Öykü Altuntaş / İstanbul, 18 Mart () - TÜSİAD ve Marsh & McLennan Şirketler Grubu (MMC) işbirliği ile düzenlenen “Riski Anla, Dünyanı Değiştir” etkinliğinde, büyük çaplı istemsiz göç, olağanüstü hava olayları ve iklim değişikliğinin ilk üç global risk olarak görüldüğü vurgulandı.

Etkinlikte açıklanan “Dünya Ekonomik Forumu 2016 Yılı Küresel Riskler Raporu”nun verilerine göre Türkiye’de iş dünyası için en büyük  beş risk sırayla mali kriz, ülkenin yönetimine ilişkin başarısızlıklar, enerji fiyatlarındaki şok, devletler arası çatışmalar ve varlık balonu olarak belirlendi.

2016 Küresel Riskler Raporu’nda, iş, akademi, kamu ve sivil toplum kuruluşlarından 750’ye yakın yöneticinin katkılarıyla belirlenen 29 global risk, ekonomik, jeopolitik, çevresel, toplumsal ve teknolojik olmak üzere beş ana risk başlığı altında ele alındı. Raporda, global risk gerçekleştiğinde çok sayıda ülkeyi ve endüstriyi önümüzdeki 10 yıl içinde ciddi ölçüde etkileyecek belirsiz durum ve olaylar olarak tanımlandı.

Bu yıl yapılacak olan raporun tanıtım etkinliğinde ise, istemsiz göç, iklim değişikliği ve adaptasyon ile mali kriz, ön plana çıkan üç risk grubu olarak belirtildi.

MMC Türkiye Başkanı Tayfun Bayazıt, iklim değişikliğine ilişkin “su krizi, açlık gibi risklerin doğru yönetilmemesi göçü arttırıyor” diye konuştu. Küresel ısınma için tehdit olarak belirlenen 2 santigrat derecenin, insanların global refahını etkilemek için yeterli olduğunu söyleyen Bayazıt, “Göç edenlerin yarısı, çatışma sebebiyle Suriye ve Irak’tan kaçtı; ancak kriz, çevresel ve ekonomik faktörleri de içeriyor” dedi.

Küresel oranda borçlanmanın endişe verici olduğunu söyleyen Bayazıt, diğer yandan, teknolojideki gelişmelerin iş yapış şekillerimizi değiştirdiğini ve tüm taraflara fırsatlar sunduğunu söyledi. Ancak bu ilerleme, Bayazıt’a göre istihdam gelir dengesinde sorunlar ve siber bağımlılık gibi sonuçlar da yaratıyor.

“Siyasiler, çıkarların dışına çıkarak barış konusunda adım atmalı”

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Cansen Başaran, “Tüm dünyada ve ülkemizde derinden hissettiğimiz terör olayları ve günlük hayatımıza kadar yansımaları olan güvenlik riski, öne çıkıyor” dedi.

Açılış konuşmasında Başaran, “Ankara’da tarif edemediğimiz insanlık dışı terör saldırısını yine kınadık, kınıyoruz. İçinden geçtiğimiz bu olağanüstü tedirgin edici ortamda toplumun morali için meclisteki partilerimizin ortak tutumunu da son derece önemsiyoruz” diye de çağrı yaptı. TÜSİAD Başkanı, “Siyasi çıkarların dışına çıkarak toplumun önünü açmaları ve barış konusunda adım atmaları konusunda siyasilere büyük rol düşüyor” diye konuştu.

“Asıl şaşırtan, küreselleşmiş modern dünyanın kitlesel göçe anlamlı bir çözüm bulamaması”

Bu yıl gerçekleşme ihtimali en yüksek riskin zorunlu kitlesel göç olarak belirlenmesine değinen Başaran, “Bu topraklarda bize hiç şaşırtıcı gelmiyor; ancak şaşırtıcı olan küreselleşmiş modern dünyanın, soruna bir türlü kalıcı ve anlamlı bir çözüm bulamaması” diye vurguladı.

Cansen Başaran’a göre, “yaşananları sadece savaştan kaçmak olarak tanımlamak, sadece savaşla sınırlı olduğunu düşünmek, taraflar için de itibar kaybı.”

Başaran, “Bu, Irak’tan Afganistan’a , Pakistan’dan Çin’e yayılan küresel bir hareket. Göçün istikameti, refah seviyesi yüksek, hukuk ve demokrasiyi içselleştirmiş olan batı. Ancak diğer coğrafyalarda da refah ve özgürlük alanları yaratamazsak, göç gündemimizden düşmeyecektir” diye konuştu.

“Ekonomik büyümeyi yaşam kalitesi ve iklimi koruyacak şekilde yapmayı başaramadık”

“G20’de de tartışılan, küresel büyüme oranına yönelik politikalar, kapsayıcı olmak zorunda” diye vurgulayan Başaran, alt gelir grupları ve dezavantajlı grupların da büyümeden pay alması çağrısı yaptı.

Yapısal reformlar için hükümetle istişarelerinin sürdüğüne dikkat çeken Başaran, “Gerekli adımların atılacağına inanmak istiyoruz” diye de ekledi.

Raporda geniş olarak ele alınan iklim değişikliği ile mücadelenin altını çizen Cansen Başaran, “Ekonomik büyümeyi yaşam kalitesi ve iklimi koruyacak şekilde yapmayı başaramadık” dedi ve ekledi:

“Tükenen doğal kaynaklar, gezegenimiz üzerindeki baskı, sürdürülebilirlik sorunu yaratıyor. Sera gazı emisyonları tarihteki en yüksek seviyede; ortalama sıcaklık artışı da 1 santigrat dereceye ulaştı. 2.7 milyar insan kuraklık nedeniyle su sıkıntısı yaşıyor. Dünya, 2.3 trilyon dolar zarara uğradı ve 1 yılda 22 milyondan fazla göç gerçekleşti.”

Başaran, “TÜSİAD olarak COP21 anlaşmasına taraf olmasını çok önemli görüyoruz” dedi.

Küresel refahı tehdit eden “yeni bir tür kırılganlık”, “karmaşık bir istikrarsızlık”

MMC Küresel Risk Merkezi Direktörü Richard Smith-Bingham da, raporun kilit bulgularına değinirken “belirsizlik sorunu”na dikkat çekti ve “Bu riskler gerçekleşecek mi? Riskler ve olaylar arasındaki bağlantılar ne? Sıçrama etkisi, zararlar ne kadar olacak?” gibi sorulara işaret etti.

Bingham küresel refahı tehdit eden “yeni bir tür kırılganlık”, “karmaşık bir istikrarsızlık” aynı zamanda “yapısal zorluklar” olduğunu söyledi.

Raporda Ortadoğu’da işsizlik sorununun altı çizilirken, işsizlik ve eksik istihdamın, kapsama alınan bölgede 140 ekonominin 40’ından fazlasında iş yapmak için en yüksek kaygı riski olarak görüldüğü açıklandı.

Sosyal istikrarsızlığın birbirine bağlı riskler ağının kalbinde olduğunu açıklayan Bingham, sokak protestoları, mülteci krizi, terörizm, siber saldırılar, işçilere yönelik tartışmalar, aşırı milliyetçilik, radikalizm ve popülist söylemler, salgınların yönetilmesindeki sorunlar gibi başlıklara değindi.

Richard Smith-Bingham, Çin ekonomisindeki yavaşlama, enerji fiyatlarındaki düşüş, gelişen pazarların yaşadığı zorluklar, petrol gelirlerine bağlı ülkelerin yaşadığı zorluklar, dövizde zayıflamaya bağlı enflasyon artışı, mali konumların zedelenmesi gibi başlıklar altında, ekonomik risklere değindi.

“Tarafların zorunlu kitlesel göçe yanıtları fazlasıyla politize”

İstemsiz kitlesel göç sorununa yönelik, “çatışma devam ediyor, artan hareketlilik yolda,” diye uyaran  MMC Küresel Risk Merkezi Direktörü, tarafların krize yanıtlarının “fazlasıyla politize” olduğunu söyledi. Bu bağlamda, ABD, Rusya, AB, Orta Doğu gibi taraflar arası ilişkilerin yanında Türkiye-AB ortak eylem planı için görüşmelere işaret etti.

Raporu değerlendiren Marsh Global Risk ve Özel Riskler Başkanı John Drzik ise, “Avrupa’nın mülteci krizi ve terör saldırıları gibi olaylar, küresel siyasal istikrarsızlığı Soğuk Savaş’tan bu yana en yüksek seviyeye yükseltti” dedi ve ekledi:

“Bu da uluslararası firmaların stratejik kararlarını alırken artan ölçüde maruz kaldıkları belirsizlik zeminini genişletiyor. İş liderlerinin bu risklerin kendi firmalarının ayak izi, itibar ve tedarik zinciri üzerindeki etkilerini değerlendirme ihtiyacı hiçbir zaman daha fazla baskın olmadı.”

Raporda desteği bulunan Zurich Sigorta Grubu’nun Risk Grup Başkanı Cecilia Reyes da, coğrafi istikrarsızlık ve politik çatışmaların, aynı zamanda “siyasi işbirliği potansiyelini azaltarak ve aynı zamanda ayrılması gereken kaynak, inovasyon ve zamanı iklim değişikliği esnekliği ve önlemesinden uzaklaştırarak, iklim değişikliği zorluğunu daha da üstesinden gelinemez kıldığını” belirtti.