Öykü Altuntaş / Istanbul, 10 Aralık () - Paris’te Birleşmiş Milletler 21. Taraflar Konferansı (COP21) iklim değişikliği gündeminde devam ederken, Türkiye’nin artan kömür tüketimi ve kömürlü termik santral yatırımları sebebiyle küresel ölçekte hız kazanan iklim mücadelesinde adil bir şekilde yer almakta zorlanabileceği, “düşük-karbonlu gelişme stratejisi benimseyerek, enerji üretimini karbon-yoğun patikalardan kurtarması” gerektiği çağrısı yapıldı.

Fosil yakıtlara dolaylı ve doğrudan desteğin verilmediği durumda, yenilenebilir enerjilerin maliyetlerinin kömüre eşit olduğu, sosyal, çevresel ve halk sağlığı maliyetleri hesaba katıldığında kömür kullanımının avantaj sağlamadığı vurgulandı.

iklim Zirvesi kapsamında Paris'te bulunan Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nden Araştırmacı Dr. Ethemcan Turhan, Türkiye’nin “kömür bağımlılığını” Doğan Haber Ajansı’na yorumladı:

- Türkiye’de kömür tüketiminin arttığı uyarısı yapılıyor. Siz ne düşünüyorsunuz?

Türkiye'nin kömür bağımlılığı artış gösteriyor. Türkiye, yeni kömürlü termik santral yapımında Çin, Hindistan ve Rusya’dan sonra, dördüncü sırada. Kullandığı petrolün yüzde 90’dan fazlasını, doğalgazın tamamına yakınını, kaliteli taşkömürünün neredeyse tümünü ithal ediyor. Birincil enerjisinin yüzde 90’ını ve elektriğin yüzde 70’ini fosil yakıtlardan karşılayan Türkiye’de elektrik enerjisinin yüzde 30’a yakını, kömür yakılarak üretiliyor. 2020 sonrası yeni iklim değişikliği rejiminde Türkiye'nin fırsatları kaçırmaması için hızla bir enerji dönüşümü geçirmesi gerekiyor.

- Peki Türkiye’de neden kömüre yüklenildi?

Kömür fiyatları uluslararası piyasalarda hâlen görece ucuz ama bu ancak sosyal, çevresel ve halk sağlığı maliyetleri hesaba katılmadığında ucuz. İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi'nden Sevil Acar'ın Uluslararası Sürdürülebilir Kalkınma Enstitüsü (IISD ) ile yaptığı yakın zamanlı bir çalışma gösteriyor ki, sadece kömüre verilen doğrudan ve dolaylı teşviklerin toplamı Türkiye'de 2013'te 340 milyon dolar seviyesindeydi. Fosil yakıtlara bu desteğin verilmediği durumda, yenilenebilir enerjilerin maliyetleri kömürle başabaş geliyor. Dahası kömür iklim değişikliğine en fazla katkı yapan fosil yakıt ve eğer küresel ortalama sıcaklıkları 1,5 santigrat derece ile sınırlamak istiyorsak var olan rezervlerin yüzde 80'i, toprağın altında kalmalı.

- Önümüzdeki dönemde bu durum, küresel düzeydeki iklim mücadelesi ve Türkiye’nin taahhütlerini nasıl etkileyecek?

Küresel ölçekte iklim değişikliği mücadelesi Paris zirvesiyle birlikte hızlı bir rotaya girdi. Türkiye, Ekim ayında sunduğu Niyet Edilen Ulusal Katkı beyanı (INDC) 2030 yılına kadar referans senaryonun artışından yüzde 21 azaltım öngörüyor. Fakat bu yeterli değil. Istanbul Politikalar Merkezi ve WWF-Turkiye için Prof. Erinç Yeldan ve Doç. Dr. Ebru Voyvoda'nın yaptığı çalışma, Türkiye'nin ulusal rejimde adil bir şekilde yerini alabilmesi için çok daha iddialı olması gerektiğini ve buna imkan olduğunu kanıtlıyor.

- Sizin önerileriniz neler?

Türkiye'nin BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'nin ortaya çıktığı 1992'den beri yaşadığı arkada durma, sessiz kalma ve özel şartlarına sığınma durumundan öncü bir adım atarak çıkması gerekiyor. Türkiye'nin yeni iklim rejimi içinde anahtar bir ülke olması ancak temel sektörlerde ciddi bir biçimde düşük-karbonlu gelişme stratejisi benimseyerek, enerji üretimini karbon-yoğun patikalardan kurtarmasından geçiyor. Bu anlamda planlanan 70'den fazla kömürlü enerji santrali yatırımlarının yeniden düşünülmesi gerekli.

Akademisyenlerden çağrı: "Kömüre hayır de!"

Türkiyeli akademisyenler de, dün Paris zirvesi kapsamında gerçekleştirilen bir basın toplantısında ortak bir deklarasyonla Türkiye’yi kömüre “hayır” demeye davet etmişti.

Deklarasyona göre, küresel sera gazı salınımının yarıya yakını ve elektrik ve ısıtma amaçlı salınımın dörtte üçünden sorumlu olan kömür, iklim değişikliğinin temel nedenlerinden sayılıyor.

Türkiye’nin öncü üniversitelerinden 100’den fazla akademisyen, enerji ithalatı bağımılığı yaratan kömür odaklı politikalar yerine, sürdürülebilir, düşük-karbon teknolojilerine odaklı ve yenilenebilir kaynaklara dayalı enerji politikalarına geçişin gerekli olduğunu söylüyor.

İstanbul Politikalar Merkezi’nin zirve sırasında duyurduğu kömür raporu da, Türkiye'de “kömürle çalışan termik santralların insan ve çevre üzerinde geri dönüşsüz ciddi etkilerinin bulunduğu açıktır” uyarısı yapmıştı.