GÖZÜN bozuk olan korneasının sağlam bir kornea ile değiştirilmesi esasına dayanan kornea nakli sayesinde Türkiye’de yılda 2 bin kişi kaybettiği görme yeteneğini yeniden kazanabildiği açıklandı.
Göz Sağlığı Hastalıkları Uzmanı Prof.Dr. Ayşe Öner, kornea nakli için doku uyumunun gerekmemesinin hastalara önemli bir kazanç sağladığını söyledi. Göz Sağlığı Hastalıkları Uzmanı Prof.Dr. Ayşe Öner, göz ameliyatıyla ilgili olarak, şöyle dedi:
"Görme işlevinde büyük rolü olan saydam tabaka korneanın bu işlevini yerine getirebilmesi için şeffaflığının korunması gerekiyor. Ancak, göz ameliyatları, yaralanmaları, kalıtımsal kornea hastalıkları, korneanın mikrobik ülserlerine bağlı oluşan kornea ödemi ve kornea lekeleri,  kornea bulanıklığına, bazen de şiddetli göz ağrılarına neden olabiliyor. Normalde şeffaf ve damarsız olan kornea dokusunun, bu nedenlerle bulanıklaşmasıyla birlikte gelen ışık düzgün kırılamadığı için görme yeteneği de azalıyor. Görmeyi düzeltmek, ağrıyı azaltmak ya da göz bütünlüğünü korumak için çözüm kornea nakli yapmaktır. Kornea nakli her yaş grubunda mümkün olmaktadır. Ancak alıcı ile vericinin yaşlarının birbirine yakın olması ya da vericinin alıcıdan daha genç olmasına dikkat ediliyor.”
Ağır derecedeki görme kayıplarında bu naklin uygulanamadığını belirten Prof.Dr. Öner, kornea naklinden istenen başarılı sonucun alınabilmesi iin gözün kornea dışındaki yapılarının normal olması gerektiğini vurgularken şöyle konuştu:
"Görme azlığının korneaya bağlı olmayan nedenlerle azalmış veya kaybedildiği durumlarda nakil yapılamaz. Örneğin ağır derecedeki retina ve optik sinir (görme siniri) hastalıklarında, ileri glokom varlığında ve gözde küçülmeye (fitizis bulbi) yol açan ağır göz yaralanmaları sonrasında, kornea nakliyle görme artışı sağlanamayacağı için, ameliyat yapılmaz. Ayrıca hayatının ilk 6 yılında görmemiş kişilerde ileri derecede “göz tembelliği” gelişeceği için görme artışı beklenmez. Bu nedenle hastanın ameliyattan yarar görüp göremeyeceğine, ayrıntılı muayene, göz ultrasonografisi ve gerekirse retinanın durumu hakkında bilgi veren bazı elektrofizyolojik testler sonrasında hekim tarafından karar veriliyor."
Göz Sağlığı Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ayşe Öner, yeni teknolojilerin iyileşme süresini kısalttığını ifade ederken, genel ya da lokal anestezi altında yapılabilen kornea nakli ameliyatlarında kullanılan teknolojideki gelişime paralel olarak başarı oranlarının da arttığını belirtti. Prof. Dr. Ayşe Öner, sözlerine şöyle devam etti:
"Günümüzde kornea nakilleri, hastalığın korneanın tuttuğu tabakaya yönelik olarak yapılabiliyor. Kornea dokusunun en iç tabakasında yer alan ve korneanın şeffaf kalmasını sağlayan endotel hücre tabakasının durumuna göre nakil teknikleri değişebiliyor. Böylece kornea tabakasının bütünlüğü bozulmadan hastalıklı bölümün değişimi yapılabiliyor. Sonuçta hastanın iyileşme süresi kısaldığı gibi dokunun reddedilme riski de azalıyor ve ameliyat başarısı artıyor. Günümüzde klasik tam kat kornea nakilleri ise artık hastaların çok azında sadece zorunlu durumlarda uygulanıyor. Ameliyat sonrasında ağrı ve kızarıklığa dikkat edilmesi gerekir. Her organ naklinde olduğu gibi kornea naklinde de ret yaşanabiliyor. Korneanın damarsız bir doku olması avantajına bağlı olarak, organ nakilleri arasında ret reaksiyonu en düşük olan operasyonun kornea nakli oluyor. Yeni teknolojilerle ve cerrahi tekniklerle kornea reddi oranı daha da azaldı. Kornea reddinin erken tedavisi ile takılan korneanın hiçbir hasar görmeden iyileştirilebilir. Hastaların özellikle ilk zamanlarda gözlerini kuvvetli ovuşturmaktan kaçınmaları, vurma çarpma gibi travmalardan korunmaları gerekiyor. Ameliyat olmuş, gözünde ağrı, kızarıklık, görme bulanıklığı, ışığa karşı hassasiyet gibi şikayetleri olan hastaların en kısa zamanda ameliyatı gerçekleştiren ya da en yakın hekime ulaşması gerekiyor.”

FOTOĞRAFLI