Mesut Özil’in ülkemize futbol oynamak için gelmesiyle en iyi polemiği Galatasaray’lı Fatih Altay’lı yaptı.

”Buraya futbol oynamak için mi geldin, camii imamı olmak için mi?”

Bu söylem üzerinden bir çok tartışma yapıldı.

Doğal olarak Mesut Özil’in futbol hayatının son demlerinde almış olduğu Fener parasının hakkını vermesi ve efsane olmasını şahsen ben de çok isterim.

Olur mu? Şüpheliyim, olacağını da sanmıyorum.

Çünkü bu ülkenin aklı başında olan ve bilimsel düşünen insanlarının öteden beri savunduğu bir olay vardır.

”Siyaseti camiye, siyaseti ve inancı da kışlaya sokmayın” derler, ben buna futbolu da ekiyorum.

Çünkü futbolda da yani yeşil çim üzerinde siyasetin ve inancın olmasından yana değilim.

Elbette her futbolcunun bir inancı, inançsızlığı, savunduğu bir siyasi dünya görüşü olabilir.

Bu durum çokta saygıdeğerdir.

Futbol ise bu ikili yapının çokta sıcak bakılmadığı, sırıttığı bir alandır.

Belki de futbol seyircisi sosyolojik açıdan en renkli ve de homojen olmayan bir yapıyı barındırır.

Yani o stada gelen insanlar, inancını ,siyasal düşüncesini, sosyal yapısını, fakirliğini, zenginliğini, acısını stadın kapısında bırakır ve de yerini alır.

Yani tribünlerde çok farklı insanların bir arada olduğunu hepimiz biliriz.

Bu renkli yapıyı hiç bir yerde bir arada görmeniz de mümkün değildir.

Çünkü bütün topluluklar üç aşağı beş yukarı birbirine benzerken, futbol seyircisi çok benzemezin ve farklılıkların bir arada olduğu bir yapıdır.

Bundan dolayı siyasetin ve inancın futbol sahası içine yani yeşil çimlerin üzerinde olmasından yana değilim.

Sanıyorum 1970′ li yıllardı, Metin Kurt siyasi tavır koyup futbolcuların örgütlenmesini ve sendikal haklara sahip olması gerektiğini savunan ve bizim kuşağın en eski siyasal futbol sol duruşu olan futbolcusudur.

Daha sonra sağcı, solcu, İslamcı, dinci, tarikatçı, ülkücü bir çok futbolcu yeşil çimen üzerinde boy gösterdi.

Bunları tek tek yazmaya gerek yok, yazmanın ülkeye ve insanlığa da, ülke futboluna da faydası yok.

Çünkü onlar bu halleriyle futbolcu/sporcu olarak değil, başka türlü yerlerini aldılar.

Tekrar Mesut Özil’e dönecek olursak, onun Arsenal’den ayrılmasının nedeni Uygur (Doğu Türkistan) Türkleri tavrı olmuştur.

Aynı durum Cenk Tosun için geçerlidir kupa maçında bozkurt işaretiyle sevindiği için Beşiktaş’a kiralanmıştır.

Batılılar bu tür olayları çok net konuşmazlar, hatta belli bile etmezler ama ince siyasetle insanı öpe öpe öldürürler.

Bugün Çin’in dünya üzerinde ekonomik olarak ne kadar güçlü lobilere sahip olduğunu biliyoruz.

Futbol klüpleri futboldan öte çok büyük ekonomilere yön veren şirketlerdir ve futbolcular ise o şirketlerin ekonomik birer parçalarıdır.

Artık her şey görselin önünde ekonomiyle anılmaktadır.

Yani formam için canımı veririm dönemi bitmiştir.

Bu durumdan dolayı Mesut orada da siyasal duruşundan dolayı Arsenal’de yer alamadığını bilmesi gerekirdi.

Batı futbolunu sıkı takip eden bir futbolsever olarak Jose Mourinho’nun Mesut’la ilgili görüşlerini okumanınızı öneririm.

Söyledikleri yanlıştır demiyorum elbette bir konuyu dillendirmiştir ama onun yeri yeşil sahalar değildir.

Çünkü onun yer aldığı Arsenal şirketi milyonlarca avroluk bir güce hükmetmektedir ve bu gücün bir parçası da Çin’dir.

Sen Çin’i rahatsız edecek bir cümle kurduğunda bundan Arsenal şirketinin rahatsız olabileceğini görecek kadar zeki değilsen, o yeşil sahalarda barınamazsın.

(Ayrıca geleceğin MHP genel başkanı Doğu Perinçek ‘’Çin’in Uygur Türklerini eğittiğini, baskı zulüm yapmadığını Çin’in mücadelesinin siyasal İslamcı, dinci teröristle olduğunu’’ da söyleyip duruyor.)

F.Bahçe’ye nasıl geldiği, kaç para aldığı ve riyaset makamıyla olan ilişkiler ve işin gerçek ekonomik boyutu çok net olarak kamuoyunun önünde değildir.

Öyle geldi, böyle geldi sonuçta ülkemize geldi, bizim yeşil sahalarımızın üzerinde de siyasal duruşunu ve inancını insanların gözünün içine sokarak futbol oynayacağım diyorsan, nasılki Arsenal’de oynayamadın, Fenerbahçe’de de oynaman bana göre işin çok zor.

Çünkü tribünlerde bugün seyirci yok bir yerde bu durum senin için bir şans ama görsel olarak izleyen milyonlarca insanın gözü senin üzerinde.

Sen bir camii hocası gibi sahanın kenarında dua ederek başlayıp, orta sahada da bekleyip duaya devam ediyorsan bunu taktir edecek, övecek milyonlar olacak, aynı şekilde bu durumu tasvip etmeyen de milyonlar olacaktır.

Bildiğim kadarıyla futbolcuların soyunma odalarının hemen yanında hem mescit ve hem diğer inançtan futbolcuların inançlarını eda ettiği mekanlar yapıldı.

Orada Allah’la başbaşa kalıp inancının bütün gereklerini yerine getirip, inancınla motive olup sahaya çıkman da söz konusu.

Yani sen top sahasının ortasına kadar dua edince veya gol attıktan sonra secdeye kapandığında bütün dünya senin inancının kabul etmiş olmuyor.

Sonuçta iyi futbol oynadın mı ona bakıyorlar.

Bütün bunları anlayabilecek kadar akıl ve mantık sahibi ve de analitik düşünme yeteneğin yoksa, oynadığın futbol sadece bir kesime ve bir kısım insana hitabediyor olduğunu bilecek kadar zeki olman gerekiyor.

Bu durumda ülkenin büyük çoğunluğunun Müslüman olduğu ve hayatın her alanında İslam’ın en koyu şekliyle insanlar hergün yüz yüze gelirken, senin top sahasında bunu yapmana kimsenin ihtiyacı yok diye düşünüyorum.

Eğer bu şekilde davranan ve inancını veya siyasal duruşunu fanatik boyutlarda top sahasına sokan insanların başına neler geldiğini en yakınında olan futbol direktörün Emre Belezoğlu abine sorabilirsin.

O halde biz senden futbol oynamanı bekliyoruz ve yeşil sahalar üzerinde hiç kimse senden din öğretmeni veya siyasete yön vermeni beklemiyor.

Eğer siyasi büyüklerin senin aynı zamanda böyle bir misyonunda olmalı diye kulağına üfledilerse, bilesin ki onlar sen güç durumda kaldığında hiç birisi senin yüzüne bile bakmayacaktır.

Bunu anlamak için gene Emre abinle konuşabilirsin.

Ayrıca burada yıprandığında, başarısız olduğunda Londra’da ki yaşadığın Arsenal travmasının kat ve kat fazlasını yaşayacaksın bundan emin olabilirsin.

Çünkü bizim yani Türklerin futbol linci İngilizlerden ve Almanlardan çok daha acımasız ve sert olduğunu bilmen gerekir.

Fatih Altaylı’nın dediğine katılıyorum, bizler senin futbol oynamanı ve Fenerbahçe’nin şampiyonluğu yolunda güç katmanı bekliyoruz.

Bu ülkenin yüz binin üzerinde camisi, hacısı, hocası, televizyonların büyük çoğunluğunda günün yirmi dört saati din yayını yapanı insanları mevcut.

Senin top sahasında din şovuna ve siyasal mesajlar vermene ne Türkiye’nin, ne de Fenerbahçe’nin ihtiyacı yok.

Bundan dolayı top oynamanı ve vatandaşı olduğun Almanya milli takımında, Arsenal’de oynadığın futbolu bekliyoruz.

İnancını ve siyasal duruşuna çok saygımız var ve yaşamında bunu çoğaltarak devam edebilirsin.

Hatta Aykut Demir gibi sakal bırakıp, takke cübbe de giyebilirsin.

Galatasaray taraftarı bir yurttaş olarak senden beklentimiz bunlar.

Eğer Fenerbahçe’de başarılı olursan sayende Fenerbahçe şampiyonluklar yaşarsa, G.S’lı olarak kıskanırsan kalbim kurusun.