Bahri KARATAŞ/İZMİR, () - İZMİR'deki FETÖ/PDY soruşturması kapsamında, darbe girişiminin ardından kapatılan Gediz Üniversitesi'nin 'imamı' olduğu iddia edilen tutuklu sanıklar Yaşar Narı ile üniversitenin eski Sürekli Eğitim Merkezi Müdürü Atilla Ediz hakkında hazırlanan iddianamenin mahkeme tarafından kabul edilmesiyle, yeni ayrıntılar ortaya çıktı. FETÖ üyelerince dini duygular ve iyi niyet suistimal edilerek ele geçirilen, hayırsever Hatice Bahriye Yağcı'ya ait 80 milyon lira değerindeki arsanın bağış protokolünün, örgütün Ege Bölgesi imamı olduğu belirtilen avukat Bekir Baz tarafından hazırlandığı belirtildi.
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu Savcısı Ayhan Yılmaz tarafından, FETÖ/PDY'nin, geçen 15 Temmuz'daki darbe girişiminin ardından kapatılan Gediz Üniversitesi'ndeki yapılanmasına yönelik soruşturma kapsamında hazırlanan iddianame, İzmir 13'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edildi. Savcı Yılmaz, yargılamanın daha hızlı yapılabilmesi için soruşturma dosyalarını ayırdığı, örgütün Gediz Üniversitesi imamı olduğu iddia edilen Yaşar Narı ile üniversitenin eski Sürekli Eğitim Merkezi Müdürü Atilla Ediz hakkında 'Silahlı terör örgütü yöneticisi olmak" suçlamasıyla 22.5 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açtı.
İddianamede, örgütün Gediz Üniversitesi ile ilgili faaliyetleri ve kimlerle bağlantılı oldukları konularındaki tanık ifadeleri de yer aldı.
"ÜÇ ÜNİVERSİTE ARASINDA SEÇTİM"
Savcı Yılmaz iddianamede, tanık olarak bilgisine başvurulan AK Parti İzmir İl Başkan Yardımcısı Adnan Yılmaz'ın, hayırsever Hatice Bahriye Yağcı'nın 44 dönümlük arsasının Gediz Üniversitesi'ne bağışlanmasıyla ilgili ifadesine yer verdi. İfadesinde Hatice Bahriye Yağcı'nın dindar bir insan olduğunu, ailesinden kendisine hatırı sayılır bir malvarlığı kaldığını, ailesinden kimsenin hayatta olmadığını, aile dostu olmasından dolayı da mal varlıkları ile ilgili kendisi ile görüşmeler yaptığını anlatan Adnan Yılmaz, "Hatice hanım mallarının gerek cami, gerek okul gerekse de diğer hayır işlerinde kullanmasını istedi. Hatice hanım bana Çiğli'de 44 dönümlük tarla, Bostanlı'da bir daire, Foça'da bir yazlık daire, Basmane de bir daire, Çiğli Maltepe'de irili ufaklı arsalar, Balatçık'ta 3 tane tarla, Çiğli Merkez'de 4 bin metrekare arsasının olduğunu söyledi. Ölen kardeşi Aydoğan Yağcı'nın, Çiğli Egekent çıkışındaki merkezde bulunan anayol ile tren yolu arasındaki 44 dönümlük arazinin satılarak hastane yapılmasını ya da burasının hastane için bağış yapılmasını vasiyet ettiğini, kardeşinin vasiyetini yerine getirmek istediğini söyledi. Bu görüşmemiz 2009 yılının Aralık ayındaydı. 2009 itibariyle 80 milyon TL değerindeki bu büyük arazinin bir üniversiteye devredilmesi ve bu şekilde üniversite kanalıyla bir hastanenin kurulması fikrini Hatice hanıma ben verdim. Hatice hanımın da sıcak bakmasıyla üniversite arayışına geçtim. 4 bin metrekarelik arsanın değeri de aynı dönemde 20 milyon TL idi. Buranın da hükümet konağı yapılması için Kaymakamlık ile görüştük ve Hatice hanımın bilgisi dahilinde burayı bedelsiz olarak Milli Emlak'a devrettik. Balatçık'ta 3 tane tarlayı Milli Eğitim Müdürlüğü'ne bağış yapmak istedik, ancak Milli Eğitim Müdürlüğü yerleri beğenmedi ve tarlaların bulunduğu arsayı almak istemedi. Bunun üzerine Maltepe'de ve Balatçık'taki yerleri ben hisse karşılığında aldım. Bu hisseler karşılığında Hatice Bahriye Yağcı Camisi'ni ve Aydoğan Yağcı Bilim ve Sanat Merkezi'ni, Mehpare Yağcı Anadolu İmam Hatip Lisesi'ni bitirdim. Şu an halen bu yerler faaldir. Çiğli'de 44 dönümlük tarlanın bağışlanması amacıyla İzmir Ekonomi Üniversitesi, İzmir Üniversitesi, Yaşar Üniversitesi ve Gediz Üniversiteleri hakkında bilgi toplamaya başladım. Bu şekilde bir arayışımı öğrenen bazı vakıflar benimle irtibata geçmeye çalıştı. Bu vakıfların isimlerini şu an hatırlayamıyorum. Üniversiteler hakkında topladığım bilgilerden yola çıkarak en muhafazakar yapıya sahip olan Gediz Üniversitesi'ni diğer üniversitelerden ayırdım. Bu seçimi yapmamda aslında üniversitenin kurucularından Abdullah Kavuk da çok etkili bir rol oynadı. Abdullah Kavuk'u 25 yıldan fazla süredir tanırım ve geçmişte 2004 yılından beri ticari ilişkilerimiz vardır. Abdullah Kavuk, Fethullah Gülen cemaatine sempati duyan biriydi. Kızım da zaten Gediz Üniversitesi'nin ilk mezunlarındandı" dedi.
"SÖZLEŞMEYİ BEKİR BAZ YAPTI"
İnançlı ve muhafazakar insanların, vekil ve bürokratların çocuklarının burada okumasından dolayı Hatice Bahriye Yağcı'da bir güven oluştuğunu, bu üniversitenin kurucularından olan Abdullah Kavuk'a da kendisinden dolayı güvendiğini anlatan Yılmaz, "Gediz Üniversitesi'nin Fethullah Gülen cemaatine ait olması ve cemaatin o dönemde güvenilir bir yapı olması dolayısıyla Hatice hanımda, bağış işleminde herhangi bir tereddüt olmadı. Hatice hanım Gediz Üniversitesi'nin rektörünü, Abdullah Kavuk'u tanımak istediğini ve yerinde görmek istediğini söyledi. Ardından vali bey ile görüşerek bağışı gerçekleştirebileceğini bana söyledi. Bunun üzerine biz protokol işlemlerine başladık. Protokole ilişkin Hatice hanım ile birlikte düşünce ve fikirlerimizi Abdullah Kavuk'a ilettik. Mevcut olan protokolü kendi avukatlarımıza gösterip bazı yerlerinde değişiklik yaparak kabul ettik. Protokolün en önemli şartı bu arazinin kesinlikle hastane yapılması şartıyla bağış yapılmasıydı. Protokolün, adını sonradan öğrendiğimiz avukat Bekir Baz tarafından yapıldığını öğrendik. Bağış ve kabul sözleşmesini Avukat Bekir Baz hazırlamıştır" diye konuştu.
ÖRGÜTÜN EGE İMAMI OLDUĞUNU SONRA ÖĞRENDİM
Bekir Baz'ın FETÖ/PDY'nin Ege Bölgesi imamı olduğunu daha sonra basından öğrendiklerini anlatan Yılmaz şunları söyledi:
"Sözleşmenin şartlarını Hatice Hanım ile birlikte okuyup değerlendirerek bir avukat ile de görüşerek kabul ettik, ancak bize uyan ya da uymayan ufak tefek değiştirmeleri yaptık ve geri gönderdik. Bu şekilde sözleşme karşı tarafça kabul oldu. Devir işlemi bu şekilde bedelsiz olarak tamamlandı. Ancak imar sorunu bir türlü çözülmedi. Bundan dolayı 2014 yılında  noterden ihtarname çekildi. Biz de sözleşmenin bitim tarihi olan 19 Ocak 2015 gününün ertesi günü, Gediz Üniversitesi'ni mahkemeye verdik ve tapu iptal davası açtık. Bu davayı açmamızın en büyük sebepleri, arazinin Gediz Üniversitesi tarafından sahiplenilmemesi ve içerisine lunapark yapılmış olmasıdır. Arsaya çocuk parkı yapılması ve üniversite alanının da gelişigüzel kullanılan otoparka dönüşmesi, Hatice hanımın komşularından ve giden gelenlerden duyduğu 'Senin bu yeri cemaat satacakmış ve bu yerin hayra gittiğini sen göremeyeceksin' söylemleridir. Bu söylemler ve arazi üzerinde yapılan bu tasarruflarla Hatice hanım kendisinin dini duyguları vasıta kılınarak kandırıldığını düşündü. Hatice teyze, bana 'Ben bu araziyi televizyonlarda izlediğim paralel yapı ve cemaatin hizmetinde kullanılması için vermedim. Benim böyle bir arsam yok. Mahkeme kapılarında arazimin hakkını aramak zorunda değilim. Yarın Abdullah'a da bunları söyleyeceğim bu yerimi bu şekilde istiyorum. Bundan sonra da onların yapacağı hiçbir şeyi istemiyorum' dedi. Gediz Üniversitesine o dönemde güvenilirliği ile bilinen Gülen cemaatine bağlı olmalarından dolayı güvendim arsanın devir işlemlerini takip ettim. Bu üniversitenin seçilmesinde en önemli kriter muhafazakar olmasıydı. Söylemleri beni çok büyük bir üzüntüye ve vicdanen sıkıntıya soktu. Cemaat olduklarından dolayı dindarlığına ve bundan dolayı güvenilirliğine ikna olduğumuz Abdullah Kavuk ve Gediz Üniversitesi, hayra vakfedilmesi gereken bir arsayı boş yere bunca zaman işgal etmişler ve taahhütlerini yerine getirmemişlerdir."
Tutuklu sanıklar Yaşar Narı ile Atilla Ediz, önümüzdeki ay, İzmir 13'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde hakim karşısına çıkacak.

FOTOĞRAFLI