Bizler tam da uzaktan eğitimin ne olduğu, ne olması gerektiği, nasıl olması gerektiği tartışmalarını yaparken dönem bitti ve öğretmenlerin semineri yüz yüze yapıp yapmayacağı konuşulmaya başlandı. Derken bakanlığın bilim kuruluna danışarak aldığı kararla seminerleri öğretmenlerin uzaktan yapacağı açıklandı.

Buraya kadar bir sorun yok. Sadece öğretmenlerin okula gitmeden maaş ve ders ücreti alması bazı çevreleri rahatsız etti sadece. Onlara göre öğretmenler bu süreçte boş oturmuşlardı. Bu kısmı tartışmaya açmak istemiyorum. Çünkü daha önce bu konuda yazdım.

Seminerin ilk günü bütün okullarda kurul toplantıları telekonferans yoluyla planlandığı gibi yapıldı. Daha sonraki günler için de güzel konular belirlenmiş ve öğretmenlerin bu seminerleri EBA üzerinden izlemesi söylenmişti.

Önümüzdeki eğitim yılında ne ile karşılaşacağımız henüz belirsiz. Salgının büyük ihtimalle bitmesi düşünülmediği için uzaktan eğitim desteğinin devam etmesi öngörülüyor. Farklı planlar üzerinde düşünceler var. Her türlü, önümüzdeki dönemlerde uzaktan eğitim artık hayatımızın vazgeçilmezlerinden olacak. Öyleyse bakanlığın yapması gereken en önemli şey; öğretmenlere çevrimiçi ders araçları konusunda ve çevrimiçi ders içerikleri hazırlama konusunda eğitim verilmesini sağlamaktır.

Aslına bakarsanız bunun farkında olarak ilk gün ele alınan “Çevrimiçi Eğitim İçeriği Hazırlama” konusuydu. Eminim benim gibi birçok öğretmen heyecanla EBA’yı açıp izlemeye koyulmuştur. Kendi yaşadığım hayal kırıklığı sonrasında diyecek söz bulamadım.

Geçen bir yazımda sanal duvarlardan bahsetmiştim. Sınıfta zaten sadece anlatım ve test çözme üzerine kurulu bir sistemi götüren öğretmenin okul olmasa da uzaktan eğitimde aynı yöntemi devam ettireceğinden bahsetmiştim. Zihinlerdeki sanal duvarları yıkmak gerektiğini de belirtmiştim.

Şimdi hayal kırıklığımın sebebi MEB’in de aynı sanal duvarlarla çevrili olduğunu görmekten kaynaklandı sanırım. Önümüzdeki dönem için bir hazırlık yapmak gerekiyor ve seminer dönemleri bu nedenle çok verimli geçirilebilir. Uzaktan eğitimin nasıl olması gerektiği ile ilgili teorik bilgiler yerine uygulamaların nasıl kullanılacağına yönelik etkili sunumlarla öğretmenlerin yolu açılabilir. Bu hazırlanan sunumlar öğretmenlerin istediği zaman ulaşabileceği şekilde yayınlandığı zaman ise her öğretmenin kendi gereksinimi doğrultusunda kendini geliştirmesi/öğrenmesi için -tıpkı uzaktan öğretimin özünde olduğu biçimde- çok önemli bir kaynak olur.

Hani eskiden sınıflarda tepegöz olurdu. Sonra teknoloji ilerledi projeksiyon ve bilgisayarlar sınıfta kullanılmaya başlandı. Sonra da akıllı tahtalar. Ve hep eleştirdiğimiz gibi bunlar sınıfta birer araç olmaktan çıktı ve amaç gibi kullanılmaya başlandı. Öğretmeni eleştirdik, sınıfta akıllı tahtadan video ya da sunu göstermek eğitimde teknolojiyi kullanmak değildir dedik. Hangi aracı kullanırsanız kullanın etkili bir öğrenme için bunlar sadece araçtır ve gereği kadar kullanılmalıdır. Öğreneni işin içine sokmadığınız zaman hiçbir araç yeterli değildir.

Eleştirdiğimiz öğretmene yol göstermek gerekir. Daha iyisi budur, söyle yapın diye örnek olmak gerekir.

Yıllarca öğretmenler de kendilerine yüz yüze verilen eğitimlerde, konuşmacının bir sunuyu açıp oradan okumasını eleştirdi. Sanki öğretmenin okuryazarlığı yok gibi bir konuşmacı oradan yazılanları okuyor ve bunun adına da eğitim diyorduk.

İşte uzaktan seminerler öğretmene bunu öğretmenin en güzel fırsatıdır. Ancak bugün EBA üzerinden başlayan seminerin ilk sunusu bu nedenle hayal kırıklığı oluşturmuştur. Madem uzaktan eğitimi öğreteceğiz bunu hakkıyla yapalım demek gerekiyordu. Anlatısı akıllı tahtanın önünde durup sunuyu parmağı ile ilerleterek okuduğunda uzaktan eğitim yapmış mı oluyoruz?

Madem amacımız çevrimiçi eğitim içeriği hazırlamak, bunu gerçekten çevrimiçi olarak yapmak gerekmez miydi? Birkaç uygulamayı uygulamalı olarak yapıp gösteren bir video öğretmen için model olmaz mıydı? Daha izlenilir ve akılda kalıcı olmaz mıydı? Gereksinim duyduğu zaman öğretmene önemli bir kaynak olmaz mıydı? Öğretmenin kafasında gerçek uzaktan öğretimin nasıl olması gerektiği ile ilgili veriler oluşturmaz mıydı? Öğretmene yeni fikirler göstermez miydi? Peki, bunu MEB yapamaz mıydı?

Uzaktan ya da yakından fark etmez -yine söyleyeyim- önce kafamızdaki duvarları yıkmamız gerekir.