, Ey Kılıçdaroğlu! Senin dürüst olmadığını millet biliyor da ama bak her şeyimle bir dikkat ortaya koyuyorum, Ey Kılıçdaroğlu! Şu hazırladığımız yasal düzenleme içerisinde çık böyle bir şey varsa bunu ispat et, ben Cumhurbaşkanlığından istifa edeceğim ama o da kalkıp şu Cumhuriyet Halk Partisi'nden ayrılsın ki Cumhuriyet Halk Partisi de bundan kurtulsun. Edemez, biz dürüstüz bunda dürüstlük yok. Peki Meclis ne yapacak? Meclis asli işini yapacak."

"YASAMA GÖREVİ SADECE VE SADECE MECLİSİN"

Cumhurbaşkanının yani hükümetin, bütçe dışında kanun teklifi verme yetkisinin olmadığını ve bu yetkinin sadece milletvekillerine ait olduğunu hatırlatan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bir başka yalan daha söylüyor. Diyor ki 'meclisin yetkisi yok, bütün hakimleri, savcıları Cumhurbaşkanı atıyor.' Artık bıktım bunun yalanlarından, Yargıtay şu anda nasıl seçiliyorsa yine öyle. Danıştay nasıl seçiliyorsa yine öyle. Anayasa Mahkemesi nasıl seçiliyorsa yine öyle. Sadece Hakimler Savcılar Yüksek Kurulunda bir değişim var. O da nedir? 4 tanesi Cumhurbaşkanı tarafından atanır. 7 tanesini meclis atar 5'te 3 çoğunlukta, 2 tanesi de seçilenler arasından, kabinede birisi Adalet Bakanıdır, birisi de müsteşardır. Her şey ortada ama bunları iyi bilin ki şu 20 gün dolaşacaksınız. İnanarak bunları anlatın, anayasa ve kanunlara göre görevini yürütmek zorunda olan Cumhurbaşkanının çıkardığı kararname var ve bu kararnameler kanunların altındadır. Yani bir kararname kanunların üstünde olamaz. Eğer hakkında anayasa maddesi varsa hakkında yasal düzenleme varsa bu konuda cumhurbaşkanı kararname çıkaramaz. Bir kararname çıkardım, meclis çıkaracağı kanunla onu ortadan kaldırabilir hükmünü. Dolayısıyla yasama görevi sadece ve sadece meclisin."

"İŞ BİLENİN, KILIÇ KUŞANANIN"

Cumhurbaşkanının, mevcut anayasada vatana ihanet dışında Yüce Divan'a gönderilemediğini aktaran Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde ise meclisin belli oranda oyla Cumhurbaşkanı'nı Yüce Divan'a gönderebileceğini belirtti.

16 Nisan'da 7.5 milyon gencin halk oylamasının kaderini belirleyeceğini kaydeden Erdoğan, "Ne diyecek gençler biliyor musunuz? 'Ey bize güvenmeyenler, ey bize siyasetin önünü kapatanlar! Size bugün haddinizi bildiriyoruz' diyecekler. Çünkü bu gençlik Fatih'in torunu. 21 yaşında bir çağı kapatıp bir çağı açtı mı? Gemileri karadan yürüttü mü? Fatih, gemileri karadan yürüttü biz de işte Boğaz'ın altından Marmaray'ı yürüttük. Niye? Dedik ki dedemiz Fatih böyle yaptı, öyleyse biz de onun izinde denizin altından Marmaray'ı yürütelim.' Yetmez Avrasya Tüneli'ni yürütelim dedik. Yeni bir hazırlık yapıyoruz, yine Boğaz'ın altından 3 katlı bir tünel yapıyoruz. İki katından otomobiller, bir katından da hızlı tren geçecek. İş bilenin, kılıç kuşananın. Olay bu. Ne diyorlar? Çoluk çocukla Meclis'i dolduracaksınız. Kardeşlerim, şu anda 25-30 yaş arası kaç kişi var Meclis'te biliyor musunuz? 5 kişi var." diye konuştu.

"30 BÜYÜK ŞEHRİN TAMAMINDA ŞEHİR HASTANELERİMİZ OLACAK"

Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü: "Niye kalkıp da gençlerimizin önünü kesiyorsun? Bırak, siyasette yerlerini alsınlar. Şu yalana bakın. 'Gelecek, milletvekili olacak, ondan sonra 2 sene orada olacak 2 seneden sonra emeklilik hakkını kazanacak.' Böyle bir yalan olmaz. Milletvekili olduğu andan itibaren diyelim 1 dönem milletvekilliği yaptı, ondan sonra olamadı, olamazsa bütün sigorta, emeklilik primini kendisi ödeyecek. Ne zamana kadar? 23 yıl. Peki ne zaman emekli olacak? Erkekse 65, bayansa 63 yaşında. Bu gerçeği niye söylemiyorsun, yalan söylüyorsun? Böyle önemli meseleleri değil, bunları dahi sulandırıyor, bunları dahi yalanla anlatıyor. Kardeşlerim, ama onun izinden gidenler de aynı yalanları söylüyor. Kardeşlerim, ben bütün bunlarla beraber diyorum ki, fazla söze hacet yok. Şurada 20 gün var. Biz, şu 20 günü iyi değerlendirelim. Bütün hizmetlerimiz ortada, eğitimde ortada, sağlıkta ortada. Artık şehir hastanelerini yapıyoruz. Hemen buraya yakın. Olimpiyat Stadı'nın yanında dev bir hastane. 1 milyon 300 bin metre kare alan üzerinde devasa bir hastane. Artık buradan Clevland'a değil oralardan buralara gelecekler inşallah. Bir tane de Asya yakasına yapıyoruz ve 30 büyük şehrin tamamında şehir hastanelerimiz olacak."

"ŞU ANDA DA TERÖR ÖRGÜTLERİNİN BAŞINI EZİYORUZ"

Terörle mücadeleye değinen Erdoğan, şunları söyledi: "Şu anda da terör örgütlerinin başını eziyoruz. İnşallah bu yeni sistemle beraber terör örgütleri Türkiye'de yaşayacak yer bulamayacaklar. Şu anda inlerine girdik. Tendürek'te, Gabar'da, Cudi'de Silahlı Kuvvetlerimiz, polisimiz, korucularımız şu anda bunları inim inim inletiyor. Çünkü milletimizin huzurunu kaçıranların huzurunu kaçıracağız. İçeride dışarıda fark etmez. PYD, YPG... Onların da dışarıdan bu ülkeyi rahatsız etmelerine asla müsaade etmeyeceğiz. Kardeşlerim, idam konusunda benim kanaatimi biliyorsunuz. İnşallah, 16 Nisan'dan sonra Meclis, bunu çıkarır da... Çünkü anayasal değişiklik istiyor, çıkarması halinde bana geldiğinde ben bunu onaylarım. Benim şehitlerimin katillerini asla bizim bağışlamamız mümkün değil. Onaylarım. Avrupa Birliği ne demiş, George ne demiş, Hans ne demiş beni ilgilendirmez. Ahmet ne demiş, Mehmet ne demiş, Ayşe ne demiş, Fatma ne demiş Allah ne demiş beni o ilgilendirir."

Büyükçekmece'deki törene Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya, İstanbul Valisi Vasip Şahin, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, AK Parti İstanbul İl Başkanı Selim Temurci ve Büyükçekmece'nin AK Parti ile MHP ilçe başkanları katıldı.

(FOTOĞRAF)