Yerel seçimlerin ardından dikkatler Ağustos ayında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerine çekildi.

Türkiye’nin seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı kim olacak?

Yerel seçim sonuçlarına baktığımızda bu koltuğa en yakın isim Başbakan Recep Tayyip Erdoğan...

17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet iddialarının gölgesinde gidilen seçimdeAKP adeta zafer kazandı.

Bu kadar nefatif bir dönemde yüzde 45’i bulan AKP’nin oyu belediye başkanlarına verilmiş oy değil. Bu direkt Tayyip Erdoğan’a verilmiş oy. Çünkü seçimlerde kimse ‘belediye başkanı kim olacak?’ diye sorgulamadı.

Seçimde başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kendisine rakip olarak Fettullah Cemaatini gördü ve ona yüklendi. Yabancı güçlerin Türkiye’ye oyun oynadığından bahsetti. Millete yabancı güçler ve Gülen cemaatinin kumpas kurduğu iddiasını anlattı.

Muhalefet ise 17 Aralık operasyonunun arkasına sığındı ve her yerde bunu dile getirdi. Başka bir proje, başka bir varlık ortaya koyamadı.
Ancak Muhalefetin göremediği bir kaç nokta vardı.

1-Tayyip Erdoğan’ın siyasi başarılarının hepsinin ardında bir ezilmişlik, mağduriyet görüntüsü vardır.

2- Tayyip Erdoğan 12 yıldır bu ülkeyi yönetiyor, öncesinde de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı var, tüm siyasi yaşamında hep kendisini mağdur gösteren birşeyler olmuştur...

3- İktidarları döneminde bile seçimlere mutlaka mağduriyet yaratacak birşeyler bulunarak iktidar gibi değil, muhalefet gibi bir çizgi çizerek gitmiştir.
Şimdi bunları bir hatırlayalım...

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olmadan önce, bulunduğu sırada Milletvekili seçilmiş, ancak Mustafa Baş’ın tercih itirazı ile milletvekilliği düşmüştür. Bu sonuç kendisini İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na taşımıştır.

Belediye Başkanlığı sırasında hakkında 50’ye yakın yolsuzluk ve usulsüzlük iddiasıyla açılan soruşturmalar devam ederken okuduğu bir şiir nedeniyle hapse atılmış ve çıktığında o güne kadar hiç olmadık bir planla ara seçim yapılmış, siirt milletvekili olarak girdiği parlemento'da AKP başkanı olarak Başbakanlık koltuğuna oturmuştur.
AKP içi en kritik dönem 2007 olmuştur. 2007’de yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyük kanıt’ın ‘27 Nisan muhtırası’ olarak ayda geçen ‘İrtica’ açıklaması hükümetin sert tepkisiyle karşılandı. Abdullah Gül’ün aday gösterildiği Cumhurbaşkanlığı için Meclis’te sat çoğunluk yerine 367 oy kuralı öne sürülünce AKP erken seçim kararı aldı. Halkın gözünde yine bir mağduriyet vardı. Ve 2002’de aldığı yüzde 34 oyu yüzde 46’ya çıkardı. Bu arada Cumhurbaşkanının halk oyu ile seçilmesi için yapılan referandumda ise yüzde 68 oy oranına ulaştı.

2011 seçimleri öncesi Ergenekon ve balyoz davaları ile TSK ile karşı karşıya gelinmesi de AKP’nin işine yaradı. AKP, bu sefer daha önce kendilerinin karşısında duran ‘Askerler’i tutuklatarak güç gösterisi yapmış ve toplumda yeni bir cepheleşme ile seçime hazırlanıyordu.
Tam bu sırada 10 MHP milletvekili adayı ile ilgili evlilik dışı ilişkilerinden edinilmiş cinsel içerikli videolar internet sitelerine düştü. Bu adaylar istifa etti yada MHP’den ihraç edildi. Bazı parti yöneticilerinin de içinde bulunduğu bu tablo seçim öncesi MHP’ye büyük zarar verdi. AKP burdan da payını aldı.

2011 AKP’nin oy oranı yüzde 46, CHP: 20.85, MHP: 14. 29..

2014 yerel seçimlerine de Türkiye kavga ve gürültüyle girdi.

Yabancı güçler, Cemaat kumpası derken, yolsuzluk iddiaları hasır altı edildi.

Sonuç yine değişmedi.

AKP: yüzde 45.6 CHP: 27.8 MHP:15.2

Peki, muhalefet neden yenik düştü?

Bu sorunun cevabı, seçim stratejisinde yatıyor.

Muhalefet AKP’nin seçim başarılarının sosyolojik, psikolojik sonuçlarını iyi irdelemeli. Ne yazık ki muhalefet bu irdelemeyi yapamıyor.

Gaziosmanpaşa’dan küçük bir örnek vereceğim...

AKP, medya gücü ve devlet gücü gibi tüm argümanları kendi lehine kullanırken, muhalefet sadece ve sadece 17 Aralık yolsuzluk rüşvet iddialarına takılıp kaldı.

AKP Gaziosmanpaşa’da aldığım bilgi çerçevesinde söylüyorum, 8 bin 200 hane programı yaptı. Yani birebir markaj... Bu ne anlama geliyor. Her hanede 4 hane misafir olsa, 32 bin 800 aile yapar. Bu her ailenin de 4 aileye ulaştığını düşünürseniz, 131 bin 200 aile yapar...Bunların yarısını ikna etse yeter... Yani AKP bu kadar insana birebir ulaşıp, yolsuzluk ve rüşvet iddialarının kendilerine, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a kurulmuş bir kumpas olduğunu anlattı.

Muhalefetin de yapması gereken, yolsuzluk iddialarının belgeleriyle birebir seçmene ulaşıp ikna etmekti. Yoksa sokakta dolaşıp karanfil dağıtmakla, meydanda nutuk atmakla sonuç alınamayacağı belliydi.

Kazanmak için öndeki rakibi iyi tahlil etmek gerekmez mi...

Ha bir de 19 milyon insana yapılan devlet yardımı... Alınan oy ise 20 milyon...

Muhalefet bu insanlara da ulaşıp, bu yardımları biz daha da artırarak sürdüreceğiz. Bunlar AKP yardımı değil. Bunlar devlet yardımı vurgusu yapamazmıydı...
Sonuç geçmişten bu güne ortada...

Bu durumda ham CHP, hem de MHP liderlerinin ve üst düzey yöneticilerinin istifa edip, partilerin önünü açması yen yüzlere, yeni dinamiklere yol açması gerekir.
Yoksa, Tayyip Erdoğan 1. Turda yüzde 55 ile Cumhurbaşkanı seçilir.

Erdoğan’ı engelleyecek tek rakip Abdullah Gül’dür. Aday olursa, Gül Erdoğan’dan daha fazla oy alır...
Bekleyelim görelim.. Zaman herşeyin ilacı... Ama iyi kullanmak lazım...