Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında konuştu. 

Erdoğan, 30 Mart seçimleri öncesinde hükümeti yıpratmak için saldırı girişimleri olduğunu kaydederek; 'Seçim öncesinde hükümetimizi yıpratmak gayesiyle içeriden olduğu kadar dışarıdan da çok ağır bazı saldırı girişimleri oldu ve bunların bazıları şu anda da devam ediyor. İçeride huzura, istikrara, demokrasiye, çözüm sürecine ve ekonomiye saldırı yapılırken, dışarıdan da Türkiye'nin imajına yönelik planlı ve art niyetli bir kampanya başlatıldı. Dışarıdaki bu kampanyaların hangi niyetle yapıldığını ve nerelerden beslendiğini çok iyi biliyoruz. Zira içeride bir takım algı operasyonları yapılırken, dışarıda da aynı paralelde operasyon gerçekleştirildi. Örneğin içeride yargı ve emniyet içindeki çeteler marifetiyle MİT'in TIR'larına saldırıldı. Bu saldırıda amaç, Türkiye'ye terör örgütlerine yardım eden ülke iftirasını atmaktı. Bu ülkenin kurumlarına yerleşmiş çete mensupları, kendi ülkelerine terörist ülke yaftasını yapıştırmak için bu operasyonu yaptılar.

TIR'ları durduranlar, MİT mensuplarını tartaklayanlar hukuksuz biçimde arama yapanlar bunu sadece Türkiye'yi uluslararası arenada zora sokmak için yaptılar. İnanın, düşman gelse böyle namertçe davranmazdı. Bu ülkenin bazı yargı ve emniyet mensupları, Türkiye'nin en azılı düşmanlarını bile kıskandıracak biçimde kendi ülkerine bu ihaneti yaptılar. İçeride hainler çalışırken, dışarıda da bazı raporlar, haber ve köşe yazıları marifetiyle farklı bir operasyon başlatıldı. Bu operasyon hala devam ediyor. Suriye'deki kimyasal saldırı ile Türkiye arasında bir bağlantı varmış gibi tamamen asılsız iddialar ortaya atıldı. El Kaide terör örgütü ile Türkiye arasında bir bağlantı varmış gibi, Türkiye terörü destekliyormuş bir algı oluşturulmak istendi. Türkiye içindeki o malum çevreler, o malum medya o iddiaları anında alıyor, hem Türkiye hem dünya gündemine taşıyor' diye konuştu. 


'BU İHANET VE TAARRUZ GİRİŞİMLERİNİ BU İNSANLARA ACIYARAK İZLİYORUZ'

Erdoğan, AB içinde Türkiye'yi hiç tanımayan kesimler nezninde kara propaganda yapıldığını belirterek şöyle konuştu; 'ABD'de aynı şekilde yapıldı, yapılıyor. Ülkelere mektuplar yazılarak, hatta Ermeni lobisinin temsilcileriyle işbirliği yapılarak, hatta onlara parasal destek verilerek, Türkiye'ye karşı karalama kampanyaları yürütülüyor. Biz tüm bu ihanet ve taarruz girişimlerini bu insanlara, çevrelere acıyarak izliyoruz. Çünkü bu girişimlerin tamamı bir acziyetin ifadesinde başka bir şey değil. Türkiye küresel ölçekteki etkinliğini, imaj çalışmalarıyla, gazete haberleriyle sanal olarak inşa etmiş değildir. Türkiye gazete haberleriyle, yalan raporlarla, ısmarlama köşe yazılarıyla imajı zedelenecek bir ülke hiç değildir. Biz imajla değil, aktif, ön alıcı, samimi, barışçı dış politikamızla dünyada varız, var olmaya devam edeceğiz. Türkiye'yi terörle ve terör örgütleriyle yanyana göstermeye çalışan her rapor, her haber ve yorum sahiplerinin itibarını sarsacak ama Türkiye'ye zarar veremeyecektir. Bu tür saldırıları etkisiz kılmak içinde yoğun şekilde çalışıyoruz.'

'KİMSENİN YAPTIĞI YANINA KAR KALMAZ, KALMAYACAK'

Güçler ayrılığı ilkesine saygılı olduklarını belirten Erdoğan, muhalefeti ve yüksek yargıyı eleştirerek, yargıdaki yapılanmaları temizleyeceklerini dile getirdi. Erdoğan, Adana'da durdurulan MİT TIR'larını gündeme getirerek; 'MİT’e ait TIR'ların hukuksuzca durdurulması ve aranması, Dışişleri'ndeki toplantının dinlenmesi ve diğer hukuksuz dinlemeler konusunu da çok yakından takip ediyoruz. Bu casusluk faaliyetlerinin açığa çıkarılmasının önünde ciddi bir direnç olduğunu burada vurgulamak istiyorum. Bakın, Adana’da bir vatansever savcı çıktı. Hem casusluk faaliyetleri hem de hukuksuz dinlemeler konusunda soruşturma başlattı. Bazı zanlılar da gözaltına alındı ve tutuklandı. Aradan birkaç gün geçmeden, işte o paralel çetenin mensupları devreye girdiler ve soruşturmaya müdahale ettiler. Paralel yapının medyası manşet atıyor, paralel yapının yargıdaki uzantıları adete talimatı almışcasına zanlıları serbest bırakıyor. Ve sarbest kalıyorlar. Ortada apaçık ihanet varken, casusluk faaliyeti varken, haklarında ciddi deliller bulunan zanlıların serbest bırakılması gerçekten düşündürücüdür. Aynı şey böcek soruşturmasında, zanlılar ellerini kollarını sallayarak yurt dışına kaçtılar. Aynı şey sınavlardaki yolsuzluk soruşturmasında yapıldı. Aradan yıllar geçti, belki de deliller karartıldı.

Biz yargıdaki bu çeteleşmeyi, yargının bir kısmına sirayet etmiş bu kokuşmuşluğu dile getirdiğimizde siyaset yargıya müdahale ediyor diye birileri ayağa kalkıyor. Adana'da çok açık bir ihanet var. Çete mensupları eliyle, hainler lehine karar alabiliyor. Başta HSYK olmak üzre, yüksek yargıda bu hukuk cinayetlerini uzaktan film izler gibi izliyor. Allah aşkına, bu mesele sadece benim meselem midir. Bu mesele sadece hükümetin mesele midir? Bu mesele bir Türkiye meselesi değildir de nedir? Bu ülkenin Cumhurbaşkanının, Başbakanının dinlenmesinden daha vahim ne olabilir? Dışişleri Bakanlığı'ndaki en gizli toplantının dinlenip servis edilmesinden daha vahim ne olabilir? MİT'e ait TIR'ların durdurulmasından, aranmasında daha vahim ne olabilir? CHP, MHP, BDP hiç konuştular mı? Daha ne kadar 3 maymunu oynayacaklar. HSYK bu hukuk cinayeti karşısında daha ne kadar sessiz ve takipsiz kalacak. Hiç kusura bakmasınlar, tek başımıza kalsak da biz bu ülkenin çıkarlarını, hukuka inanmış olan yargı mensuplarıyla savunmaya devam edeceğiz. Birileri santaja boyun eğmiş olabilir. Birileri de haşhaşı fazla kaçırmış olabilir.

Ama biz asla boyun eğmeden ve geri adım atmadan bu çetenin üzerine gideceğiz. Suç işleyenler er ya da geç, ama mutlaka yargının karşısına çıkacaklar. Devletin koridorlarından çeteleri nasıl kovduysak, adliye koridorlarından da o çeteleri, şebekeleri kesinlikle temizleyeceğiz. Ama bu akşamdan sabaha derseniz, o kadar kolay değil. 35 yıllık bir sürecin temizliğini yapacaksınız. Kimsenin yaptığı yanına kar kalmaz, kalmayacak. Biz kuvvetler ayrılığını savunduk, ama yasama ve yürütme olarak, yargıda tuzun kokmasına müsade etmeyeceğiz. Yetki alanımız çerçevesinde biz zaten gerekeni yapıyoruz. Vazifelerini ihmal edenlere vazifelerini hatırlatmak da bizim sorumluluğumuzdur' ifadelerini kullandı. 


"İLK MECLİS RUHUNU BU TOPRAKLARA YENİDEN EGEMEN KILMAMIZ KAÇINILMAZ BİR ZARURİYETTİR"

Başbakan Erdoğan, muhalefet partilerinin seçim sonuçlarından kaçmak için yapay gündem oluşturduklarını savurarak şunları kaydetti; "30 Mart seçimlerinde ağır yenilgeye uğrayan siyasi parti ve çevrelerin, hezimetlerini örtmek için gündemi farklı yerlere çekmeye çalıştıklarına şahit oluyoruz. Seçimin üzerinden 16 gün geçmiş olmasına rağmen hala özeleştiri yapmadılar. Yapay gündemler, bu üç partinin de seçimin verdiği mesajlardan köşe bucak kaçmalarına çare olmayacaktır. Bu partiler kendilerini sorgulamazsa, tabanlarına gereken hesabı vermezlerse, er yada geç bu partilere oy vermiş kardeşlerim, parti yönetimlerini sorgulamaya başlayacaktır. Nitekim CHP'de bu sorgulamanın başladığını görüyoruz. Vatana ihanet içindeki paralel yapıyla işbirliği yapmanın elbette bir bedeli olmalıdır. CHP ve MHP kendi tabanlarına bunun hesabını vermelidir. Biz ne bu ihaneti, ne de bu hainlerle işbirliği yapanları asla unutmayacağız ve asla da unutturmayacağız."

"BİZ ELİMİZİ UZATTIK ONLAR YUMRUKLARIYLA KARŞILIK VERDİLER"

Hiçbir zaman gerilimin tarafı olmadıklarını ifade Erdoğan konuşmasına şöyle devam etti; "Siz o sesi çok çıkanlara, kara propaganda yapanlara hiç aldanmayın. 12 yıldır biz eser, onlar gerilim siyasetinin temsilcisi oldular. Her seçim sonrasında başta medya olmak üzere bizden balkon konuşması yapmamızı ve gerilimi düşürmemizi istediler. Hep bunu söylediler, biz de bunu yaptık. 'Büyüklük bizde kalsın' dedik. Gerilimi düşürmek için gereken adımı attık. En son 12 Haziran 2011 seçimlerinin olduğu akşam, Genel Merkez'imizde balkona çıktık, 'Gün hesaplaşma değil helalleşme günüdür' diyerek herkesten helalleşme istedik. Açtığımız bütün o davalardan feragat ettik. Biz bu olgunluğu gösterirken, CHP, MHP ve BDP'den bunu göremedik. Biz elimizi uzattık onlar yumruklarıyla karşılık verdiler. Gidelim konulaşım dedik, o nezaketi bile göstermediler. MHP, 3 kez bizim böyle talebimiz olmuştur. Şimdi kim gerilimin tarafı? Biz CHP'yle de gittik grupta kendilerini ziyaret ettik, onlar da geldi. Anlaşırız, anlaşamayız o ayrı. Ama bu görüşmeleri yaptık. Fakat MHP'yle bunu hiç yapamazsınız. 3 kez talebimiz olmasına rağmen, beyefendiler evet diyemiyorlar. Bunlarda insani ilişkiler noktasında da böyle bir şey beklemeyin." 

"TOKAT ATILDIĞI ZAMAN ÖBÜR YANAĞINI UZATANLARDAN DEĞİLİZ"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Bahçeli'ye eleştiriler yönelterek; "Geçen hafta ben burada bir ifade kullandım, Bahçeli ile alakalı. Beyefendiler rahatsız olmuş. Aynı gün grup konuşmasında, Bahçeli’nin şahsıma yönelik hakaretlerini, kulakları bunların sağır mıydı ya, dinlemediler mi? Sen bu ülkenin başbakanına bu denli hakarette bulunacaksın, bu ülkenin başbakanı 1 buçuk yıl isminizi ağzına almadı, size hala cevap vermeyecek. Biz bir yanağına tokat atıldığı zaman öbür yanağını uzatanlardan değiliz.

Bizim kültürümüzde bu yok. Biz uysal koyun değiliz. Ve bugüne kadar olan bu süreçte gösterdiğimiz, bundan sonra aynı şekilde devam etmeyecektir. Bu nasıl bir hesap Allah aşkına. Kazanan, zafere ulaşan biziz ama adeta özür dilememizi bekler gibi balkon konuşması yapması beklenen de yine biziz. Tamam da bu adamlarında balkon konuşması yapması gerekmez mi? Gerilim siyasetini kim üretiyorsa, onu düşürecek olan da odur. Şu anda da yapmak istedikleri bu. Gerilim üreterek beceriksizliklerini gizlemeye çalışıyorlar. Biz bu oyuna gelmeyeceğiz" diye konuştu. 


Cumhurbaşkanlığı seçimlerine değinen Erdoğan; "Önümüzde sadece 4 ay var. Biz 4 ay içinde onurlu ve omurgalı duruşumuzu muhafaza edeceğiz. Ağustos ayında tarihimizde ilk kez cumhurbaşkanı halk tarafından seçilecek. Geçmişte olduğu gibi cumhurbaşkanlığı seçimlerinin bir krize dönüştürülmesine biz izin vermeyiz. Ekonomide, demokraside en küçük bir riskin oluşmasına mahal vermeden bu süreci tamama erdireceğiz" dedi. 

Erdoğan, önümüzdeki hafta TBMM'nin açılışının 94'üncü yılının kutlanacağını hatırlatarak; "1920'de kuruluş felsefesine dikkat çekti. Alevi de vardı Sunni de vardı. Türk de, Kürt de diğer etnik kökenden insanlar da vardı. Sarıklı da vardı, fesli de vardı. Hiç kimse diğerinin inancına, mezhebine, etnik aidiyetine, kılık kıyafetine, fikirine hoşgörüsüzlükle bakmıyordu. Orasu kaymak takımının Meclis'i değildi. Türkiye neyse, ilk Meclis'te bir Türkiye fotoğrafıydı...Ne zamanki Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde tek tip insan modeli oluşturulmak istendi işte o zaman sorunlar başladı. Devlet tarafından, tek parti tarafından vatandaşlar arasında makbul ve makbul olmayan ayrımı yapıldığında o hoşgörü atmosferi büyük bir yara aldı.

TBMM'nin açılışının 100'üncü yılına yaklaşırken iktidarıyla, muhalefetiyle, sivil toplumuyla, medyasıyla bizim yeniden, ilk Meclis ruhunu bu topraklara egemen kılmamız kaçınılmaz bir zaruriyettir. Makbul ve makbul olmayan vatandaş ayrımı, bu ülkeye sağlıklı bir istikamet çizemez. Gerilim siyaseti hiç kimseye fayda getirmez. Biz muhalefetten balkon konuşması bekliyoruz. Türkiye'yi kucaklamasını bekliyoruz. Yenilgiler yetimdir ama zaferlerin sahibi çoktur. Zafer Türkiye'nin olacaksa biz mağlubiyete razıyız" diye konuştu. 


Ümit KOZAN-Fırat KESKİNKILIÇ/ANKARA,(DHA)