İnsanoğlunun en büyük tartışmalarından birisidir, kader ve irade arasındaki ilişki... Eski Yunan'dan beri hararetle üzerinde konuşulur.

Bana en doğru gelen ve inandığım yaklaşım Voltaire'e aittir. Tarihçi ve yazar Voltaire şöyle der:

'Her oyuncu hayatın ona dağıttığı kartları kabul etmelidir. Ama bir kere kartları eline aldığında, oyunu kazanmak için nasıl kullanması gerektiğine kendisi karar verir.'
Payımıza düşen kartlar kaderimizse, kazanmak için onlarla yapacağımız hamleler bizim irademizdir.

Peki CHP'nin yazgısında ne yazıyor, yeni lideri Kılıçdaroğlu'nun iradesinde 'iktidar olmak için' ne gibi hamleler saklı?

'Siyasetin 2011 yılı falına' bugün CHP penceresinden bakacağız.
Seçimlere altı ay gibi bir zaman var; Kılıçdaroğlu, en yakın çalışma arkadaşı Gürsel Tekin ve yeni ekibiyle neler yapabilir? CHP örgütü başarıya hazır mı?

'BİZİM HAZİRAN HEDEFİMİZ: YÜZDE 37'

Kılıçdaroğlu yeni yıla madencilerle, Gürsel Tekin ise Ankara'da gecekonduda girdi. Sosyal demokrat kimliğe uygun kararlar. CHP'nin yeni yönetimi Ankara'da oturup iktidar olunamayacağının farkında. Çalışıyorlar. Siyasete rekabet geldi, AKP yönetimi kadar çaba harcıyorlar, bu görünüyor. İyi bir başlangıç noktası.

Sabah, CHP'nin örgütten sorumlu genel başkan yardımcısı Gürsel Tekin'i aradım. 'Kendinize koyduğunuz seçim hedefi nedir?' diye sordum.

Yanıtı net oldu:

'Samimi olarak söylüyorum, seçmeni tanıyan bir siyasetçi olarak iddia ediyorum, bizim Haziran 2011 hedefimiz yüzde 37'dir.'

'İddialısınız' dedim, 'Bu oy size ne getirir?' diye devam ettim.
'Yüzde 37 bize iktidar getirir' dedi. 'Tek başına mı' diye araya girdim. 'Evet, tek başına iktidar. Bütün hesaplarım tamam' yanıtını verdi.
Gürsel Tekin bir iddia ortaya koyuyor. Önemlidir. Son kurultayda en belirgin psikoloji 'iktidar vurgusu'ydu.

Kılıçdaroğlu'nun 'anlamlı bir oy artışı' diye işaret ettiği oran zaten yüzde 30'dur. 30'un altındaki bir rakamı Kılıçdaroğlu kabul etmez ve başarısızlık olarak görür, bu da şahsi kanaatim.

KILIÇDAROĞLU HATAY DÖRTYOL'A GİDİYOR

Oy artışının nereden geleceğini merak ediyordum, konuştuk; Gürsel Tekin CHP'nin İç Anadolu'da ve Güneydoğu'da patlama yapacağını düşünüyor. Daha önce oy alamadıkları bölgelerden destek bulacaklarına inanıyor. Bunun için de sürekli geziler düzenlenecek. 'Daha önce hiç kimse gitmedi, biz ayın sekizinde Hatay Dörtyol'u ziyaret edeceğiz. Ne oluyor bakacağız' diyerek gezi programlarını anlattı. Bir gün sonra 160 Roman derneğiyle görüşeceklermiş, ardından Erzurum seyahati planlanmış. 'Nasıl bir CHP?' sloganının altını da 'Valla 2011'de farklı bir CHP göreceksiniz. Türkiye'nin her coğrafyasında olacağız. Gidilmeyen yerlere gideceğiz' diye doldurdu.


GENEL BAŞKAN 16 SAAT ÇALIŞIRSA TEŞKİLAT YATAMAZ

Ana rakip AKP olduğuna göre, karşılaştırmalı rekabette CHP'nin zayıflıkları göz önüne alınmalı. Teşkilatlarda AKP'nin bariz üstünlüğü var. CHP'nin ikinci adamı Tekin'e bunu hatırlattım, değerlendirmesi şöyle oldu:

'Karamsar değilim o kadar. Denetlenmeyen, motive edilmeyen teşkilattan bir şey bekleyemezsiniz. Şimdi durum değişiyor. Hem denetim, hem motivasyon başladı. Yukarıda genel başkan 16 saat çalışıyorsa teşkilat da çalışır, ayak uydurur. Başarıyı hedefleyen bir organizasyon 'insan ilişkilerini' ihmal edemez. İnsan odaklılık en başta gelen faktördür. CHP uzun yıllardır halkla temas kanallarını kapalı tutmuştu. Ankara'da kalmışlardı.

Oysa Anadolu çok farklılaşmıştı. AKP, halkla doğrudan ilişki kurmanın mükafatını gördü. CHP, Türkiye'nin dört bir yanında bir 'network-ağ' ve o ilişki sistematiğinin ürettiği 'know how-bilgi ve deneyim' eksikliği yaşıyordu. Her ne kadar yüksek teknoloji çağında olsak da yüz yüze ilişkinin sihri başka hiçbir şeyle doldurulamaz. Kılıçdaroğlu-Tekin ikilisi İstanbul'da yerel seçimlerde halka giderek başarı elde etmişti. Şimdi tüm Türkiye'ye bunu yayabilirlerse başarı gelir.
Yazımı bitirdim, telefonum çaldı, Gürsel Tekin, 'bir İran şiirinden' diyerek tek bir mısra söyleyip kapattı, 'Ben bu toplumun derdini bilirim.'

Ben de ona 'amor fati' dedim, 'yazgını sev' başkanım. Çünkü karakterimiz yazgımızdır.