Özel gereksinimi olan bir çocuğa sahip olmak dünyada kimsenin arzu etmeyeceği bir durumdur. Evlat sahibi olmaya karar verdiğinde insanlar bu durumu akıllarına bile getirmezler. Birçok sebepten hayata engelli gelen çocuk, anne ve babayı derinden etkiler. Her şey allak bullak olmuştur. Duygular, davranışlar, düşünceler karma karışık olur.

Ya anne karnında durumu öğrenmiştir, hazırlıklıdır ya da her şeyi doğumda öğrenir. Her iki durumda da olayı kabul etmek zordur ve mutlaka bir yanlışlık olabileceği duygusunu yaşar. Ne yapmalı, nasıl yapmalı ki durumu düzeltmeli düşüncesinde yoğunlaşır. Etrafı duymaz, görmez, kendini suçlar. Nasıl bir hatanın bu duruma sebep olduğunu düşünür.

Yani anne ve baba evlatlarının doğumuna sevinemezler. Ya inkâr eder ya da kabul. Kabul etmeden önce mutlaka bir inkâr süreci yaşar, yani hemen kabul durumu benimseyemez. Kabul ettikten sonra,”duruma uyma sürecini” yaşamaya koyulur. Yapılabileceklere odaklanır, çare aramaya başlar. Bu arada çocuğunu çevreye de kabul ettirmeye çalışır.

Çevre, özel gereksinimli bir çocuğa sahip olan anne babaya biraz acıyarak, üzülerek bakar. Anne baba bu duyguların farkındadır ve “biz bebeğimizle mutluyuz, çaresiz değiliz, bize acımayın” der gibi durmak zorunda hisseder kendini. Aslında çocuklarının şimdi ve gelecekleri hakkında endişe yaşarlar. Normal çocuğu olan anne babadan farklı yanlarından biride “ilerde bana bir şey olursa bu çocuğum ne yapar” düşüncesidir.

Sonra, okula gidebilecek mi, evlenebilir mi… v.s
Tüm bu sorularının cevabı olsun veya olmasın paylaşmaya ve desteğe ihtiyacı vardır. Engelli bir çocuğa sahip anne babalarla sıkıntılarını paylaşmak ve bu çocuklarımız için hazırlanmış eğitim kurumlarında yararlanmak faydalı olacaktır.

Yaşadıkları üzüntüden sıyrılıp kendi kaderlerini paylaşan dostlar bulmak onlara yalnız olmadıklarını hissettirecektir. Psikolojik danışmanın yanı sıra eş dost desteği onlara yaşadıkları karamsarlığı atlatmalarında yardımcı olacaktır.

Aile çocuğu evde kaderine terk etmemeli, onun için hazırlanmış eğitim kurumlarını araştırmalı ve bu konuda elini çabuk tutmalı. Engelliyi avuç açar hale getiren aslında onu ihmal edendir. Erken eğitimle engel düzeyine göre birçok çocuğumuz hayata tutunabiliyor, iş ve meslek sahibi olabiliyor.

Engelli bireylerimizi sevgiden, hoşgörüden, eğitimden yoksun bırakırsak yarın bizim için gerçekten engel olacaklar. Asıl engel cehalettir,görmemektir ve saygı duymamaktır.Onları bir köşede oturtmamalı yeteneklerini geliştirmelerine yardımcı olmalıyız ki tüketici durumundan üretici duruma geçsinler ve mutlu olsunlar.
Saygılar Hürmetler AYŞE BAY