İNTERNETHABER.COM- Balyoz davası sanığı emekli Korgeneral Engin Alan'ın MHP'den aday gösterilecek olmasına tepki göstererek milletvekilliği adaylığından vazgeçen Yavaş, Devlet Bahçeli'ye yazdığı mektupta partinin, Ülkücü Hareket'e yabancı dar bir kadronun elinde statükocu bir çizgiye oturduğuna dikkat çekiyor.

Yavaş 1995'deki travmaya dikkat çekerek şu satırların altını çiziyor: "Her ülkücüde ikinci Nusret Demiral vakası endişesi başlamıştır"

Yavaş, milliyetçiliğin muhafazakarlıkla iç içe olduğunu, milletin değerleri ve maneviyattan uzaklaşmanın partiyi CHP'den farksız hale getireceği; sonunda da 'o statükoyla birlikte' yok edeceği uyarılarında bulunuyor. Parti yönetiminde bulunan 'dar kadro'nun, önemli meseleleri hiç MYK gündemine getirmeden karara bağladığı eleştirisini yönelten Yavaş, buna 12 Eylül Referandumu'nu örnek gösteriyor.

Son yerel seçimde MHP Ankara Büyükşehir Belediye başkan adayı olan Yavaş, 'Sayın Genel Başkanım' hitabıyla başlayan mektubu, yaklaşan seçimler için 'iyi niyetli bir uyarı' mahiyetinde kaleme aldı. Bu anlayışın devam etmesi halinde, Haziran'da yine hüsran yaşanacağı uyarısında bulundu.

Mektupta, parti yönetiminde bulunan 'dar kadro'nun, önemli meseleleri hiç MYK gündemine getirmeden karara bağladığı eleştirisini yöneltiyor. Örnek olarak da 12 Eylül'de yapılan anayasa değişikliği referandumunu gösteriyor. "Merkez Yönetim Kurulu'nda partimizin referandumda sergileyeceği tutum tartışılmış olsaydı, sanıyorum ülkemiz ve hareketimiz için bundan çok daha hayırlı bir sonuç doğabilirdi." görüşünü kaydeden MYK üyesi, alınan 'hayır' kararı ile "CHP'yle özdeş parti" algısının oluşturulduğu tezini işliyor. Referandumdaki bu strateji hatasının da başta Orta Anadolu olmak üzere, milliyetçiliğin en yüksek oranda taban bulduğu bölgelerde çok ciddi zafiyete yol açtığı tespitini yapıyor. Mansur Yavaş, mektubunda, Devlet Bahçeli'ye hitaben şu satırlara da yer veriyor: 

"Millet iradesinin önemli bir bölümüne elitist bir yaklaşımla adeta tepeden bakan, referandumda 'evet' oyu kullanmış yüzde 58'lik bir kitleyi neredeyse yok sayan, bütün programını 'hayır' oyu kullananlar üzerine yapan ve bunu açıkça ilan eden bir anlayışla sonuç almamız mümkün gözükmemektedir."


Yavaş, mektubunda, Türkiye'de seçmen kitlesinin ana gövdesini oluşturan milliyetçi-muhafazakar seçmenlerde MHP'ye karşı oluşmuş olan güven probleminin aşılmasını istiyor. Fakat bunun, mevcut kadro ile başarılamayacağının altını çiziyor. MHP'nin son geldiği noktayı ise, "Maalesef batı ve güney sahillerine sıkışan, ülke partisi olmaktan uzaklaşan, belli bölgelerin partisi olmaya doğru yol alan bir görüntü ortaya çıkmıştır." şeklinde özetliyor. Yavaş, mektubunda Ergenekon terör örgütü üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklanan Yalçın Küçük'e de bir parantez açıyor: "Ülkücü çizgiye sadakat bekleyen kitleler, Yalçın Küçük'ün teşekkürüne mazhar olmayı içine sindirememektedir."

Mektupta, Bahçeli'nin "Güç Birliği" adı altında partiye kabul ettiği bazı isimler de yine aynı çerçevede yaylım ateşine tutuluyor. Bu konunun da MYK'da tartışılmadan hayata geçirildiğini söyleyen Yavaş, şu eleştiriyi getiriyor: "Daha önce başka ülkeler hesabına çalıştığı suçlamasıyla partiye üye bile yapılmayanların adeta sembol isim gibi sunulması, cuntacı oluşumlarda yer aldığı iddiasıyla hakkında davaların devam ettiği isimlerin ön plana çıkarılması kamuoyunda ciddi kuşkular uyandırmıştır. 1995 yılındaki travmayı yaşayan her ülkücüde ikinci Nusret Demiral vakası endişesi başlamıştır."

NUSRET DEMİRAL VAKASI NEYDİ?

Eski DGM Başsavcısı Nusret Demiral MHP'den siyasete atıldığında, “Ezan Türkçe okunmalı” teklifinde bulunmuştu. Başta parti tabanı ve teşkilatları olmak üzere toplumun her kesiminden Demiral'a tepki yağarken, tam da seçime giderken MHP'den böyle bir çıkış yapılması partide “intihar” olarak değerlendirilmişti. Bu nedenle Nusret Demiral için, Ankara 1. sıra milletvekili adayı olmasına rağmen MHP Başkanlık Divanı'nın ihraç istemiyle Disiplin Kurulu'na sevk kararı alındı.

İnternthaber