KABIZLIK, idrar kaçırma, gaz ve gaita kontrolünde yetersizlik, sarkmalar, cinsel fonksiyon bozuklukları ve ağrı gibi sorunlar yaşam boyunca kadınların yaklaşık olarak 3'te 1'inde görülüyor.Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Bülent Menteş, kadınların yaşam kalitelerini çok ciddi olarak bozan ve alt karın bölgesini etkileyen bu problemlerin en önemli nedeninin zor normal doğumlar olduğunu belirtiyor ve her kadının normal doğuma uygun olmadığının altını çiziyor.

Bazı engellerin bu sorunun çözümlenmesini zora soktuğunu bildiklerini ifade eden Prof. Dr. Bülent Menteş, örneğin bu hastalıkların hemen hepsinin özel, gizli, hatta ayıp kabul edilen belirtilere neden olabildiğini vurguluyor. Doğum ve sonrasının çok duygusal geleneklerle şekillendirilmiş, kutsal süreçler olduğunu dile getiren Menteş, tüm bu nedenlerle ciddi sorunların gizlenmekte ve yaşam kalitesini bozan kronik sakatlıklara dönüşebilmekte olduğunun altını çizdi. Prof. Dr. Menteş, bu hastalıkların tanı ve tedavisini sağlayacak özelleşmiş hekim ya da merkez sayısının da çok az olduğunu, en önemlisi de giderek yaygınlaşan 'normal doğum' yönlendirmesinin kadına özenli bir yaklaşımı sekteye uğrattığını belirtiyor.

"NORMAL DOĞUM KAVRAMI KADININ YAŞAM KALİTESİNİ TEHDİT EDİYOR"

Doğumda kas ve bağ doku yapılarının kadın organizmasının daha sonra onaramadığı tarzda yırtılıp gevşemesinin ve aşırı gerilme sonucu sinir iletiminde bozukluğun kadın pelvis anatomisinde ve fonksiyonlarında kalıcı ve hatta zamanla daha da derinleşen sorunlara yol açabildiğini belirten Prof. Dr. Menteş şunları söyledi:

"Her türlü idrar kaçırma (inkontinens) erişkin erkeklerde yüzde 4 iken, erişkin kadınlarda yüzde 35,3 oranındadır. 70-75 yaş grubu kadınlarda bu oran yüzde 51,9 oluyor. Kadınlarda gaz kaçırma yüzde 10,9 ve gaita kaçırma yüzde 3.5 oranında saptanıyor. Hemoroid ve diğer barsak sorunları yine kadınlarda yüzde 30,2. İstatistiki olarak irdelendiğinde tüm bu sorunların doğum sayısı, aletli doğum ve yaşla bağlantısı net olarak ortaya konuluyor.

İlk normal (vajinal) doğum vakaları daha gelişmiş tekniklerle (örneğin anal ultrason) değerlendirildiğinde yüzde 30 oranında belirgin sfinkter kas yırtılması olduğu ve bunların yüzde 87’sinin doğumhanede tespit edilemediği gösterilmiştir. En büyük risk ilk doğumdadır. Ancak özellikle ilk normal doğumda açık ya da gizli kas veya sinir hasarı gelişmiş kadınlar, ikinci bir normal doğumda daha ciddi sorun gelişmesine adaydırlar."

"BİLİM DÜNYASI 'GİZLİ FELAKET' OLARAK TANIMLIYOR"

Bu hasarların uzun vadede kalıcı olduğunu belirten Prof. Dr. Menteş, tek doğum yapmış kadınlarda dahi doğumdan 10 sene sonraki değerlendirmelerde gaz-gaita kaçırma, sarkma, idrar kaçırma ve anatomik olarak da pelvik sarkmanın özellikle aletli vajinal doğum vakalarda sebat ettiğinin gösterildiğini aktardı ve sözlerine şöyle devam etti:

"Cinsel işlev bozuklukları yine özellikle aletli doğumlar sonrası daha sık görülmektedir. Ancak bazı makalelerde “gizli felaket” olarak da tanımlanan bu yaygın sorunu çoğu kadın çözememekte ve ifade dahi edememektedir.

Doğum sonrası her üç kadının birinde gelişen ve ciddi ağrı sorunu oluşturan hemoroid ve anal çatlaklara da değinmekte fayda var. Her ne kadar bahsettiğimiz diğer hastalıklara oranla daha basit ve geçici olsalar da çok şiddetli ağrı oluşturmaları nedeniyle çok keyifli geçmesi gereken doğum sonrası dönemi bir kabusa dönüştürebilmektedirler. Bu hastaların çoğuna da gebelik döneminde uygun diyet ve lokal bakımın öğretilmediğine şahit oluyoruz.

Uzamış doğum, bebeğin ağırlığı, forsepsle doğum gereksinimi, daha önceki doğumda kas harabiyeti olması, birinci derece akrabalarda pelvik sorunların mevcudiyeti, hareketsizlik, şişmanlık gibi risk faktörlerinin mutlaka dikkate alınması ve anne adayına bu riskler hakkında bilgi verilmesi gerekir. Sigorta kurumlarının yönlendirmeleri ve bir tür mahalle baskısıyla her kadının seçimsiz ve özensiz bir şekilde normal doğuma zorlanması en azından bazı kadınlarda hayat boyu sürebilecek sakatlıklara neden olmaktadır."

"ANNE ADAYLARI HAMİLELİK VE ÖNCESİNDE BİLGİLENDİRİLMELİ"

Prof. Dr. Bülent Menteş, ‘’Biz, doğum nedeniyle ortaya çıkan hastalıkların tedavisiyle ilgiliyiz ve “daha kaliteli doğum yapılması” bizim uzmanlık alanımız değildir. Ancak, özellikle bu risklere sahip kadınların hamilelikte ve hatta anne adayı olarak daha öncesinde bilgilendirilmeleri, eğitilmeleri ve desteklenmeleri gerekir’’  dedi ve sözlerini şöyle noktaladı:

"Pelvik taban çalışmaları, beslenme ve egzersiz önerileri, doğum sırasında bazı manevralar gibi pek çok önlemin alınması ile bu sorunların azaltılabileceğini biliyoruz. Normal doğumun alternatifi kolorektal cerrahinin konusu olmamakla birlikte, elektif (planlanmış, doğum eylemi hiç başlamadan yapılan) sezeryen doğumlar sonrasında örneğin anorektal fizyolojide bozulma olmamaktadır.

 “Normal” doğum kendiliğinden ve sorunsuz seyreden bir süreç değildir. Anne adayları doğum sonrası karşılaşabilecekleri çok ciddi bazı sorunların hakkında bilgilendirilmiyorlar. Sorun geliştiğinde dahi bunu saklıyor, yakın çevreleri tarafından baskılanıyorlar. Bu hastalıklar hekimlik pratiğinde de ihmal ediliyor ve iyi tedavi edilemiyor. Tüm sağlık kurumlarının annelerin yaşam kalitelerini bozmamak doğrultusunda ciddi tedbirler almaları şarttır."

Bebeği aylarca karnında taşıyan, doğuran, emziren, eğitip büyüten anneyi ve onu anne yapan doğum eylemini herkesin daha ciddiye alması ve saygı duyması gerektiğini belirten Prof. Dr. Bülent Menteş, kadını ve doğumu küçümsemek ve ucuza getirmeye çalışmak mevcut sağlık sistemlerinin topluma verdiği en büyük zararlardan biri olduğuna dikkat çekti.

(FOTOĞRAFLI)