Erdoğan'ın konuşmasından satır başları

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Eğer güvenlik öne çıkarsa özgürlük kısıtlanır. Eğer özgürlük başkasının özgürlük alanını ihlal edecek şekilde yorumlanırsa o zaman da güvenlik sarsılır. Adeta bıçak sırtında yürürcesine özgürlük ve güvenlik dengesini muhafaza etmek, teraziyi tam dengede tutmak zorundayız."

"Kobani eğer stratejikse bizim için stratejik. Amerika için stratejik değil. Dolayısıyla bizim burada alacağımız tedbirler önem arz ediyor."

"Kobani için bu kadar dertlisin de Kobani'nin dışındaki şehirler için niçin senin en ufak bir derdin yok. Kaldı ki Kobani'de şu anda kimse yok; Kobani de olanların hepsini biz aldık, ev sahipliği yapıyoruz, 200 bin Kobanili Kürt şu anda bizim ülkemizde."

"12 YILDA DAHA DA GÜÇLENDİK"

Türkiye Cumhuriyeti hem adil bir devlet hem uzun soluklu bir devlet olacaksa tarihini gözlemlemelidir. Son 12 yılda yaptığımız reformlara dikkat edelim, diller üzerindeki baskıyı kaldırmak istediğimizde bundan devletin zarar göreceği ifade ediliyordu.

Şarkıların, kalemlerin ve klavyelerin üzerindeki baskıları kaldırdığımızda Türkiye'nin parçalanacağı iddia ediliyordu. 12 yılda karamsar senaryoların tam tersi oldu. Siyaset, ekonomi güçlendi. Kaldırılan her bir yasak hem bireyi güçlendirdi hem ülkeyi güçlendirdi.


"TERÖRE RAĞMEN MÜCADELE VERDİK"

Türkiye'nin ileri demokratik standartlara kavuşma konusunda reform kararlılığı asla geriye gitmeyecektir. Birey için özgürlük ne kadar haksa güvenlik de o kadar haktır.

Özgürlüğün olmadığı yerde güvenlik olmaz. Bu ikisinin çok hassas bir dengede muhafaza edilmesini gerektiğini biliyoruz. Adeta bıçak sırtında yürürcesine özgürlük ve güvenlik dengesini korumak zorundayız.

Batılı dostlarımızın şunu bilmesini isterim, Türkiye tüm bu reformlarını teröre rağmen gerçekleştiren bir ülkedir. Irkçı siyasete karşı mücadele verdik.


"TÜRKİYE'YE ÇİFTE STANDART VAR"

Vandallıklara ifade özgürlüğü mü diyeceğiz? Bizi kıyasıya eleştiren o batılı siyasetçilere soruyorum. Kendi ülkelerinde böyle bir şiddete demokratik hak diyebilirler mi? Türkiye söz konusu olduğunda çok bariz bir çifte standart var. Bir katilin elinde bıçak var, bir de doktorun elinde neşter var. Doktorun elindeki neşter hayat kurtarır ama katilin elindeki bıçak insan hayatına kasteder.

Biz neşterden yana mıyız bıçaktan yana mıyız? Eğer bunu iyi ayıramazsak IŞİD'in elindeki bıçaklar gibi görürüz, 42 kişiyi katleden bıçaklar gibi görürüz.


"TİMSAH GÖZYAŞLARI DÖKENLER NEREDE?"

Geçen yıl Gezi olaylarında yaralanan ve sonra hayatını kaybeden bir çocuğun ölü bedeni üzerinden her türlü saldırıya maruz kaldık. Bir çocuğu istismar unsuru yapacak kadar alçaldılar. Okyanus ötesinden ölen çocuğun mezhebine de dayanarak timsah gözyaşlarıyla taziye mesajları yayınladılar.

Fakat olaylar sırasında 
öldürülen polis Burak'ı kimse konuşmadı. Kurban Bayramı'nda et dağıtan gençlerin vahşice katledilmesini kimse görmedi. Bunlar çocuk değil mi?

İstanbul'da talihsizce ölen çocuk için ekmek almaya gidiyordu diye reklamlar tasarladılar. Şimdi o vicdan sahipleri nerede? O çocuğu siyasi istismar aracı yapanlar nerede? Timsah gözyaşları dökenler nerede? Yasin Börü için neden sesleri çıkmadı?


"BOYUN EĞMEYİZ"

Bu çifte standarta boyun eğmeyiz, şu anda Meclis yeni güvenlik tedbirlerini yasalaştırmaya çalışıyor. Yüzüne maske takıp, eline molotof alıp sivilleri katleden anlayış, dünyanın hiçbir yerinde özgürlük anlayışının arkasına sığınamaz.

Ülke olarak her türlü yapıcı eleştiriye açığız. Ancak çifte standartla tamamen haksız şekilde karanlık operasyonlara eyvallah demedik, bundan sonra da demeyiz. Türkiye'nin 90'lı yıllara dönmesine izin vermeyiz.