Semerci Urhan usta, isteyene mesleğini öğretecek
 
ISPARTA'nın Yalvaç ilçesinde, 63 yıldır semercilik yapan Urhan Köstüklü (74), ilçede mesleğin son temsilcilerinden biri olarak çalışmaya devam ediyor. Mesleğe heves eden kimse kalmadığını aktaran Köstüklü, "Öğrenmek isteyen olursa gelsin öğreteyim. Genç birisi olsa günde 3 semer yapar, 225 lira alır. Bunun yarısı masraf olsa yarısı ona kalır" dedi.

Yalvaç ilçesi Yağcılar Arastası'nda, 9 metrekarelik belediyeye ait dükkanda yıllardır semercilik mesleğini sürdüren Urhan Köstüklü, ilerleyen yaşına rağmen işini severek yapıyor. Urhan Köstüklü, ilkokulu bitirdikten sonra babası tarafından semer ustasının yanında çırak olarak işe başladığını ve bu yaşa kadar bu işle uğraştığını söyledi. Köstüklü, "O zamanlar 15 semer ustası vardı. Şimdi bir ben, bir Osman ağabey kaldık. Biz de ölünce bu iş tamamen bitecek" dedi.

Mesleğinin kendisini hayata bağladığını anlatan Köstüklü, "Buraya gelmesem ne yapacağım, kahveye gitsem öğlene kadar oturursun. Öğlen vakti eve gider ekmeğini yersin, sonra nereye gideceksin? Ben buraya geliyorum sobayı yakıyorum, iyi kötü çalışıp günümü geçiriyorum" diye konuştu.

'ASTSUBAY OLACAKTIM ANAM İSTEMEDİ'
İlkokulda başarılı bir öğrenci olduğunu anlatan Köstüklü, "O zamanlar akıllı olanları ilkokuldan sonra astsubay okullarına alıyorlardı. Ben oraya gidecektim. Öğretmenim bir gün anamı çağırdı, 'Oğlanı astsubay okuluna verelim' dedi. Ben bir evin bir çocuğu olunca anam 'Get ne işi var, ben vermem oğlumu' deyince gidemedim. Babam ayakkabıcıydı, köylere giderdi. Beni de getirdi Mehmet ustaya çırak verdi" dedi.

BURAYA ÇORUM, KIRIKKALE VE ÇANAKKALE'DEN SEMER ALMAYA GELİYORLAR'
Yalvaç'ta eşek kalmadığı için ilçeden semere talep kalmadığını belirten Urhan Köstüklü, "Buraya Çorum, Kırıkkale ve Çanakkale'den semer almaya gelenler olur. Afyon'dan saraciye işi yapanlar pazartesi günleri gelir, benden semer alır götürürler. Konya'dan, Ereğli'den gelirler. Toptan 75 liradan veriyorum. Tek alsalar 100 liradan aşağı vermem. Günde 2 semer yaparım, biri masraflara gider, biri bana yevmiye olarak kalır. Bağ-Kur'dan emekliyim, üç beş kuruş da buradan kazanıyorum, geçinip gidiyoruz. Çok zor günler geçirdik bazen aç kaldık ama 4 çocuk yetiştirdim okuttum. Allah bereket versin" diye konuştu.

'İSTEYEN OLURSA ÖĞRETİRİM'
Bu mesleğe heves eden kimse kalmadığını aktaran Köstüklü, "Öğrenmek isteyen olursa gelsin öğreteyim. Genç birisi olsa günde 3 semer yapar, 225 lira alır. Bunun yarısı masraf olsa yarısı ona kalır. 4 bin lira aylığa gelir. Burada 2 bin liraya soğukta belediyede çöp süpüren insanlar var. Esnafın ne zaman ne kazanacağı belli olmaz ama bu sanattır sanat. Ondan daha iyidir. Biz ölünce bu meslek de ölür. Ondan sonra köylerde eli yakışanlar eski semerleri tamir ederek kullanır, sonrasını bilmem artık" dedi.
Urhan Köstüklü, semerciliğin hala bir aileyi geçindirecek kadar iyi olduğunu ancak geleceğinin umutsuz olduğunu da sözlerine ekledi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
------------------------------
-Semerci işyerinden detaylar
-Urhan Köstüklü ile röportaj
Haber-Kamera: Nurettin ARKAN / YALVAÇ(Isparta),()
============================================

İnternet üzerinden aldıkları yatak 'sır' oldu

İzmir'de, 5 ay önce evlenen Özgür Deniz (28) ve Gülay Huri (30) çifti, internetten satın aldıkları yatağın kargo şirketi tarafından kafede çalışan bir garsona teslim edilmesiyle şaşkına döndü. Günlerdir yere serdikleri yorganın üzerinde yattıklarını söyleyen çift, hukuki süreç başlatmaya hazırlanıyor.

İzmir'de, 5 ay önce evlenen Özgür ve Gülay Huri çifti, Karşıyaka semtinde bulunan yeni bir eve taşınınca ev eşyalarını da internetten satın aldı. Popüler bir online alışveriş sitesinden 31 Aralık tarihinde çift kişilik ortopedik yatağı 1059 TL karşılığında satın alan çift, ürünün son teslim tarihi olan 7 Ocak'a kadar ulaştırılmasını bekledi. Belirtilen teslim tarihine kadar online alışveriş sitesinin ürünü kargo şirketine ulaştırmadığı halde çıkışını yaptığını iddia eden çift, yaşanan gecikmeye rağmen yatağı teslim almayı bekledi. Yeni bir eve taşındıkları için yapılan adres değişikliği hakkında defalarca kargo şirketini telefonla arayarak uyaran çift, bir gün 'Ürününüz teslim edildi' yanıtıyla şaşkına döndü. İzmir'in Bornova ilçesinde daha önce oturdukları apartmanın altında bulunan bir kafedeki garsona yataklarının teslim edildiğini öğrenen Özgür Deniz Huri, "Bu durumu öğrenince garsonla iletişime geçtim. Ona 'Biz bunu buraya kadar getirdik. Alıcının üzerinde bir kadın ismi yazıyor, kadının çift kişilik yatağı taşıması zor olur. Siz teslim alın, kendisine verirsiniz' dendiğini öğrendik. Kargo şirketinin adreste alıcıyı bulamaması durumunda ürünü şubeye geri götürmesi bir zorunluluktur. Yatağı garsona teslim etmişler. Bir gün sonra geri almışlar. Ancak evrakta 'teslim edildi' gözüktüğü bize de teslim edemiyorlar. Biz günlerdir eşimle yerde yatıyoruz. Uykusuz kalıyoruz, gece üşüyoruz ve ciddi bel ağrılarımız oluşmaya başladı. Yatağımızın hala nerede olduğu belli değil. Online alışveriş yüzünden biz mağdur olduk, başkaları dikkatli olsun" dedi.

'BEN HİZMET İSTİYORUM'
Yeni taşındıkları eve internetten birçok ürün aldıklarını söyleyen Özgür Deniz Huri, "Aldığımız ürünlerin hiçbiri belirtilen tarihte gelmedi. En büyük sorunu ise yatak da yaşadık. Yeni ev tutma sürecinde olduğumuz için adres değişikliği durumunda herhangi bir problem olmayacağını söylediler. Ayın 4'ünde çıkış yapılacağı için ben ayın 3'ünde yeni evin adresini tebliğ ettim, hatta kargoyu da bir senkron sıkıntısı olursa diye defalarca arayarak uyardım. Bize verilen takip numaraları ile ayın 4'ünde ürünümün çıkış yapıldığını gördüm. Kargoyu aradım bu durumu sordum. Kargo ürünün onlarda olmadığını söyledi. Orada şok oldum. Üretici firmayı aradım. Ayın 4'üne kadar çıkışının yapılmazsa benim paramı iade etmek zorunda olduklarını ve yoğunluk yaşadıklarını söylediler. Bahanesi ise kargo firmasının aracının küçük olmasıymış. Bu usulsüzlüktür. Benden parayı alırken ben size eksik para mı veriyorum? Ben hizmet istiyorum" diye konuştu.

HUKUKİ SÜREÇ BAŞLATACAK
Ürünlerinin kafe çalışanına teslim edildiğini öğrenince ikinci bir şok yaşadıklarını söyleyen Huri, "Ürünümü kafedeki garsona teslim ettikten sonra, ürün 'teslim edildi' olarak gözüktüğü için bana tekrar teslim edemeyeceklerini söylediler. Kargocu beni arayarak 'Ortak bir yerde buluşalım' dedi. Kabul etmedim. 11 defa şikayet formunda bulundum. Hepsinin yuvarlak konuşmaları aynı. Kimseye derdimi anlatamıyorum. Herkes topu birbirine atıyor. Şu an yatağı garsondan geri almışlar ve şubeye geri götürmüşler diye duydum ama yatağın hala nerede olduğu belli değil. Ben yerde yatıyorum. Bel ağrılarımız oluyor. Bundan sonra hukuksal süreci başlatacağız. Biz hala bir an önce yatağımız gelsin diye uğraşıyoruz" dedi.
Soğuk havalara da dikkat çekerek yatağın büyük öneme sahip olduğunu belirten Gülay Huri ise "Biz ciddi anlamda bu durumdan psikolojik olarak etkilendik. Bel ağrıları çekiyoruz. Bu yatak ne zaman gelecek bilmiyoruz. Böyle büyük eşyaların internetten alınırken daha dikkatli olunması gerekiyormuş. Havalar çok soğuk ve yorganda yatmak zorunda kaldığımız için birkaç defa hasta olduk. Çok fazla mağdur olduk. Bu gidişle daha çok hasta olacakmışız gibi gözüküyor" diye konuştu. 

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-----------------------------
- Özgür Deniz Huri ile röportaj
- Gülay Huri ile röportaj
- Çiftin yere serdikleri yorgandan görüntü
- Çiftin yerde yatmasından görüntü

Haber: Hande NAYMAN - Kamera: Umut KARAKOYUN / İZMİR, ()

======================

Peynir altı suyundan yenilebilir çevre dostu ambalaj üretildi
 
İZMİR Yüksek Teknoloji Enstitüsü Kimya Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sacide Alsoy Altınkaya, öğrencileriyle birlikte peynir altı suyu ve mısır proteinini kullanarak yenilebilir ambalaj malzemesi üretti. Temas ettiği yiyeceklere karışsa bile zararı olmayan ve plastik ambalaja oranla doğada hızlı yok olabilen ambalaj için patent alındı.

İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü (İYTE) Kimya Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sacide Alsoy Altınkaya ve ekibi, peynir altı suyu kullanarak yenilebilir, gıda ambalaj malzemesi geliştirdi. Süt endüstrisinde çok fazla açığa çıkan ve yeteri kadar değerlendirilmeyen peynir altı suyunu kullanarak hammaddeyi mısır proteini ile birleştiren ekip, bir ilke imza attı. Temas ettiği yiyeceklere karışsa bile zararı olmayan ve yenilebilen, aynı zamanda esnek ve dayanıklı olan ambalaj malzemesi, testleri başarıyla geçerek patent ile korumaya alındı. Bu proje, atık maddelerden kaynaklanan çevre kirliliği konusunda değerli bir buluş olarak değerlendirildi. Ambalajın aynı zamanda doğada hızlı yok olabildiğini söyleyen Prof. Dr. Altınkaya, "Hepimizin bildiği gibi petrol türevi plastikler doğada parçalanmadığı için ciddi anlamda çevre kirliliğine yol açıyor. Geri dönüşüm bir alternatif çözüm olarak sunuluyor ancak burada geri dönüşüm maliyetlerinin yüksek olması ve geri dönüşüm oranlarının düşük olması gibi problemler var. Bunların yerine doğada parçalanabilen biyoplastiklerden üretilmiş ambalajlar bir çözüm sunuyor" dedi.

'TAMAMI ONAYLANMIŞ MALZEMELER'
Süt endüstrisinin artığından elde edilen peynir altı suyu tozunu hammadde olarak belirlediklerini ifade eden Prof. Dr. Altınkaya, "1 kilogram peynir üretilirken yaklaşık 10 litre süt kullanılıyor ve bu sütün yüzde 90'ı peynir altı suyu olarak açığa çıkıyor. Şu anda bu peynir altı suyu tozu Türkiye'de gıdalara katkı maddesi olarak ilave ediliyor. Protein oranını artırmak için enerji içeceğine ekleniyor. Bu işe başladığımızda aşmamız gereken iki güçlük vardı. Ambalajın mekanik olarak dayanıklı olmasını sağlamamız ve geliştirdiğimiz ambalajın nem geçirgenliğini kontrol etmemiz gerekiyordu. Biz bu patentlenen çalışmamızda iki teknik güçlüğü aştık. Bunun için nanoteknolojinin bize sunduğu fırsatlardan yararlandık. Biz bu çalışmayı başlattığımızda insan sağlığı üzerindeki etkilerini dikkate aldık. Geliştirdiğimiz ambalaj malzemesinin üretiminde kullanılan bütün hammaddeler Amerikan Gıda ve İlaç Birimi tarafından gıda ambalajı üretiminde kullanılabilirliği onaylanmış olan malzemelerdir" diye konuştu.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-Kimya laboratuvarından genel detay görüntüler
-Ambalajın görüntüleri
-Prof. Dr. Altınkaya ile röportaj

Haber: Hande NAYMAN - Kamera: Melis KARAKUZULU / İZMİR, ()

========================

'Şans'tan iyi haber

Manisa'da besici Kılıç Kaya'nın (46) yeni doğan 'Şans' isimli kuzusu, doğumdan sonra annesinden yeterince beslenemeyince ayağa kalkmayı başaramadı. Oyuncak kamyonun üzerine oturtulup bir bezle bağlanarak rahatça annesinden beslenmesi sağlanan kuzu, artık  yürüyebiliyor.

Saruhanlı'nın kırsal Paşaköy Mahallesi'nde yaşayan evli ve 2 çocuk babası Kılıç Kaya'nın çiftliğindeki koyunlardan biri, 20 Aralık'ta doğum yaptı. Dünyaya getirdiği yavru, 2 gün ayağa kalkamadı. Bunun üzerine Kaya, 'Şans' ismini verdiği kuzusu için veterinerle görüştü. Veteriner, doğum yaptığı sıralarda hasta olan koyunun yavrusunu yeterince besleyememesi nedeniyle böyle bir sorun yaşandığını belirtip, kuzuların midelerinin farklı bölümlerden oluşması nedeniyle hayvanın gelişimi için sütü ayaktayken alması gerektiğini söyledi. Veteriner, yavrunun oturarak ya da kucakta emdiği süt, midesinin arka bölümlerine gitmediği için gelişemediğini de belirtti. Bunun üzerine Kaya, kuzunun dik durabilmesini sağlamak için kendince bir çözüm üretti. Kaya, kuzuyu çiftlik çalışanının oğluna ait oyuncak kamyonun üzerine yerleştirdi. Kuzunun karnının acımaması için de atına destek olarak sünger koydu. Ardından bir bez yardımıyla kuzuyu oyuncak kamyona sarıp sabitleyerek, annesini daha rahat emebilmesini sağladı. Şans, geçen 24 Ocak'ta ilk kez ayakta durabilmeyi başardı. Artık yürüyebilen 'Şans', normal bir yaşama kavuştu.

'KRİTİK SÜRECİ ATLATTIK'
Kuzusunu kurtarabilmek için böyle ilginç bir yöntem geliştiren Kılıç Kaya, "Bu yavru kuzumuz için kendimizin geliştirdiği yöntem işe yaradı. 'Şans'ı yaşatmak için elimizden ne geliyorsa yapıyoruz ve yapacağız. O günden bugüne 'Şans' tamamen iyileşti demesek bile kuzumuzda epey gelişme var. Ayağa kalkabildi. Annesinden süt emebiliyor. Kritik bir süreci atlattık. Bir süreç daha var önümüzde. Artık ot yemeye başlarsa çok daha güzel olacak. Herhalde artık yaşayacak gibi. Biz üzerimize düşeni yaptık o da yapıyor gayretiyle. Böyle giderse 'Şans' kurtuldu diyebiliriz" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
- Yavru kuzunun kamyon desteğiyle yürümesinden görüntü(arşiv)
- Yavru kuzunun kendi ayaklarının üstünde durmasından görüntü
- Besici Kılıç Kaya röportaj
- Kuzunun çoban tarafından süt içirilmesi
- Genel ve detay görüntüler

Haber-Kamera: Cemil SEVAL / MANİSA, ()
==========================

Şarkıcı Cevher: Ayarım yok
 
ARABESK ve pop şarkılarına kattığı farklı ve özgün yorumlarıyla dikkati çeken şarkıcı Cevher Cevher (39), "Benim ayarım yoktur. Ya çok severim ya hiç sevmem. Ya tam yaparım ya da hiç yapmam" dedi. Cevher, geçen yıl konserler için 350 bin kilometre yol katettiğini söyledi.

Türkiye'nin değişik illerinde sayısız konser veren şarkıcı Cevher Cevher, konser için geldiği Antalya'da hem iş hem de tatil yaptı. Annesiyle bir otelde zaman geçiren şarkıcı, akşam da sahne aldığı mekanda hayranlarını eğlendirdi.

Konser programları nedeniyle 2018 yılında 266 bin kilometre yol katettiğini, 2019'da ise bu rakamın 350 bin kilometreye çıktığını belirten Cevher, "Allah bana güç kuvvet versin. 2020 yılında 500 bin kilometre yol kat ederek daha çok insana ulaşmayı hedefliyorum. Bugün Türkiye'nin 50 şehrinde aktif olarak sahneye çıkıyorum. Yaptıklarım, yerini bulduğunda çok mutlu oluyorum" dedi.

BİR YILDA 4 EV TAŞIDI
İşindeki detaycılığının kimi zaman limitlerin üzerinde olduğunu ancak dayanamayarak yine de detaylarla uğraştığını aktaran Cevher, "Detaycılığımı iş hayatıma yansıtıyorum. Fakat özel hayatımda kedi tırnaklarım yok. Çok sakinimdir, çok evciyimdir. Evimde de çok rahat insanım. Ben iş hayatında takıntılıyım. Bazı şeyleri çok takarım. Bu nedenle de 1 yıl içinde 4 ev değiştirdim. Benim orta ayarım yoktur. Ya çok severim ya hiç sevmem. Ya tam yaparım ya da hiç yapmam" diye konuştu.

SOSYAL MEDYADA AKTİF
Sosyal medyayı ve dijital mecraları iyi kullanan Cevher'in Youtube üzerinde oluşturduğu kanalında paylaştığı şarkılar 2 milyon saat dinlendi ve 43 milyon izlenme yakaladı. Sosyal medyada 86 bin takipçisi bulunan şarkıcı, belirli günlerde Youtube kanalı üzerinden canlı yayın yaparak hayranlarıyla direkt iletişim kuruyor. Cevher, "Benim insanlara şarkılarımla ulaşmamın en kolay yolu dijital platform. Neredeyse tüm dünya dijitalde. Son 4 yıldır buraya yöneldim. İnsanlarla canlı yayınlarda buluşmak beni mutlu ediyor" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
--------------
-Sanatcının detay görüntüleri
-Sanatçı ile röp

Haber: İbrahim LALELİ- Kamera: Emrah GÜL/ANTALYA, ()
==========================

Avrupalı sevgililere 60 milyon dal çiçek gönderildi
 
ANTALYA'dan Avrupa ülkelerine 14 Şubat Sevgililer Günü için 6.5 milyon dolar değerinde çoğunluğu karanfil ve gerbera 60 milyon dal çiçek ihraç edildi. Orta Anadolu Süs Bitkileri ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkan Yardımcısı Harun Yeter, sevkiyatın yüzde 90 oranında tamamlandığını söyledi.

Turizm kadar örtü altı üretimde de adından söz ettiren Antalya, kesme çiçek sektöründe hem iç piyasaya hem de Avrupa ve Balkan ülkelerine çiçek gönderip ülke ekonomisine katkı sağlıyor. Dünyanın çiçek merkezi olarak kabul edilen Hollanda'ya dahi çiçek ihraç eden Antalya, en çok çiçek ihraç ettiği ikinci ülke olan Rusya pazarını son 5 yıldır kaybetse de 27 Avrupa ve Balkan ülkesinin çiçek tedarikçisi konumunda olmayı sürdürüyor. 14 Şubat Sevgililer Günü için Antalya'dan Hollanda başta olmak üzere 27 Avrupa ülkesine 60 milyon dal çiçek gönderildi ve ülke ekonomisine 6.5 milyon dolarlık döviz kazandırıldı.

Orta Anadolu Süs Bitkileri ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkan Yardımcısı, aynı zamanda Süs Bitkileri İhracatçıları Derneği Başkanı Harun Yeter, milyonlarca dal çiçeğin sevgililere ulaştırıldığını söyledi. Sevkiyatın yüzde 90 oranında tamamlandığını kaydeden Yeter, "60 milyon dal kesme çiçek sevgililer günü için gönderildi. 6.5 milyon dolarlık ülke ekonomisine katkı sağlandı. Geçen yıla göre kesme çiçek sektörü hacim olarak yüzde 10-15 oranında büyüdü" dedi.

'GENELDE KIRMIZI RENK ÇİÇEK TERCİH EDİLİYOR'
Hacim olarak büyüyen sektörün cirolarına bakınca gerileme gördüklerini kaydeden Harun Yeter, havanın mevsim normalleri üzerinde olması dolayısıyla erken hasat yaptıklarını söyledi. Erken hasat nedeniyle üreticilerin 2 ay sonra keseceği çiçeği şimdilerde kestiğini kaydeden Yeter, "Kesim tarihleri hava sıcaklığı nedeniyle öne çekildi. Şubat- mart aylarında kesilmesi gereken çiçekleri aralık ve ocak aylarında kestik. Üretici açısından ciro kaybı oluşturdu. Yüzde 40 oranında ciro kaybı var. Önceden karanfilin tane fiyatı 12-13 cent iken şu anda 7-8 cent civarında. Aşkın ve sevginin rengi olarak bilinen kırmızı, çiçek satışlarında da etkili rol oynadı. Genelde kırmızı renk çiçek tercih ediliyor. Bunların başında da kırmızı karanfil geliyor" diye konuştu.

'RUS PAZARINI YÜZDE 90 KAYBETTİK'
Hollanda, İngiltere, Almanya, Romanya, Ukrayna gibi ülkelere ihracat yaptıklarını ancak 5- 6 yıldır Rusya'ya ihracat yapamadıklarını belirten Harun Yeter, Rusya krizini bir türlü aşamadıklarını söyledi. Rusya'ya gönderecekleri ürünlere gümrük kapılarında sürekli bir bahane bulunduğunu aktaran Başkan Yardımcısı Yeter, "Çok az gönderiyoruz, onu da Hollanda üzerinden gönderiyoruz. Rus pazarını yüzde 90 kaybettik. Gümrük kapılarında çok sayıda bahane üretiyorlar. Gümrük vergileri yüksek uygulanıyor. Kısacası bizden almıyorlar" dedi.

EN ÇOK KARANFİL İLGİ GÖRÜYOR
Türkiye'den ihraç edilen kesme çiçeklerin başında karanfil gelirken, ihraç pazarının büyük kısmını oluşturan karanfil pazarın yüzde 80'ine hakimken yüzde 10'unu rananculus ve dianthus barbatus çiçekleri, geri kalan yüzde 10'luk kısmı ise gerbera, solidego ve diğer çiçek türleri dolduruyor.

SERALARDA GERBERA ÜRETİLİYOR
Antalya'da çiçek üreticisi Esra Taşkın ise gerbera çiçeği üretimiyle ihracat pazarına giriş yaptığını söyledi. Sezon başında dikip sezon sonunda söktüğünü ve ağırlıklı olarak Antalya bölgesinde üretilen gerberanın tanesini 1 TL'den sattıklarını kaydeden Taşkın, genellikle kırmızı rengin tercih edildiğini kaydetti.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
--------------
- Seradan detay görüntüler
- Çiçeklerden detay görüntüler
- Serada çalışanlardan detay görüntüler
- Harun Yeter ile röp
- Esra Taşkın ile röp
- Seradaki çiçeklerden detay görüntü

Haber: Alparslan ÇINAR- Kamera: Emrah GÜL/ANTALYA, ()

========================

Trakya'da yağış bereketi
 
Son yılların en kurak kışını geçiren, ayçiçeği ve buğday deposu Trakya'da çiftçinin yüzü yağmurla güldü. Düşen yağışın çok kritik bir dönemde geldiğini söyleyen Edirne Ziraat Odası Başkanı Hüseyin Arabacı, "Edirne'ye merkez ilçeleriyle birlikte metrekareye 9 ile 25 kilogram arasında yağış düştü. Bu şu an için çok yüksek seviyede bir yağış değil ama bizim attığımız gübreyi eritecek, mahsule can suyu oldu diyebileceğimiz kadar güzel bir yağıştı" dedi.

Türkiye'nin önemli tarım bölgesi olan Trakya'da yaşanan kuraklık, çiftçileri kaygılandırırken, sulamada kullanılan Edirne'deki Meriç ve Tunca nehirleri kuruma noktasına geldi. Meriç Nehri'nde kuraklık nedeniyle kum adacıkları oluşurken, su çekilmesi nedeniyle Tunca Nehri'nin yatağının genişlediği görüldü. Edirne başta olmak üzere son iki günde bölgede yağan yağmur ise can suyu olurken, çiftçilere rahat bir nefes aldırdı.
Edirne Meteoroloji Mühendisleri Odası İl Temsilcisi Bilhan Dalkılıç, geçen yıla oranla Edirne, Tekirdağ ve Kırklareli'de yağışların yüzde 50 azaldığına dikkat çekti. Türkiye'nin yıllık yağış ortalamasının 575 milimetre olduğunu ifade eden Dalkılıç, şunları söyledi:

"Bunun yanında Trakya'da ortalama yağış 600 milimetredir. Yani Türkiye ortalamasının biraz üzerinde. Kuraklık 3'e ayrılır. Meteorolojik kuraklık, hidrolojik kuraklık ve tarımsal kuraklık. Meteorolojik kuraklık, az önce belirttiğim gibi hava sıcaklıklarındaki artış ve yağışlardaki azalıştan meydana gelir. Edirne'de 2019'un son 3 ayına baktığımızda toplam yağışın 98 milimetre civarında olduğunu görüyoruz. Oysa yapılan 90 yıllık ölçümlere göre bu yağışın 200 milimetre olması bekleniyordu. Bu demektir ki; Edirne'deki yağış yüzde 50 oranında azalmıştır. Bu yağışın 1 yıl içerisinde kendini 650 milimetreye tamamlamasını bekliyoruz. Ama yağışlar bu şekilde devam ederse bu rakamı yakalayamayacağımız ihtimali var. Aynı şekilde komşu iller olan Kırklareli ve Tekirdağ'da da aynı ölçümler yapıldı. Yine 2019'un son üç ayında Kırklareli'de bu azalmanın yüzde 35 olduğunu, Tekirdağ'da ise yüzde 61 olduğunu görüyoruz. Bu durum insani ve tarımsal faaliyetleri mutlaka etkileyecektir. İnsanoğlunun ihtiyacı öncelikle içme suyu ardından tarımsal amaçlı sulama suyu ve kullanma suyu gelmektedir. Bu dengeler tabii ki bozulma noktasına gelecektir. Meteorolojik kuraklıktan sonra hidrolojik kuraklık oluşacaktır. Hidrolojik kuraklıkta ise akarsularımızı besleyen derelerin, pınarlarda meydana gelen azalmadır. Bunun sonucunda akarsu su seviyelerinde de düşüşler meydana gelecektir. Bir seviye sonrasında ise bu tarımsal kuraklığa yol açacaktır. Bu nedenle tedbirler almamız gerek."

YAĞMUR, CANSUYU OLDU
Edirne Ziraat Odası Başkanı Hüseyin Arabacı ise il genelinde yer yer metrekareye 9 ile 25 kilogram arasında düşen yağmurun, toprağa can suyu olduğunu söyledi. Uzun yıllardan beri ilk kez bu kadar kurak bir kış geçirdiklerini belirten Arabacı, "Bu kuraklık şu ana kadar mahsule çok sıkıntılı bir süreç yaşatmadı, bu kuraklığın devamı geldiği takdirde ayçiçeği ve kanolada sıkıntı yaşayabiliriz diye düşünüyorduk. Fakat önceki gün yağışı olacağını görünce çiftçilerimiz de gübrelemelerini yaptı. Onun ardından gelen yağış sabaha kadar belli aralıklarla devam etti. Edirne'ye, merkez ilçeleriyle birlikte metrekareye 9 ile 25 kilogram arasında yağış düştü. Bu şu an için çok yüksek seviyede bir yağış değil ama bizim attığımız gübreyi eritecek, mahsule can suyu oldu diyebileceğimiz kadar güzel bir yağıştı. İnşallah bu yağışların devamı da gelecektir. Geldiği takdirde önümüzdeki dönemde yaz sezonu da bereketli geçiririz" dedi.

'UMUTSUZLUK UMUT OLDU'
Edirneli Üretici Erdal Akgün de, yağışın mahsül için çok faydalı olduğunu belirtip,  umutsuzluklarının umuda döndüğünü ifade ederek, "Yağış gerçekten mahsul için çok faydalı oldu. Bir anlamda umutsuzluk umuda döndü. Artık umudumuz var diyoruz çünkü gerçek anlamda bir zaman kazandırmış oldu bu yağış bize. İnşallah Şubat ayında da yeterli yağışlar alınarak açık kapatılacak diye düşünüyoruz. Toprağımızın suya doyacağına inanıyoruz çünkü ciddi anlamda uzun süre bitki için yeterli bir yağış aldık ama tabi bu iş toprağın doymasıyla ilgili. Daha fazla yağışları bekliyoruz" diye konuştu.

'YETERLİ YAĞIŞ OLMAZSA MAHSÜL KURUR'
Gelecek süreçte yağışların yeterli düzeyde düşmediği takdirde yaz aylarında özellikle çeltik zamanı sıkıntılar yaşanabileceğini de sözlerine ekleyen Akgün, "Nehirler şu an Ağustos ayındaki derecenin çok altında. Böyle yağışsız ve kurak giderse çeltik ekimi asla olmaz. Ülke ekonomisi de bu bölgede ciddi anlamda zarar görür. Hepimizin bildiği gibi ayçiçeği ve çeltikte büyük söz sahibi olan bir bölgeyiz. Yani yağış olmazsa hiçbir şey olmaz diyoruz. Havalar soğuk olduğundan dolayı ürün şu an kendini buzdolabındaki gibi koruyor. Tabi sıcaklar arttıkça, ilkbahar ve yaz mevsimine doğru çıkmış olan mahsulün tamamı kurumaya döner" dedi.


GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-------------------------------
- Meriç Nehri adacıklar drone ile havadan
-Tarlalar drone görüntüsü
- Meteoroloji Mühendisleri Odası İl Temsilcisi Bilhan Dalkılıç röp.
-Kente yağan yağmurdan detaylar
- Edirne Ziraat Odası Başkanı Hüseyin Arabacı röp.
-Üretici Erdal Akgün ile röp.
-Akgün'ün toprağı inceleme detayı 
-Buğday tarlalarından detaylar 

Haber-Kamera: Olgay GÜLER - Resul ORUÇOĞLU / EDİRNE, () 
===================================

Köylülerden 2 bin 200 rakımda 'petranboard' provası

Rize'nin İkizdere ilçesine bağlı Meşeköy'de, her yıl yağan kar ile birlikte 7’den 70’e herkes, yörede 'Petranboard' adını verdikleri tahtalarla kayak yapıyor. Yıllardır sürdürülen geleneği yaşatan ve denizden 2 bin 200 metre yükseklikteki dik yamaçlarda kaydıkları tahtalarla, saatte 80 kilometreyi aşan hıza ulaşan köylüler, bu yıl da yağan ilk karla birlikte kendilerini doğal pistlere atıp, 13'üncüsü düzenlenecek şenlik öncesi provalara başladı.

Kaçkarlar'da 13 yıl önce helikopterli kayak sporu 'heliski'nin başlamasıyla profesyonel kayakçılara özenen İkizdere ilçesi Meşeköy köyü sakinleri, dedelerinin karda kaydığı tahtaları yeniden gün ışığına çıkarıp, köyün eski adı Petran'dan da esinlenerek 'Petranboard' adını verdikleri tahtalarla kayağa başladı. 7’den 70’e herkesin kayak yaptığı köyde 'Petranboard' artık kış aylarının da ulaşım aracı oldu. Yıllardır sürdürülen geleneği yaşatan köylüler, bu yıl da yağan ilk karla birlikte kendilerini doğal pistlere attı. Köyden karayoluna yaklaşık 2 kilometrelik dik yolu tahtalarla kayarak inen köylüler, yaya olarak geri dönüyor. Yüksek kesimde oturanlar da köyün alt kısmında yaşayan akrabalarına gidebilmek için de Petranboardları kullanıyor.

DENGEYİ ELDEKİ ÇUBUK SAĞLIYOR
Kar toplamaması için uçları dikleştirilen tahtalara binen köylüler, dengede kalabilmek için bir elinde çubuk, diğer elinde önünü kaldırarak fren yapmayı sağlayan ipe tutarak kayıyor. Köylüler tahtalar elinde yürüyerek tırmandıkları dik yamaçlarda kayak yapıyor. Snowboard ustalarına taş çıkaran köylüler Petranboard adını verdikleri tahtalarla saatte 80 kilometreyi aşan hıza ulaşabiliyor. Dengesini kaybeden ve hızını alamayanlar da karda düşüyor, yeniden kalkarak yoluna devam ediyor.

SEZON AÇILDI, ÇALIŞMALAR BAŞLADI
9 Şubat'ta düzenlenecek olan 13'üncü Petran Kayak Festivali öncesi sezonu açan köy sakinleri ise çıktıkları doğal pistte düzenlenecek yarışmalara hazırlanıyor. 2200 rakımlı Meşeköy'ün karla kaplı yamaçlarına çıkan köylülerin tahta kayaklarıyla ortaya koyduğu performans, beğeni toplarken, aralarındaki bazı köy sakinleri ise hünerleriyle profesyonel kayakçılara meydan okuyor.

'ULAŞIMDI, ŞİMDİ EĞLENCE ARACI OLDU'
Yörede köylülerin yıllardır tahtaları ile kaydıklarını söyleyen Meşeköy muhtarı Ahmet Tığcı, "Sezonu açtık. Festival hazırlıkları başladı. Önceden yüzme tahtası dediğimiz kayak tahtasının adını değiştirerek köyümüzün adını verdik. Bu tahta önceden ulaşım aracı idi şimdi eğlence aracı oldu. Bu sene 13’üncüsü düzenlenecek olan festivalde kıyasıya yarışacak olan köy sakinleri, çalışmalarına şimdiden başladı" dedi.

'BU YIL DA BİRİNCİ OLACAĞIM'
Geçen yıl düzenlen etkinlik kapsamındaki yarışmada başarı elde eden Ayşe Kahraman da,
"Petranboard ile kaymak hiç zor değil, biraz alıştın mı gerisi geliyor. Sezonu açtık gelecek 9 Şubat'ta festival var ona hazırlanıyoruz, başarabilirsem tekrar derece almayı düşünüyorum. Yaşlandım eski kadar iyi değilim ama bu sene benim çocuklarımla yarışacağım bu sene de birinci olacağım" diye konuştu.

İLK KEZ GELDİ HAYRAN KALDI
Meşeköy’e ilk kez gelen Aziz Şeremet ise bölgenin muhteşem doğasına hayran kaldığını belirterek, "Daha önce hiç gelmemiştim. Petranboard, en güzel ve en zevkli kayak deneyimi. Kayması o kadar zor değil birkaç kez denediğinizde başarabiliyorsunuz. Buraya hiç gelmemiş insanlara gelmelerini şiddetle tavsiye ediyorum. Bir kayak merkezinden aldığınız zevkin burada daha fazlasını alırsınız. Bunu yaşamanız gerekiyor anlatmakla olmuyor" ifadelerini kullandı.


GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
------------------------------
-Drone görüntüsü
-Kayak yapanlardan detay
-Köyden detaylar
-Vatandaş röportajları

HABER- KAMERA: MEHMET CAN PEÇE/RİZE-
===============================

Verdiği ilikle hayata tutunan kardeşinin 'kahramanı' oldu
 
SAMSUN’da, lösemi tedavisi gören Sümeyye Biçim (2), ablası Defne Biçim'den (6) alınan kemik iliğinin nakledilmesiyle hayata tutundu. Abla-kardeş, ailesi ve yakınlarının da desteğiyle geleceğe umutla bakıyor.

Ordu’da yaşayan Hüsnü-Hatice Biçim çiftinin kızları Sümeyye Biçim (2), geçen yıl hastalanınca ailesince hastaneye kaldırıldı. Kan değerleri çok düşük çıkan küçük Sümeyye, Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi’ne sevk edildi. Yapılan tetkiklerin ardından Sümeyye’ye lösemi kanseri teşhisi konuldu. Tedavi süreci başlayan ve kanında çıkan yüksek enfeksiyonla savaşan Sümeyye için doktorlar ilik naklinin yapılması gerektiğini belirtti. 5 çocuk sahibi aileden alınan örneklerde, Sümeyye’nin 6 yaşındaki ablası Defne ile yüzde yüz uyumlu olduğu anlaşıldı. Lösemi hastası çocuk, 17 Kasım 2019'da Samsun'daki hastanende ablasından nakledilen kemik iliği ile hayata tutundu. Abla-kardeş, ailesi ve yakınlarının desteğiyle geleceğe umutla bakıyor.

TEDAVİ SÜRESİNCE LÖSAM’DA KALACAKLAR
Ordu’da yaşadıkları için Samsun’da kalacak yerleri olmayan ve maddi olarak zor durumda olan Biçim ailesine Samsun Lösemili ve Kan Hastalıklı Çocuklar Derneği (LÖSAM) de yardım elini uzattı. Hatice Biçim (40), kızları Defne ve Sümeyye, tedavi süreci boyunca hayırsever vatandaşlar tarafından yaptırılan LÖSAM'a ait Nakil Aile Destek Projesi (NADEP) Konukevi'nde kalacak. 2017 yılında açılan LÖSAM NADEP Konukevi'nde, bu zamana kadar 428 hasta ve ailesi tedavi süreci boyunca ücretsiz konaklama imkanı buldu.

‘KAN VEREREK, BİR HASTAYA UMUT OLABİLİRSİNİZ’
Anne Hatice Biçim, "Sümeyye bir buçuk yaşındayken birden hastalandı ve Ordu’da çocuk doktoruna gittik, kan değerleri düşük çıkınca bizi Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne sevk ettiler. OMÜ’de Sümeyye’ye kemik iliği kanseri teşhisi konuldu. Teşhisin ardından Sümeyye’nin kanında çok yüksek oranda enfeksiyon çıktı, 2 ay enfeksiyonla mücadele ettik. Daha sonra Samsun’da özel bir hastaneye gittik. Artık son aşamadaydık, aradan 3-4 ay geçti, bu süre zarfında çok zor zamanlar geçirdik. Sabahlara kadar Sümeyye’nin başında bekledik. Enfeksiyonu yenince nakil arayışı başladı. Önce kardeşlerle uyumlu mu diye bakıldı. Benim ve eşimin iliği tutmadı. Defne, kardeşine hayat verdi. İlik nakli yapıldığında Defne 5 yaşındaydı. Aslında biz şanslıydık, Defne’nin iliği tutmasaydı şimdi nakil bekleyecektik. Nakil bekleyen yüzlerce hasta var. Kan vererek, bir hastaya umut olabilirsiniz, ona hayat verebilirsiniz. İl dışından Samsun’a geldiğimiz için maddi olarak da çok zorlandık, burada bir evin olmaması çok zor. Daha sonra LÖSAM ile tanıştık. Tedavi süreci boyunca LÖSAM'a ait NADEP Konukevi'nde kalacağız” diye konuştu.

‘BU HASTAMIZ ŞANSLIYDI, ÇÜNKÜ KARDEŞİ TAM UYUMLU ÇIKTI’
Sümeyye’nin doktoru olan LÖSAM Başkanı Prof. Dr. Davut Albayrak da, "Sümeyye’ye kemik iliği kanseri teşhisi konuldu. Bu hastalıkta kemik iliği nakli, hastaların iyileşme şansını artıran bir tedavidir. Bu hastalarda önce aile içinde uyumlu verici var mı, buna bakıyoruz. Bu hastamız şanslıydı, çünkü kardeşi tam uyumlu çıktı. Daha sonra hastamıza kemik iliği naklini yaptık, şu anda durumu iyi, belirli günlerde kontrollere geliyor. Kemik iliği vericisi olmasaydı, akraba dışı vericileri tarayacaktık. Türkiye Kök Hücre Koordinasyon Merkezi’ne kayıtlı döner listesine bakacaktık. Bu liste giderek artıyor ancak Türkiye’deki verici havuzu yeterli değil. Bunun daha da artması gerekiyor. Kızılay kan merkezlerine başvurarak ve kan vererek, bir kişiye hayat verebilirsiniz. Tabi bu hastalıkta tedavi süreci uzun oluyor ve hastalarımızın büyük çoğunluğu başka illerden Samsun’a geliyor. Bu hastalarımızın, konaklama noktasında da sıkıntıları oluyor. LÖSAM olarak bu sorunu ortadan kaldırmak için hayırsever vatandaşların da desteğiyle burada bir hizmet binası açtık. Burada hastalarımıza ücretsiz olarak konaklama imkanı sağlıyoruz” dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ
-------------------------------
-Sümeyye ve Defne Biçim'in oyun oynaması
-Prof.Dr. Davut Albayrak ve ailenin bir arada bulunması
-Anne Hatice Biçim röportajı
-Prof.Dr. Davut Albayrak röportajı
===========================

Bu çeşmeden maden suyu akıyor

Bursa’nın İnegöl ilçesinde topraktan fışkıran maden suyunun cazibesini artırmak için hayat çesmesi yapıldı. Şifalı olduğunu inanılan ve ünü giderek yayılan sudan alabilmek için çevre il ve ilçelerden gelenler bidonlarla su alıyor.

İnegöl ilçesine bağlı kırsal Kurşunlu Mahallesi’nin sakinleri, Bakmaca mevkiinde topraktan fışkıran suyun tadına bakınca, suyun maden suyu olduğunu fark etti. Bunun üzerine suyun cazibesini artırmak için 2005 yılında Kurşunlu Mahallesi Çiftçi Mallarını Koruma Derneği tarafından çeşme yapıldı. Sızıntı şeklinde olan maden suyunun dozer yardımıyla açılarak akış hızının arttırıldığını belirten Kurşunlu Mahallesi Muhtarı İbrahim Kılıç, "Çiftçi Mallarını Koruma Derneği’nden görev aldığımda 2005 yılında burada dozerle bir çalışma yaparak maden suyunu vatandaşlarımıza kazandırdık. Geçtiğimiz aylarda mahalle sakinlerimizden Seyit Ali Memiş tarafından buraya güzel bir çeşme yapıldı. Bakmaca’ya gelen vatandaşlarımıza çeşmeden katkısız bir şekilde istedikleri kadar maden suyunu hem içebiliyorlar hem de şişelere doldurup evlerine götürebiliyorlar. Ücretsiz şekilde yararlanıyorlar. Oldukça faydalı bir su” dedi.
Mahalle sakinlerinden Efe Güleç ise, "Biz bu suyun tadını seviyoruz. Maden suyu resmen. Gelip bidonlara doldurup içiyoruz. Ücretsiz maden suyu” diye konuştu.
Bu arada suyu şifalı olduğu yönünde yayılan duyumlar üzerine yakın bölgelerden ve çevre illerden gelen vatandaşların da bidonlarla su alıp götürdüğü belirtildi.

Görüntü dökümü;
-Çeşmeden detaylar
-Açıklamalar
-Bölge sakinlerinden detaylar
Haber-Kamera: Yavuz YILMAZ/İNEGÖL,(Bursa),()
==================================

Karda ve buzda yürümenin püf noktaları

SAĞLIK Bilimleri Üniversitesi Erzurum Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Dr. Ahmet Köse, karda ve buzda yürümenin püf noktalarını açıkladı. Köse, "Olası bir düşme durumunda meydana gelebilecek zararı aza indirebilmek için bacakların omuz hizası şeklinde açık olmalı, uzun adım atılmamalı ve eller açık bir şekilde yürünmelidir" dedi. Yaşantısının 60 yılını buz üzerinde geçiren buz pateni öğretmeni Eren İltir ise "Baston yutmuş gibi buzlu zemine sert basılmamalı. Buzu, kedi okşar gibi okşayacak. Kedi sessizliğinde ayağını atıp kaldıracaksın" diye konuştu.

Kışın ve soğuğun başkenti Erzurum'da vatandaşlar, karlı ve buzlu zeminde yürürken zaman zaman düşme tehlikesi nedeniyle zor anlar yaşıyor. Düşüp yaralanmamak için uzmanlar karlı ve özellikle buzlu zeminde nasıl yürünmesi gerektiğinin püf noktalarını açıkladı. En önemli unsurlardan birinin ayakkabı seçimi olduğunu belirten Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Dr. Ahmet Köse, "Karlı ve buzlu havalarda yürürken dikkat edilmesi gereken öncelikli nokta ayakkabı seçimidir. Buzlu zeminlerde kaymaya engel olabilecek özellikle kösele tarzı olmayan lastik ve kaucuktan imal edilmiş geniş ve tırtıklı yüzeylere sahip olan  ayakkabılar seçilmeli. İkinci dikkat edilecek nokta dar ve harekete imkan verebilecek elbiselerin giyilmeli. Olası bir düşme durumunda meydana gelebilecek zararı aza indirebilmek için bacakların omuz hizası şeklinde açık olmalı, eller açık bir şekilde yürünmelidir. Yürürken kolların sağa sola hareket ederek denge merkezini artırmak için dizlerin de özellikle 30 derecelik açıya yakın bir şekilde kıvrılarak yürünmesi daha iyi olur" dedi. 

'KALÇA, EL VE AYAK BİLEĞİ KIRIKLARI FAZLA'
Kış aylarında güneşli havanın fazla olduğunu bunun sonucunda da gizli buzlanmaların sıkça görüldüğüne dikkat çeken Köse, düşmeden kaynaklı kalça kırıkları, ayak ve el bileği kırık vakalarına sıkça rastladıklarını uyardı. El üzerine düşüldüğü için ilk savunma mekanizmasının el bileği olduğunu belirten Köse, el bileği kırıklarınının daha sık yaşandığını kaydetti. Köse, "Merdiven çıkarken merdivenin uç kısmına basmamak merdivenin arka kısmına basarak tam bir adımı tamamlamadan ve korkuluklardan destek almadan iniş ve çıkışı yapmamak gerekiyor. Her iki ayağı tek bir basamakta birleştirdikten sonra yolumuza bu şekilde devam etmeyi öneriyoruz kaza riskini azaltmak için."

'BUZU KEDİ OKŞAR GİBİ OKŞAYACAKSIN'
Buz pateni öğretmeni Eren İltir ise buzda yürümenin çok kolay olduğunu söyledi. Buzda nasıl düşülmesi gerektiğini de öğreten İltir, şunları söyledi:
"Buzda yürümek çok kolay ama bilmek lazım. Önce içimizdeki korkuyu ve tereddütü atmamız lazım. Korkarsak yürüyemeyiz. Kendimizi rahat bırakacağız. Ayaklarımız dizlerden makas olacak, kontrollü yürüyeceğiz. Baston yutmuş gibi buzlu zemine sert basılmamalı. Zemine gayet yumuşak basacağız. Yüzme nasıl sertlik sevmezse, ne kadar çok kendini kasarsan, ne kadar sert davranırsan suya, suda sana o kadar fazla miktarda sert davranır. Buzda da öyle. Buza sert davrandın mı, çok sert yere bastın mı seni kaydırır. Buzu, kedi okşar gibi okşayacak. Kedi sessizliğinde ayağını atıp kaldıracaksın. Her zaman düşerken kalın etler üzerine düşeceğiz. Kalın etler üzerine düştüğünde incinme olayı olmuyor. Sırtının üzerine düşecek kafayı koruyacaksın."

AYAKKABISININ ALTINI VİDALADI
Merkez Palandöken İlçesi'nde yaşayan 70 yaşındaki Ömer Lütfi Ay, buz ve karlı yollarda kaymamak için ayakkabısının altına vida çaktığını söyledi. Elleri cepte yürümediğini anlatan Ömer Lütfi Ay, ayakkabısının altına çaktığı vidalar sebebiyle buz ve karlı yollarda kaymadığını vurguladı.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
-Hümeyra Pardeli'nin anonsu
-Dr. Ömer Köse'nin açıklamaları
-Yolda yürüyenler
-Vatandaşlarla röp.
-Eren İltir ile röp.
-Buzda düşen çocuklar
-Buzda yürümeler
-Detaylar
Haber: Hümeyra PARDELİ-Kamera: Zafer KUMRU/ ERZURUM, ()

=============================

50 bin kişiye patenle kaymayı öğretti
 
ERZURUM'da 68 yaşındaki Eren İltir, 16 yıldır süs havuzları, oyun parkları ve yapay gölü doğal buz pateni pistine dönüştürerek, buz hokeyi ve hız pateni sporunun yayılmasına katkı sağladı. 60 yıldır buzun üzerinde olduğunu belirten İltir, bugüne kadar gruplar halinde yaşları 3 ile 50 arasında değişen yaklaşık 50 bin kişiye patenle kaymayı öğrettiğini söyledi.

Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğü'nden yüzme ve buz pateni eğitmeni olarak 2004 yılında emekli olan Eren İltir, 16 yıldır merkez Yakutiye ilçesindeki kış sporları için özveriyle çalışmalar yürüttü. İltir, ilçede oyun parklarında ya da Havuzbaşı'nda Atatürk heykelinin önündeki süs havuzunda bu yıl da Büyükşehir Belediyesine ait Olimpiyot Parka'taki 12 bin metrekare genişliğindeki yapay gölü kış geceleri itfaiye ve kendi imkanları ile su doldurarak dondurup piste dönüştürdü. Kış mevsimi boyunca doğal buz paten pistinde eğitim veren İlter, çocuk ve gençlere buz pateniyle kaymanın inceliklerini öğretiyor. Yıllardır kış mevsiminde buz pistine çevirdiği alanlarda, binlerce kişiye patenle kaymayı öğreten evli 2 çocuk babası Eren İltir, son 6 yıldır bu işi Büyükşehir Belediyesi koordinesinde ücretsiz olarak sürdürüyor.

ARALARINDA MİLLİ SPORCULAR ÇIKTI
Erzurum'da yaşayanları 2011 Dünya Üniversiteler Kış Oyunları'dan önce buz sporları ile süs havuzunda veya oyun parklarında yaptığı doğal buz pistlerinde tanıştırdığını ifade eden Eren İltir, şunları söyledi:
"Oğlum Serdar İltir'e küçük yaşlarında süs havuzunda patenle kaymayı öğrettim. 2015 yılında Erzurum'da düzenlenen ve dünyanın en hızlı 160 sporcusunun katıldığı Kısa Mesafe Sürat Pateni Dünya Kupası 6'ncı Ayak Yarışlarının B Finalinde 7'nci oldu. Bu yıl havuzbaşından önce bediyenin Olimpiyat Parkı'nda yapay gölü buz pistine çevirdik. Yaşları 3 ila 50 arasında değişen herkese patenle kaymayı öğrettim. Bu işin sevdalısıyım. Burada yetişen bir çok çocuk milli takıma girdi. Hatta antrenörlük yaparak bu işi meslek edinenler oldu. Şimdi süs havuzuna Iraklı, Suriyeli ve Afganistanlı çocuklar da gelmeye başladı. Karın, buzun içinde büyüyen Doğulu çocuklar çok yetenekli. Bunların elinden tutan olsa sürat pateni, körling ve buz hokeyinde bizi kimse geçemez. Bugün süs havuzunda yetiştiğim oğlum gibi birçok milli sporcu var. Gençlerimize sahip çıkmamız gerek. Onlar bizim geleceğimiz. Ayrıca devletimiz 2011'de Erzurum'a büyük yatırımlar yaptı. Buz hokeyi salonları burada yetişenler sayesinde dolup, taşıyor. 68 yaşındayım. Bunun 60 yılı buzun üzerinde geçti. 8 yaşında iken ayağımım altına demir koyar karda buzda kayardım."

HERŞEY ÜCRETSİZ
Erzurum Spor A.Ş. Genel Müdürü Ahmel Dal, 2014 yıldan itibaren açtıkları yaz ve kış okullarında ögrencilere kayak, buz pateni, tenis, futbol ve yüzme gibi birçok dalda eğitim verdiklerini belirtti. Havuzbaşında verilen buz pateni eğitimini mesire alanı olan Olimpiyat Parkı'ndaki yapay göle taşıdıklarını ifade eden Dal, "Bu göl 12 bin metre kare bir alana sahip. Yani 5 tane buz pateni alanı genişliğinde. Buraya gelen başta çocuklar olmak üzere herkese ücretsiz eğitim veriliyor. Erzurum bir kış sporları merkezi olduğu için her çocuğun spor yapmasını istiyoruz" dedi.

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
-Eren İltir gölü su ile doldururken
-Eren İltir çocuklara buz pateni yapmasını oğretırken
-Buz patenı yapan çocuklar
-Çocuklarla röp
-Eren İltir ile röp
-Ahmet Dal ile röp
-Drone ile çekim
-Muhabir Hümeyra Pardeli'nin anonsu
Haber-Kamera: Haber: Turgay İPEK / Kamera: Hümeyra PARDELİ / ERZURUM, ()

==================================

Adana’nın 100 yıl su sorunu yok
 
ADANA Su ve Kanalizasyon İşletmesi (ASKİ) Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanı Aydın Cint, kentte 100 yıl su sorunu yaşanmayacağını belirtti. Cint, "Bu yıl Ocak ayı itibariyle Adana’da bulunan üç büyük barajın doluluk oranı ortalaması yüzde 80 civarında oldu. Yaklaşık 100 yıl yetecek kadar suyumuz olduğunu öngörüyoruz" dedi.

Adana’da 1953 ile 2016 yılları arasında inşa edilen barajlardan içme suyu temin edilirken, enerji üretimi, tarımsal sulama ve taşkınlardan da koruma sağlanıyor. Çukurova’yı besleyen Seyhan Nehri üzerinde bulunan Seyhan Barajı’ndan tarımsal sulama ve enerji üretimi sağlanırken, Yedigöze Barajı’ndan da enerji üretilip, içme suyu temin ediliyor. Kentin 4 merkez ilçesinin içme suyu ihtiyacını karşılayan Çatalan Barajı’ndan ise ayrıca elektrik üretimi yapılıyor. Bu yıl Ocak ayı itibariyle Adana’da bulunan üç büyük barajın doluluk oranı ortalaması yüzde 80 civarında oldu.

'100 YIL YETECEK'
ASKİ Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanı Aydın Cint, Adana’nın 4 merkez ilçesinin su ihtiyacını karşılayan Çatalan Barajı’nda yaptığı açıklamada, barajın günlük 400 bin metreküp suyu 2,5 milyon kişiye ulaştırdığını, yazın bu oranın 500 bin metreküpe kadar çıktığını söyledi. Çatalan Barajı’ndaki doluluk oranının yüzde 82 civarında olduğunu vurgulayan Cint, "Barajda yaklaşık 1 milyar 800 milyon metreküp suyu depo ediyoruz. Çatalan havzasının beslenme açısından hiçbir sıkıntısı yok. Yaklaşık 100 yıl yetecek kadar suyumuzun olduğunu öngörüyoruz” diye konuştu.

'KONTROLLÜ OLARAK SU VERİLİYOR'
Geçen yıl Ocak ayında doluluk oranının yüzde 90 civarında olduğu bilgisini veren Cint, "Doluluk oranı Devlet Su İşleri tarafından regüle ediliyor. Olası bir sel ve taşkın felaketinin önüne geçilmesi için kontrollü olarak Seyhan Nehri ve sulama kanallarına su veriliyor. Ayrıca Yedigöze Barajı’ndan dış ilçelere sağlıklı içme suyu temin çalışmaları da başladı. Seyhan Barajı’ndan da sulama ve elektrik üretimi amacıyla su alınıyor" dedi. 

Görüntü Dökümü
-----------------------
- ASKİ Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanı Aydın Cint ile röp.
- DSİ Seyhan Barajı'ndan drone ve aktüel görüntüler
- Baraj kapaklarından detay
- DSİ Çatalan Barajı'ndan genel ve detay görüntüler
- Su arıtma tesisinden drone görüntüler
Haber:Rüşan Anıl ATAR-Kamera: Can ÇELİK/ADANA,()