Türkiye hafta boyunca, İstanbul’da yürütülen Fenerbahçe Başkanı’nı da kapsayan şike soruşturması ile Ankara’da yürütülen Deniz Feneri soruşturmasını konuştu. Ancak “fener” odaklı iki soruşturmanın yürütülüşü arasındaki kayda değer fark gözden kaçmadı. İstanbul’daki soruşturmada, diğer soruşturmalardan alışık olunan görüntüler yaşandı. Zanlılar, Emniyet’te sorgulandıktan sonra, gözaltı süreleri dolunca topluca savcılığa sevk edildiler. Savcılık tarafından tek tek sorgulanan zanlılardan, tutuklanma talebiyle nöbetçi hakimliğe sevk edilenler sırayla nöbetçi hakime ifade verdiler. Tutuklama kararı verilenler ise adliyeden cezaevine götürüldü. Zanlıların gözaltına alınma anlarından, Emniyet’te çekilen fotoğraflarına ve ifadelerine kadar birçok haberin yanı sıra adliyeye getirilmeleri sırasında kelepçeli fotoğrafları yayınlandı. Bunlara Başbakan’ın danışmanını bile “idama değil, sorguya gidiyorlar” diye isyan etmesine yol açtı.

Ankara’da farklı

Ankara’da yürütülen Deniz Feneri soruşturmasında ise alışıldık görüntülerden farklı bir yöntem uygulandı. Soruşturmayı yürüten savcılar Abdulvahap Yaren, Mehmet Tamöz ve Nadi Türkaslan zanlıların poliste sorgulanmaması talimatı verdi. Alışılmış soruşturma usullerinde zanlıların poliste ifade verdikten sonra savcılığa çıkarılmaları ve tutuklama talebi olduğu takdirde nöbetçi hakimliğe sevk edilmeleri gerekiyordu. Oysa Deniz Feneri soruşturmasında Emniyet’te gözaltında tutulan zanlılar Emniyet’te polis yerine adliyede doğrudan savcılık tarafından sorgulandı. Sırayla adliyeye getirilerek ifadesi alınan zanlılar, yeniden Emniyet’e götürüldü.

Molada da emniyete

İsmail Karahan, ifadesi tamamlanamayınca gece 02.00’de tekrar emniyete götürüldü. Sabah erken saatlerinde tekrar adliyeye getirilen Karahan’ın sorgusuna devam edildi. 12 saat ifade verdikten sonra tekrar emniyete götürüldü. Savcılığın tutuklama talep etmesi halinde zanlılar emniyetten mahkemeye sevk edilecek.

Özel önlemler

Deniz Feneri soruşturmasında arada zanlıların Adliyeye getirilip götürülmesi sırasında polislerin, İstanbul’dakinin tam aksine basın mensuplarının görüntü almaması için yoğun çaba harcaması da dikkat çekti. Savcılık katına basın mensuplarının giriş-çıkışı yasaklandı. Şüpheliler başka kapıdan adliyeye sokuldu.

Neden farklı?

Ankara’daki savcıların zanlılara yönelik gösterdiği bu hassasiyetin nedenleri konusunda kulislerde değişik yorumlar yapılıyor. En başta vakit kaybına neden olmamak geliyor. Savcıların Deniz Feneri soruşturmasını yaklaşık 3 yıldır bizzat yürütmeleri ve kolluğu pek dahil etmemiş olmaları da poliste sorgunun yapılmamasına bir gerekçe olarak gösteriliyor. Savcıların bilgi sızmasını önlemek için en baştan beri bu yöntemi uyguladıkları ve buna operasyon aşamasında da devam ettikleri dile getiriliyor. Deniz Feneri soruşturması kapsamında gözaltına alınan eski RTÜK Başkanı Zahid Akman’ın avukatı Hakan Yıldız, VATAN’a yaptığı açıklamada savcıların uyguladığı yöntemden memnun olduğunu söyledi.

ANKARA BAROSU BAŞKANI METİN FEYZİOĞLU: ‘Deniz Feneri’ndeki yöntem doğru’

“Deniz Feneri’ndeki uygulama kanuna daha uygun. Bir yerden doğru yapmaya başlamak lazım. Demek ki Sayın Savcılar 3 yıl boyunca çalıştılar ve doğruyu yapalım dediler. CMK’nın tercih ettiği yöntem bütün soruşturmaların savcının eliyle başlatılması ve savcının doğrudan soruşturmayı yürütmesidir. CMK’ya göre polis sadece yardımcıdır. Ama maalesef sadece Ergenekon’da değil, Türkiye’deki soruşturmaların çok büyük çoğunluğunda aktif olan polistir, pasif olan savcıdır. Polis soruşturma dosyasını fezlekeye bağlar ve savcıyı yönlendirir. Savcı da bu yönlendirme çerçevesinde gereğini yapar. Bu tabii yanlış bir uygulamadır. “

BAŞBAKAN’IN DANIŞMANINDAN ELEŞTİRİ: ‘İdama değil sorguya gidiyorlar’

Başbakan Erdoğan’ın dış politikadan sorumlu danışmanı İbrahim Kalın, Aziz Yıldırım’ın gözaltına alınış biçimini eleştirdi. Twitter’da polislerin kameralar önündeki davranışını ‘garabet’ olarak nitelendiren Kalın, ‘’İdama değil, sorguya gidiyorlar’’ ifadesini kullandı. Kalın, Twitter ’da şu değerlendirmelerde bulundu: “İki kişi koluna girmiş, biri kafasını tutuyor, üç kişi arkadan geliyor. Kameralar, adeta suç filmi modunda çekiyor. Sorguya böyle götürmek için bir talimat yok. Kaçma ihtimali olmayan insanları ‘hannibal’ gibi orasından burasından tutup götürmek, insan onuruna aykırı. İdama değil,sorguya gidiyorlar. Aynı ayıbı, KCK tutuklamalarında da gördük. İyi haber: Adalet Bakanlığı bunlara son vermek için devreye giriyor.”

Analiz: Kemal Göktaş/gazetevatan