BÜYÜK Birlik Partisi (BBP) Genel Başkanı Mustafa Destici, hesap sorulacaksa Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden değil, NATO ve Batı’dan hesap sorulması gerektiğini söyledi. BBP Genel Başkanı Mustafa Destici basın toplantısına geçtiğimiz hafta vefat eden Dünya Şampiyonu Naim Süleymanoğluna rahmet dileyerek başladı. Destici, “Bütün Türk Milletinin ve Türk İslam Coğrafyasının gururu ve onuru oldu. Gerçekten bize büyük sevinçler, büyük zaferler yaşattı. Onun için biz millet olarak kendisine bir kere daha rahmeti Rahman'a kavuştu şükranlarımızı sunuyoruz. Rabbim mekânını cennet etsin. İnşallah onun arkasından gelen nesillerimize de, onun gibi Ay Yıldızlı Al Bayrağı sürekli bu sahalarda göndere çekmeyi de nasip etsin” dedi. Geçtiğimiz gün Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına seçilen İsmail Kahramanı tebrik eden Destici, “Türk siyasetinin duayenlerinden birisi olarak nitelendirdiğimiz çok kıymetli, çok muhterem İsmail Kahraman beyin tekrar Türkiye Büyük Millet Meclisine seçilmiş olmasından Büyük Birlik Partisi camiası olarak büyük bir memnuniyet duyduğumuzu ifade etmek istiyorum. Kendisi, meclisimiz, ülkemiz için hayırlara vesile olsun” ifadelerini kullandı. Irak Türkmeneli bölgesi Tuzhurmatu da meydana gelen patlama ile ilgili açıklama yapan Destici, “Türkmen kardeşlerimizin yaşadığı bölgede kamyonetle bomba yüklü bir araçla bombalı bir saldırı gerçekleştirildi. 20 civarında kardeşimiz hayatını kaybetti. Hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet diliyorum, yaralılarımıza acil şifalar niyaz ediyorum. Bu saldırıyı gerçekleştirenleri, onun arkasındaki güçleri bir kere daha şiddetle lanetliyorum, kınıyorum” şeklinde konuştu. Türkiye’nin şu anda Kuzeyden, Güneyden, Doğudan, Batıdan bir kuşatılma harekâtıyla karşı karşıya olduğunu belirten Destici, “Bunu hem askeri operasyonlarda görüyoruz, Suriye'de olduğu gibi, işte NATO içinde yaşanan bu çirkin hadisede olduğu gibi, hem Amerika Birleşik Devletleri'nde işte hukuk adı altında yapılan siyasi operasyonda da bunu çok açık ve net bir şekilde görüyoruz” dedi. NATO’da yaşanan çirkin olayı sert bir dille de eleştiren Destici, “NATO'da yaşanan bu Türkiye'ye, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu Atatürk’e ve şu andaki Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan hedefe konularak yapılan bu adice benzetmeyi, bu rezaleti bir kere daha şiddetle nefretle kınadığımı buradan ifade etmek istiyorum. Bunun bir kuru özürle ya da oradaki bir teknisyeni işten atmakla üstü kapatılmaması lazım. Tüm yönleriyle araştırılması lazım. Gerekiyorsa NATO Genel Sekreterinin istifasına kadar götürülmesi gerekiyor. Öncelikle tatbikatın en üst noktada komutanı kimse onun sorumluluk alarak istifa etmesi lazım, o bu sorumluluğu yerine getirmiyorsa Türkiye bu konuda sonuna kadar ısrarcı olması lazım” ifadelerini kullandı. Destici, “Bütün siyasi partilerimiz bu konuda ciddi bir tepki verdi. Milli birliğimizi burada gösterdik. Sonra birkaç gün üzerinden geçmeden maalesef bu noktada bile ayrışır bir hale geldik. Buradan bile siyasi bir menfaat ummak, buranın üstünden bile iktidarı eleştirmek bir doğru bir muhalefet anlayışı değildir. Dış politika milli bir politikadır. Devletin, milletin ve çıkarların yanında durmak mecburiyeti vardır. “BİR DÜZMECE YA DA KURMACA OLABİLİR” NATO’daki bu hadiseyi Ana Muhalefet Partisi sözcüsünün ‘Bir düzmece ya da kurmaca olabilir’ sözlerle ifade etmesi bizce çok yanlış ve ayıptır. Burada yüklenilmesi gereken, hesap sorulması gereken Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Hükümeti değil NATO ve Batı’dır. Herkesin bu noktada sözlerine dikkat etmesi ve milli birliğimizi beraberliğimizi bozacak her türlü eylem ve davranıştan Türkiye'nin eline dışarıda zayıflatacak söz ve davranışlardan uzak durması gerektiği kanaatindeyiz” şeklinde konuştu. Suriye de yaşanan gelişmeleri de değerlendiren Destici, “Türkiye’nin Amerika Birleşik Devletleri'nin Suriye'de PYD, YPG ve PKK ile hareket etmesi sonucu Türkiye’nin çözüm için Rusya ve İran’la yakınlaşması ve bu süreçte yaşananlar ve işte önümüzdeki birkaç gün içerisinde tekrar Rusya Devlet Başkanı, İran Devlet Başkanı ve Cumhurbaşkanımız bir araya gelecekler. Rusya’nın burada ısrarla siyasi çözüm dayatmasıyla karşı karşıya olduğumuzu görüyoruz. Bu bir tuzak olabilir. Onun için tedbirli gitmek gerektiğini düşünüyorum. Suriye'deki iç karışıklıkla ilk başladığı dönemlerde yani bundan 6 yıl önce o günde biz uyarılarımızı yaptık. Amerika Birleşik Devletlerine ve o dönemin ABD Dışişleri Bakanının sözlerine güvenilmeyeceğini, Türkiye’nin tedbirli olması gerektiğini, Suriye politikalarını atarken daha dikkatli davranması gerektiğini bir tuzakla karşı karşıya olabileceğimizi ifade etmiştik. Bugün de benzer şeyleri Rusya ile ilgili uyarıyoruz. Bunu da bir vazife olarak görüyoruz. Türkiye Soçi'de Sayın Cumhurbaşkanı bizzat Rusya Devlet Başkanı Putin’e şunları söylemelidir: Biz de Suriye'nin toprak bütünlüğünden yanayız. Ama siyasi çözüm için bizim 3 tane şartımız var. Öncelikle Suriye tüm terör gruplarından temizlenmelidir. Centcom Suriye ve Irak’ı terk etmelidir. Suriye Terör gruplarından temizlenip, toprak bütünlüğü sağlanana kadar Afrin Türk Silahlı Kuvvetlerinin kontrolüne verilmelidir. Bunları yapıyorsanız biz siyasi çözümden yanayız. Biz masadayız. Ama bunlar olmadan bir siyasi çözüme evet demeyiz. Bizim görebildiğimiz kadarıyla Rusya'nın da aklındaki siyasi çözüm etnik ve mezhep temelli bir siyasi çözümdür.” 16 Nisan Referandumundan sonra Türkiye’nin yeni bir sistemle yönetilmeye başlandığını ifade eden Destici, “Her ne kadar 2019 seçimlerinden sonra tamamen uygulamaya geçecek olsa da bazı noktaları uygulamaya girdi. Bazı kurumlarla ilgili düzenlemelerde yapılmaya başladı. İktidar Partisi tarafından Yüksek Seçim Kurulu'nun yapısının değiştirilmesi ile ilgili bir kanun teklifi meclise sunuldu. Biz bunun sunulmuş olmasından rahatsız değiliz, biz usulden rahatsızız. Eğer Yüksek Seçim Kurulu'nun yapısı ile ilgili bir değişiklik yapılacaksa iktidar partisi buna kendi başına karar vermemeli. Seçime katılan, ister meclis içinde olsun, ister meclis dışında olsun bütün siyasi partilerin görüş, tekliflerini ve önerilerini alarak bu teklifi meclise sunulmalıydı. Burada yanlış yapılmıştır. Yol yakınken bu yanlıştan dönülmeli. Seçime katılan tüm siyasi partilerin Yüksek Seçim Kurulu'nun yapısı ile ilgili görüş ve önerileri alındıktan sonra burada bir düzenlemeye gidilmelidir’’ diye konuştu. Destici, “Bu düzenlemenin içeriği ile ilgili de itiraz edeceğimiz hususlar vardır. Örneğin Müşahit kartlarının da Yüksek Seçim Kurulunca onaylanacak olması. O zaman Müşahitlerin sandık kurulu görevinden ne farkı kalmıştır. Çünkü Müşahitleri bu zamana kadar seçime katılan siyasi partiler kendi mühürleriyle, kendi onaylarıyla sandıkların başına gönderiyorlardı. Sandık kurullarının önceden oradan nasıl bildiriliyorsa Müşahitlerde Yüksek Seçim Kurulunun onayından geçecek ya da oradan bir kart alacaklar demek kolaylık değil zorluktur. Demokratikleşme değil, tam tersine Demokrasiyi daraltmaktır. Seçime katılma hakkı kazanan tüm siyasi partilerin görüş ve önerilerinin alınması lazım” diye konuştu. Cuma günü kutlanacak olan Öğretmenler Günü ile ilgili açıklama yapan Destici, “Türkiye de eğitim en çok tartışılan konuların başında geliyor. Maalesef öğretmende tartışılıyor. Biz bundan ciddi bir şekilde rahatsızız. Eğitim sisteminde öğretmenin tartışılmadığı bir sürecin başlatılmasının gereğine inanıyoruz. Öğretmeninizi tartıştığınız anda zaten eğitiminiz sıfıra doğru gidiyor demektir. Onun için öğretmenin tartışıldığı değil, en üst seviyelerde ve noktalarda değerlendirildiği, kıymet verildiği ve çok iyi bir şekilde yetiştirildiği ve çok iyi imkânlarla da görev yaptığı bir sürece artık Türkiye’nin girmesi gerekir. Eğitimdeki problemlerimizi ancak ve ancak öğretmenimize değer verirsek ve iyi yetiştirirsek çözebiliriz. İstediğiniz kadar okul yapın. İstediğiniz kadar o okulu donatın. Hangi müfredatı uygularsanız uygulayın, hangi sistemi getirirseniz getirin, eğer öğretmeni iyi yetiştirmiyorsanız, öğretmene hak ettiğini vermiyorsanız başarılı olamazsınız. Türkiye’nin bekası için milli ve yerli eğitim gerekli. Hilkate ve fıtrata tam uygun bir eğitim. Eğitim sistemimiz şuan da maalesef bizim hilkatimize ve fıtratımıza uygun değil. Bu eksikliklerin ortadan kaldırıldığı bir eğitim sistemine ihtiyacımız var. Tüm Öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Gününü tebrik ediyorum” şeklinde konuştu.