İstanbul, 4 Mart () - Fortune Türkiye'nin düzenlediği “Sürdürülebilir Tarım ve Gıda Endüstrisi’nin kalkınmaya katkısı” konulu konferansta, tarım ve gıda ürünlerinde küresel ve yerel "değişimin kaçırılmaması" için sürekli araştırma-geliştirme (Ar-Ge) çalışması gerektiğine dikkat çekildi.

Fortune Türkiye Yayın Direktörü Cüneyt Toros’un yönettiği Türkiye’nin Kalkınmasında Sürdürülebilir Tarım ve Gıda Endüstrisi oturumunda; TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve OECD/BIAC Gıda ve Tarım Komitesi Başkanı Metin Akman, IGSAŞ Genel Müdürü Turan Tok ve Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Ersin Taranoğlu, Sürdürülebilirlik Akademisi Yönetim Kurulu Üyesi Semra Sevinç, Şahin Sucukları Yönetim Kurulu Danışmanı Hakan Sinangil, Migros Ticaret A.Ş. Pazarlama Direktörü Ekmel Baydur, Doktar’ın Kurucu Ortağı ve Genel Müdürü Tanzer Bilgin katıldı.

Medyada tarımın ve sürdürülebilirlik konusunun ön plana çıkarılmasının çok önemli olduğunu vurgulayan Metin Akman, “Tarım ve gıda devletlerin en fazla müdahale ettiği sektördür. Problem arttıkça reform zamanı geliyor. Politika yapıcılar 4-5 yılı düşünürler" dedi ve ekledi: "Politikalarını buna göre kurarlar. Tarım ve gıdada bizim 10-20 yıllık planlara ihtiyacımız var. Bugün tarım enflasyonunu konuşurken, piyasa aksaklığının nedeni nedir devlet müdahalelerinin nedeni nedir diye bakmak gerek. Piyasa mekanizmasını bozacak politikalar çıkarsa biz sürdürülebilirliği ancak konuşuruz. Burada cesaretli olmalıyız ve reformları yapmalıyız. Yapmazsak gıda enflasyonunu engelleyemeyiz. Gıda enflasyonu çekirdek enflasyondan daha çok olacak ve artarak devam edecektir."

Tok: Çiftçiye modern teknikleri uygulanmasını öğretmek lazım

2050 yılında kaynakların dünya nüfusuna yetmeyeceğini belirten Turan Tok, “Sürdürülebilir tarım ile amaç çevre ve doğayı korumaktır. Gübre ve enerji gibi girdileri minimum kullanarak kaliteli ürün elde etmektir. Sulanabilir arazilerin artırılması toprak kullanıcılarının bilinçlendirilmesi ve erozyonun önlenmesi gerekiyor" dedi ve ekledi: "2014 sonlarında tarladan sofraya proje gerçekleştirdik. Bu projede 10 ayrı yerleşim birimi seçtik, 3 bin dönüm üstü önder çiftçilerle bir araya geldik. Mevcut topraklarının 50 dönümünü biz ektik. Ekilecek toprağın analizini yaptık. Damla sulama yöntemini de kullanarak neticede hasat zamanı geldiğinde yüzde 45 e varan su tasarrufu, yüzde 35 daha az gübre, yüzde 50 daha az ilaç, yüzde 40a varan enerji tasarrufu ve yüzde 70 işçilik tasarrufu ile dönüm başına yüzde 40 daha fazla verim aldık. Diğer çiftçiler de bu yöntemi taklit ederek üretim yapmaya başladılar. Çiftçiye modern teknikleri uygulanmasını öğretmek lazım."

Taranoğlu: Mutluluğa ulaşmak için her şeyi sürdürülebilir kılmalıyız

Türkiye Gıda ve İçecek Federasyonu’nda yaptıkları faaliyetlerden birinin gıda ürünlerindeki KDV’yi indirmek olduğunu belirten Ersin Taranoğlu, "Gıda anlamında hepimiz birbirimize bağlıyız; renk, dil, ırk ayrımı yoktur. Bu yüzden hepimizin birbirine karşı sorumluluğu var. Biz gıda sektörü temsilcileri olarak sorumluluğumuzun farkındayız. Ürünlerimiz sürekli denetlenmektedir. Bozuk saat günde bir defa doğruyu göstermektedir ama önemli olan saatin her saniye doğru olması. Bunun temelinde istikrar ve kalite vardır. Bu bir zincirdir ve biz bunun üretim halkasıyız. Esas olan insan mutluluğudur. Mutluluğa ulaşmak için her şeyi sürdürülebilir kılmalıyız. Bu sürdürülebilirlik zincirinde ham maddemiz olan tarımdan başlayarak tüketicinin masasına gelene kadar tüm halkaların sorumluluğu vardır” dedi.

"Artık markalar da sürdürülebilirliği stratejilerinde ön plana koymak zorundalar”

Sürdürülebilirlik Akademisi Yönetim Kurulu Üyesi Semra Sevinç de "Y kuşağı"nın önceki kuşaklardan çok farklı olduğuna dikkat çekerek, "ABD de yapılan araştırmalarda en beğenilen fast food zinciri Chipotle ve Shake Shack. Çünkü mesajları tamamen sürdürülebilirlik üzerine. Mc Donald’s ve Burger King fast food da artık kaybedenler kategorisinde. Çünkü Y kuşağı şeffaflık istiyor. Elimdeki teknolojiyle orada çıkan bilgilerle hamburgerin içindeki yağ oranını bileyim diye bakıyor. Y kuşağı için sürdürebilirlik artık sağlıklı olmak demek. Daha sağlıklı olduğunu kanıtlayan markaları tercih ediyor. Bu yüzden artık markalar da sürdürülebilirliği stratejilerinde ön plana koymak zorundalar” değerlendirmesinde bulundu.

Sinangil: Değişimi kaçırmamak için sürekli bir Ar-Ge çalışmasındayız

Değişmeyen markaların ayakta kalamayacağını vurgulayan Şahin Sucukları Yönetim Kurulu Danışmanı Hakan Sinangil, Şahin Sucukları’nın bu değişimi kaçırmamak için sürekli bir Ar-Ge çalışmasında olduğuna işaret etti ve "Bu çalışmalar sonrasında ciromuz 19 kat arttı. 2015 yılı kapanışı itibariyle sektöre göre 2.5 kat fazla ciro yaptık. Vergi öncesi karda da yüzde 135 artış sağlandı" dedi ve şöyle konuştu:

"Bir röportajda Kayseri’de sucukta Silikon Vadisi kurduk dedim, röportajı yapanlar devrildi. Ama bu doğru 4 kişilik bir ekip sürekli sucuğun içine ne koyabiliriz, pastırmayı nasıl yapabiliriz, diğer farklı ne çıkarabiliriz diye sürekli bir arge içindedir. Değişim sürekli ve değişim yaşamayan hiçbir markanın gelecekte ayakta kalması mümkün değildir. Şahin’de bu anlamda sürekli değişim içinde bir markadır. Örneğin; sucuk bildiğiniz uzun yıllardır mangalda yapılan, sarımsaklı, kokusu olan, güzel et sucuğu... Şu an salonda acıdan hoşlanmayan rahatsız olan veya baharatın verdiği kokudan rahatsız olan var mı? Onlar için de biz acısız diye bir ürün çıkardık. Aynı zamanda bu pastırma hadisesi var, hani bol çemenli, hepimizin çok sevdiği. Fakat aman kokuyor sadece hafta sonu yiyelim diyenler için pastırmanın çemenini sıyırdık, pastırmayı öyle üretmeye başladık. Diyete önem veren birçok insan var. Dolayısıyla tuz kullanımı gittikçe azalıyor. Tansiyon-kalp hastaları da var. Bunun için tuzu çekilmiş, tuzsuz diye Şahin’in bir ürünü var. Pastırma alıyorsunuz eve getiriyorsunuz azcık yiyebiliyoruz, ondan sonrası kalıyor veya atılıyor, israfa karşıyız. Peki 80 gram pastırma üretebiliyoruz. Ben bekarım, hanım yemiyor sadece ben yiyeceğim veya işçiyim, öğrenciyim bütçeme dikkat ediyorum. Bunun için 35 gram ürün yapıldı, 2.5 liraya satılıyor. Yani bu şu demek; Şahin sürekli interaktif, müşterisini takip eden ve ambalajıyla, gramajıyla, farklı üretimleriyle hayatta kalmaya çalışan ve devam eden bir ulusal markadır."

İyi tavuk, iyi et ve iyi tarım düşüncesiyle tüketiciye kaliteli ürünler sunmak

“Gıda ve Tarım için Doğru Teknoloji, Etkin Tedarik Zinciri ve Ar-Ge” oturumunda ise Migros Ticaret A.Ş. Pazarlama Direktörü Ekmel Baydur, “Şirketimizde üst düzey yöneticilerden oluşan bir sürdürebilirlik komitesi kuruldu ve her yıl bu konuda toplantılar yapıyoruz. İyi tavuk, iyi et ve iyi tarım düşüncesiyle tüketiciye kaliteli ürünler sunmak amacındayız. Üreticinin refahının artmasını, Türkiye’nin sürdürülebilirlikle birlikte tarım alanında rekabete girebilmesini istiyoruz” dedi. Migros’un kırmızı et konusunda 20 yıllık tecrübesi olduğunu söyleyen Baydur et fiyatlarıyla ilgili, “300 bin tonluk et ihtiyacımız var. Arz talep dengesini sağlarsak fiyatla ilgili sıkıntılar azalacaktır. Üretim arttıkça fiyat sorunu da çözülecektir” diyerek görüşlerini belirtti.

"Türkiye’de 60 milyar dolarlık tarım sektörü 150 milyar dolara çıkarılabilir"

Tarımda dijital transformasyon yaratmayı amaçlayan Doktar’ın Kurucu Ortağı ve Genel Müdürü Tanzer Bilgin 4 yıldır bilgiyi ve kaliteyi yükseltmek için çalıştıklarını söyledi. Türkiye’de 60 milyar dolarlık tarım sektörünün 150 milyar dolara çıkarılabileceğini belirten Bilgin, “Tarımda sürdürülebilirlik 3 çerçevede incelebilir; finansal, çevresel ve insan kaynağı" dedi ve ekledi: "Finansal sürdürülebilirlik ürünler için para gerekiyor. Sözleşmeli tarımın ve vadeli işlemler borsalarının genişletilmesi gerekiyor. Çevresel sürdürülebilirlikte ise birim alandan daha çok verim alınmalı ve tarım alanları kaybedilmemeli. Sulama, ilaç ve gübre konusunda bilinçlendirilmeli. İnsan kaynağı konusuna bakınca; gelecekte ürünleri kimin üreteceği sorunu var. Ayrıca biz bu katma değerli ürünlere geçeceksek analitik ziraat mühendisleri artmalı. Kendi insan kaynağımızı yetiştirmezsek bu konularda ciddi sıkıntı çekeriz."

(Fotoğraflı)