'ONLARI İBRET OLSUN DİYE ASTILAR'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Manavgat'ta düzenlenen Memur-Sen'in 5. Büyük Türkiye Buluşması'nda, Türk milletinin, 'Yeter söz milletindir' dediği 1950'den beri bedel ödediğini ifade etti. Erdoğan, 14 Mayıs 1950'de Adnan Menderes ve arkadaşlarının sandığa gömdüğü tek parti zihniyetinin, 27 Mayıs 1960 darbesi sonrasında dar ağaçları kurulana kadar hiç boş durmadığını söyledi. Erdoğan, şöyle devam etti:
"Yassıada'da yargılanan sadece Demokrat Partililer değildi. Orada, demokrasi, millet, milletin hak ve özgürlük talepleri yargılandı. Hiçbir geçerli sebep yokken darbeciler Adnan Menderes'i, Hasan Polatkan'ı, Fatin Rüştü Zorlu'yu niye idam etti biliyor musunuz? İbret olması için, millete sandığa giderken ne yapması veya ne yapmaması gerektiği konusunda unutamayacağı bir ders vermek için o idamlar yapıldı. Sırf bu ülkede gerçek iktidarın kimde olduğunu göstermek için o mahkemeleri, o dar ağaçlarını kurdular. Bu öyle alçak bir zihniyettir ki Menderes'i idam ettikten sonra celladın ve dar ağacının parasını da ailesinden istemiştir. Bunlar bu kadar gaddardır."
Türkiye'nin hala aynı zihniyetlerin mücadelesine şahitlik ettiğine işaret eden Erdoğan, tek parti zihniyetinin ortadan kalktığını düşünmekle, "15 Temmuz'da gündüz saatlerinde bu ülkede bir daha darbe de darbe teşebbüsü de olmaz" demenin aynı şey olduğunu belirtti.
'FAŞİST, NAZİ DEMEYE DEVAM EDECĞİM'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı zihniyetin tüm canlılığıyla önemini sürdürdüğünün altını çizerek, CHP'nin tek parti olduğu dönemleri hatırlattı.Tek parti döneminde CHP'nin il başkanının aynı zamanda o ilin valisi olduğunu hatırlatan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Ben Cumhuriyet Halk Partisi'ne gönül vermiş kardeşlerime soruyorum, bugün aynı şey olsa, yani kurucusu olduğum partinin il başkanları aynı zamanda o ilin valisi olsa ne dersiniz? 'Böyle bir şey olamaz.' dersiniz. Öyle mi? Bunun demokraside olabilir bir yanı yoktur, dünyada böyle bir yer yoktur. Tayyip Erdoğan'a diktatör diyen Batı ne der? İnanın, 'Şeddeli diktatör' der. Ama işte ben de diyorum ki; siz bana diktatör dediğiniz sürece, ben size faşist demeye, Nazi' demeye devam edeceğim. Çünkü benim ülkemde gerek başbakan, gerek cumhurbaşkanlığım dönemimde hak ve özgürlükler konusunda, düşünce özgürlüğünde, inanç özgürlüğünde, şu mezhep, bu mezhep, hiçbir ayrım yapmaksızın biz kimin yaşamını engelledik? Tam aksine bu ülkede başörtülü, başı açık, bunlar arasında ayrımı ne yazık ki bize diktatör diyenler uyguladı."
TIPKI RÜZGAR GÜLÜ GİBİ
CHP'nin 27 Mayıs dönemi öncesinde en büyük argümanının 'rejim değişikliği' söylemi olduğunu belirten Erdoğan, ikinci cumhurbaşkanı merhum İsmet İnönü'nün, her kürsüye çıktığında, Demokrat Parti'yi ve merhum Adnan Menderes'i rejimi değiştirmekle, baskı rejimi kurmakla itham ettiğini anımsattı. Erdoğan, bu tarz söylemlerle 27 Mayıs'a giden yolun taşlarını döşediklerini söyledi. Sürekli yalan üretilerek, belli toplum kesimlerindeki hassasiyetler kaşınarak ülkenin bir kaos ortamına sokulmaya çalışıldığını aktaran Erdoğan, şöyle konuştu:
"Dikkat edersiniz, hiç değişmediler, bugün de aynısını yapıyorlar. Anamuhalefetin şu anda başında bulunan zat çıkıyor, her gün rejim değişikliğinden bahsediyor. Tıpkı ağababası, tek adam gibi bu da birilerine mesaj vermeye çalışıyor. Belli konulardaki hassasiyetleri kaşıyarak milletimizi kutuplaştırmak için gece gündüz yalanlarına yalan ekliyorlar. Milletimizin ve kendi seçmeninin gözünde komik durumuna düşme pahasına yalanlarına istikrarla devam ediyor. 'İstikrar' denince bunların aklına tek şey geliyor, yalanların istikrarı. Ülkenin istikrarı konusunda en küçük katkıları, dikili ağaçları yok. Mesela sabah kalkıyor ne diyor? 'Meclis tamamen ortadan kaldırılacak' veya 'Meclis feshedilecek.' diyor, akşam 'Niçin milletvekili sayısını artırıyorsunuz?' diyor, gece 'Hollanda'ya, Almanya'ya dersini verin' diyor, sabah Hollanda'nın Almanya'nın avukatlığına soyunuyor. Bir gün, 'Suriye'de ne işimiz var?' diyor, ertesi gün 'Niçin Münbiç'i ve Rakka'yı almıyorsunuz?' diye efeleniyor. Bir gün FETÖ'cü teröristlere sahip çıkıyor, ertesi gün hendekçi PKK'lılara arkadaşlık, yoldaşlık yapıyor. Tıpkı rüzgar gülü gibi esinti ne yönden gelirse o tarafa dönüyor."
'TÜRKİYE KİMSENİN ŞAMAROĞLANI DEĞİL'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu beyefendinin yaptığı siyaset değildir, siyaset bir omurga işidir. İlke, dava, karakter meselesidir. Siyasetçinin sözünün eri olması gerekir. Dün 'Ak' diyene, bugün 'Kara' diyenden siyasetçi olmaz. Milletimiz bu tiplere 'Kolpacı' der. Bunlardan memlekete faydalı insan olmaz, olsa olsa terör örgütlerine koltuk değneği olur, başka bir şey olmaz" dedi.
Kandil, Pensilvanya ve İmralı'nın "Hayır" dediğini anımsatan Erdoğan, sözlerini şöye tamamladı:
"Eğer bu teröristler, bizim ülkemizi bölmeye gayret edenler, milletimizi bölmeye gayret edenler 'Hayır' diyorsa, burada bir düşünmemiz lazım. Söyle bana arkadaşını, söyleyeyim sana kim olduğunu. Olay bu kadar açık, ortada. İçerideki ve dışarıdaki 'Hayır'cılar bir oldu, milletimizi tehdit ediyor. Neymiş, 16 Nisan'da 'Evet' çıkarsa bizi AB'ye almazlarmış. Ah bu kararı bir verebilseler. Bizim işimizi kolaylaştırırlar. Çok daha seri karar almamıza bunlar vesile olur. Zaten 16 Nisan bizim için bir kırılma noktası. Onun için 'Evet' çok önemli. Bu işleri masaya yatıracağız. Çünkü, Türkiye kimsenin şamaroğlanı değildir. Bunu herkes bilecek."
Manavgat'taki toplantıdan sonra helikopterle Belek'e geçen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Belek Cornelia De Lux Otel'de York Dükü Prens Andrew'i kabul etti. Basına kapalı gerçekleşen kabul, 40 dakika sürdü. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 6'ncı Türk- İngiliz Tatlıdil Forumu'nun da kapanış konuşmasını yaptı.

FOTOĞRAFLI