Başbakan Recep Tayyip Erdoğan partisinin grup toplantısında konuştu. Uludere'de 35 kişinin ölümüyle ilgili konuşan Erdoğan BDP'ye sert eleştirilerde bulundu.

BDP milletvekillerini eleştiren Erdoğan, "İstanbul’da yaptıkları basın toplantısının görüntülerini izlediniz değil mi? Kendi milletvekilleri. Güya acı içindeler. Ama kameralar önünde kahkahalar atmaya çekinmeyecek kadar insafsızlar vicdansızlar" diye konuştu.

Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:

"ULUDERE OLAYININ TAKİPÇİSİYİZ"

Acı bir olay da Şırnak’ın Uludere ilçesi yakınlarında yaşandı. Yakınlarımıza, milletimize sabır ve başsağlığı diliyorum. Bu acı hadise de en küçük detayına kadar adli ve idari inceleme yapılıyor, yapılacaktır. Genelkurmay Başkanlığımız idari ve adli incelemeyi başlattığını açıklamıştır. Ben de dün bu konuyla ilgili olarak bir araya geldiğim genelkurmay başkanımla bu konuyu değerlendirdik. Konunun takipçisi olduklarını tekrar duydum, dinledim.

Bu yapılan çalışmalar, gösterdikleri hassasiyet nedeniyle, hepsine bu konulardaki hassasiyetleri için teşekkür ediyorum. Medyaya rağmen teşekkür ediyorum. Çünkü bazı gerçekleri görüyoruz, biliyoruz.

Hükümetimiz döneminde silahlı kuvvetlerimizin attığı bu adımları, halka karşı atılan adımlar gibi göstermek, devlet halkını bombalıyor gibi göstermek, bunların hepsi devletle millet arasındaki bütünlüğü parçalamaya yöneliktir. Bunların da emellerinin ne olduğunu biliyoruz. Bizim de onların istikametinde hareket etmeyen hükümet olduğumuz için rahatsız oluyorlar. Doğrularına inanan bir hükümet olarak milletimizin geleceğini devlet, millet ikileminde, devleti değil milleti öne çıkaran bir iktidar olduğumuz için bunlarla anlaşmamız tabiî ki mümkün değildir.

Şunu çok açık ve net söylemek durumundayım. Özellikle bu ülkede 780 bin kilometrekarelik vatan toprağını ilmik ilmik işleyen biz olduk. Buna devam edeceğiz. Ana muhalefet şöyle der böyle der. Bu da bizi bir ilgilendirmiyor. Sürekli bir tekerleme var ağızlarında. Ak Parti iktidarı cumhuriyet tarihini eleştiriyor diye. Biz bir dönemin takvimini ortaya koyuyoruz. Diyoruz ki Cumhuriyet döneminde, bu iktidarda yapılanlar yapılmamıştır diyoruz. Bu tespiti yapmak yanlış mı?

Eğer sizler tek parti iktidarlarınız döneminde ne yaptığınızı ortaya koyacaksınız. Zaten çok partili iktidar dönemine de kenarından köşesinden yamandınız. Tek partili iktidar döneminde kimlik kartlarını gösterdik, mühürle nasıl ekmek gaz yağı dağıtıldığını anlattık. Un şekerin nasıl mühürle dağıtıldığını dinledik. Bunlar CHP’nin iktidar dönemleriydi.

Bu millete bu acıları yaşattınız. Ama Ak Parti iktidarı döneminde hamdolsun böyle bir şey söz konusu değil. Her geçen gün daha iyi oluyor.

Bu elim hadisenin ardından, cenazeler üzerinden derhal istismar ve fitne faaliyetlerine başlayanları da maalesef gördük. Şimdi burada altını kalın çizgilerle çizerek vurgulamak durumundayım.

Kim ki Uludere’de 35 Kürt öldürüldü diyerek meseleyi etnik meseleye taşıyorsa, o her türlü milli manevi değeri, her türlü insani ve vicdanı değeri ayaklarının altına almış ve çiğnemiş demektir. Biz olaya böyle bakmıyoruz, biz Uludere’de 35 insan hayatını kaybetmiştir, biz olaya böyle bakıyoruz. 35 can yitirilmiştir. 35 vatandaşımız kaybedilmiştir diye bakıyoruz.

BDP'YE SERT ELEŞTİRİ


Gazze’deki Filistin Yönetimi Başbakanı İsmail Haniye Ak Parti grup toplantısına katıldı.

Hale bakın. Cenazeleri bile etnik kökenleriyle tasnif edenler, insanlıktan nasibini alamayanlardır. Siyasi zihniyeti nedir bilemem, ancak mesela orada ölenlerden birinin ablası da benim şu an kadın kollarında çalışan bir bayan, başkanlık yapan bir bayan. Bu da var. Bizden bunun istismarını duydunuz mu?

Bunlar vicdanlarını yitirmişler. Irkçılık ve faşizm, iblisin yani şeytanın açtığı bir yoldur. Cenazeleri bile Türk-Kürt diye ayıranlar işte iblisin yolunda, şeytanın izinde yürüyenlerdir.

GÖRÜNTÜLERE SERT TEPKİ

İstanbul’da yaptıkları basın toplantısının görüntülerini izlediniz değil mi? Kendi milletvekilleri. Güya acı içindeler. Ama kameralar önünde kahkahalar atmaya çekinmeyecek kadar insafsızlar vicdansızlar.

Bunların koruculara nasıl baktıklarını çok iyi biliyoruz. O korucu kardeşlerimizi nasıl hedef yaptıklarını biz çok iyi biliyoruz. O cenazelerin tabutların üzerine parti bayraklarını asmak iki yüzlülük fırsatçılık değil de nedir?

Cenaze terörist başının resmini taşıyanlar neye hizmet etmek istiyorlar? Sonra birileri çıkıyor, bazı densizler çıkıyor, bu olay yüzünden bu ülke bölünmüştür diyor. Yahu sen kimsin? Kimi temsil ediyorsun?

Siz silahlı efendileriniz, ipinizi gevşetmediği sürece tuvalete bile gidemezsiniz.

Neyi bölüyorsunuz? Kimi bölüyorsunuz?

“TERÖR ÖRGÜTÜNE YETER ARTIK DİYEBİLDİNİZ Mİ?”


Bugüne kadar masum insanların, vatan evlatlarının hayatını yitirmesine hangi tepkiyi verdiniz? Terör örgütünün canlı kalkan yaptığı vatandaşlarımız için hangi tepkiyi gösterdiniz? Terör olaylarında arzu edilmeyen kayıplar yaşanabiliyor. Terör örgütüne yeter artık diyebildiniz mi?

Terör olmasa bu acılar yaşanmayacağına göre, terörü yöntem olarak seçenlere bir şey diyebildiniz mi? Teröriste tek bir laf söyleyemeyip, ülkesini korumak için mücadele eden güvenlik güçlerini suçlamak

Sizin nifak tohumlarınız bu topraklarda asla kök salamaz. Apo’ya peygamber diyenlerin, her türlü kutsalı çiğneyenlerin, gençlerin kanıyla beslenen vampirlerin bu topraklarda hiçbir şekilde muhatabı yoktur.

Bugün vesayetçi zihniyetin şekillendirdiği bir devlet yok. Bugün milletin iradesiyle şekillenen adil, şefkatli ve özgürlükçü bir devlet, hükümet var.

“CENAZELERİ DAHİ İSTİSMAR EDECEK KADAR MI AKLINIZI VİCDANINIZI YİTİRDİNİZ?"

Ekmeğini aşını suyunu, misafirle paylaşmaktan onur duyar gurur duyar. Bu ülkenin insanı başım gözüm üstüne der, misafiri evinin de gönlünün de baş köşesinde ağırlar. Taziyeye gelmiş, başsağlığı dilemeye gelmiş, acıyı paylaşmaya gelmiş, kendisi de o coğrafyanın insanı olan bir kaymakamı öldüresiye dövmek, linç etmek, benim Kürt kökenli kardeşlerimin değil, o insan diye geçinen müsveddelerin işidir.

Cenazeleri dahi istismar edecek kadar mı aklınızı vicdanınızı yitirdiniz? Ayrıştırmak, kutuplaştırmak, tahrik etmek, demokrasiye inanmayan zihnin ürünü olabilir. Toplumu tahrik etmeye değer mi?

Fırsatçı siyasetçiler kadar, bazı medya kuruluşları, bazı yazarlarda bu acı hadiseyi istismar etme içine girdiler. Dertleri acıyı paylaşmak değil, dertleri suyu bulandırmak. Ve ilk saatlerde kendi ürettikleri komplo teorilerine kendileri de inandılar.

Devlet halkını bombaladılar diyorlar, katliam diyorlar, güya kuzu postu altında toplumu terbiye etmenin, çok bilmiş edasıyla millete istikamet çizmenin gayreti içerisindeler.

“BEN KASIMPAŞALI TAYYİP OLMAKTAN ŞEREF DUYARIM”

“Ben eli silahlı olandan korkmadım, Kasımpaşalı’dan mı korkacağım” diyor. Şunu unutma veya unutmayın. Ben Kasımpaşalı Tayyip olmaktan şeref duyarım. Kasımpaşa’dan çıkan oranın bir evladı olarak, tüm halkımın da bizi oralara getirmesinden dolayı, milletime hizmet etmekten onur duyarım.

Eğer bu ülke yüzde 50 bize oyunu verdiyse, ondan sen gocun. Herhalde bu yüzde 50’den daha akıllı değilsin. Kendinizi kontrolden geçirin. Bu ancak adaletle olur. Bu ancak dürüstlükle olur. Biz bunu yaptık, yapıyoruz. Ama kendi kendinize sorun biz ne yaptık?

Kusura bakmasınlar beyler. Bizim istikametimizi her zaman millet çizdi. Bunlar gibi, bunların taşeron fikirlerini alacak değiliz. Biz devlet millet kaynaşmasını sağlamaya çalışıyoruz. Bunlar da terör örgütünün düşman devlet algısı için çanak tutuyorlar.

HANİYE TOPLANTIYA KATILDI


Filistin’de seçilmiş Başbakan, Gazze’de seçilmiş Başbakan’ı İsmail Haniye’ye grubum ve şahsım adına hoş geldiniz diyorum. Bugün malum gerek CHP Genel Başkanı’nı makamlarında ziyaret ettiler ve burada gerek MHP Genel Başkanı, gerek BDP onlarla görüşmeleri olacak. Daha sonra da ülkelerine dönecekler.

“BU HADİSEYİ 33 KURŞUNA BENZETMEK SORUMSUZLUKTUR”


Ana muhalefet partisi CHP’den gelen açıklamalarda tam bir sorumsuzluk örneği olmuştur. CHP genel başkanı bu hadiseyi “33 kurşun” yani Mustafa Muğlalı olayıyla eş tutarak, sorumsuzluk örneği sergilemiştir. Bu hadiseyi 33 kurşuna benzetmek sorumsuzluktur fırsatçılıktır. Biz BDP’nin olayı nifak girişimine çevirmesini anlıyoruz, zira işleri bu. Bazı medya kuruluşlarının yanlış bilgilendirmesini de anlıyoruz. Onların da işi bu.

Ama CHP’nin PKK’nın diliyle, BDP’nin diliyle konuşmasına açıkçası anlam vermekte zorlanıyoruz.

Seçim meydanlarında gördüğümüz siyasi ittifakı şimdi de taziye çadırında görüyoruz. CHP’nin BDP’nin değirmenine su taşıması çok acıdır. Mustafa Muğlalı olayı CHP’nin eseridir.

Van’ın Özalp ilçesinden bir kışladan Mustafa Muğlalı ismini indiren de Ak Parti iktidarı olmuştur. Bir kez daha ifade ediyorum.

Bu hadisenin üzerine kararlılıkla gideceğiz gidiyoruz. Uludere’deki acılı kardeşlerimizi yalnız bırakmayacağız. Onların acısını yüreğimizde taşıyacak, paylaşacağız.

Başbakan Yardımcım Sayın Atalay, bakan arkadaşlarımız, milletvekili arkadaşlarımız olarak hemen olayın ardından Uludere’ye gittiler. Oradaki kardeşlerimizle bir araya geldiler, tehditlere rağmen bir araya geldiler. Bende orada telefonla oradaki kardeşlerimizle görüştük. Yapılması gereken neyse hepsini biz yapacağız. Biz işi geleceğe taşımayacağız. Biz işi geçmişte olduğu gibi, sürekli bunun üzerinde spekülasyonların yapılmasına fırsat vermeyeceğiz.

İstanbul’da Tarlabaşı Caddesi’nde bir otobüsün içindeki vatandaşımızın ne günahı var? Bunları Molotoflarla ateşe vermek zihniyetine, hakkına nasıl sahip olabilirsin? Bunun insani bir yanı var mı?

MOLOTOF SİLAH SAYILACAK

İşte onun için şimdi biz molotof kokteylini de bir silah olarak yasalaştıracak bir yasayı inşallah getiriyoruz. Bu teklifi çıkaracağız. Masum bir olay değil. Bu da bir silah. Serap kızımızı böyle kaybettik, nice yavrumuzu yanan otobüslerde kaybettik. Vatandaş ticaretini yapıyor, cam çerçeve her şey iniyoruz. Böyle bir hakkını var mı? Yahu otobüs duraklarının ne günahı var. Bunlar hepimizin. Bunlar insanlıktan nasibini almamış, gerçekten bunlar müsvedde bile değil.

Terörle mücadele kararlı şekilde sürecek. Dağlarda sınır içinde sınır ötesinde mağaralarda, teröristler etkisiz hale getirilecek. Bunu yaparken sivillerin mağdur olmaması için hassasiyet göstereceğiz. Ama meydanı, ne teröre, ne teröristlere asla bırakmayacak, onların tahriklerine asla boyun eğmeyeceğiz.

MİLLİ GELİR SINIRINA ÇOK YAKLAŞTIK

Bizden önceki dönemlerde seçim yılları kayıp yılları olmuştur. Biz istikrarı zedelemeden, para ve maliye politikalarını bozmadan, titizlikle seçimleri gerçekleştirdik. Türkiye’de demokrasinin standartlarının çitasının ne kadar değiştiğini hem Türkiye’ye hem dünyaya göstermiş olduk.

Şu anda Avrupa’da hükümetler seçim kaygısıyla popülist kaygılarla küresel krize karşı tedbir almakta zorlanıyor. Bunun için de küresel krizin tahribatının daha büyük olmasına zemin hazırlıyorlar. Biz ise 2011 Türkiye’de seçim yılı olmasına rağmen dünyanın takdirini kazandık. Türkiye yüzde 8,2 büyüme kaydetti. Çin’den sonra dünyada en fazla büyüyen ülke oldu. Küresel kriz öncesi rakamları yakaladık ve hatta 1 trilyon dolar milli gelir sınırına çok yaklaştık.

2011’de işsizlikte sevindirici gelişmelere neden olduk. İşsizlik yüzde 8,8 gibi rekor seviyeye geriledi. Dün ihracat rakamları açıklandı. 2011 yılında ihracatımız cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdı.

Asgari ücrette 2012 için biz bütçede yüzde 3+3’lük bir artış ön görmüştük. Buna rağmen şartları zorladık ve asgari ücrete yüzde 5,9+6 oranında artış yaptık. Yani toplamda 2012 yılının tamamında asgari ücreti yüzde 12,4 oranında artırdık ve ilk 6 ay için 701 lira olarak belirledik. 2002 yılında görevi devraldığımızda asgari ücret 184 liraydı. Bugün 701 lira.

ÖĞRENCİLERE MÜJDE VERİYORUZ

Biliyorsunuz biz göreve geldiğimizde yüksek öğrenimdeki öğrencilerimize aylık 45 lira burs ve kredi veriliyordu. Biz bu miktarı kademe kademe artırdık ve 2011 yılında 240 liraya kadar yükselttik. Ayrıca kredi yurtlar kurumunda kalan öğrenciler için gıda yardımı yaptık. Burs ve kredileri de her ay ödedik.

Şimdi 2012 yılında öğrencilerimize ödenen burs ve kredi miktarlarını artırıyor. Aylık kredi ve burs miktarını 260 liraya çıkartıyoruz.

720'DEN 780 LİRAYA ÇIKARIYORUZ

Beslenme yardımı da aylık 150 liraydı, şimdi 180 liraya çıkarttık. Master öğrencilerine 480 lira veriyorduk, bunu da 520 liraya çıkarıyoruz burs ve kredi olarak. Doktora öğrencileri 720 lira alıyordu, bunu da 780 liraya çıkarıyoruz.

Kredi yurtlar kurumumuz biz göreve gelmeden önce sadece 450 bin öğrenciye kredi veriyordu. Buna özellikle dikkatinizi çekiyorum. Bakınız bugün 2012 yılı itibariyle biz belli sayıda bir öğrenciye değil, isteyen her öğrenciye kredi veya burs veriyoruz. Şu anda 1 milyon 173 bin öğrenciye kredi veya burs veriyoruz. Bu da yüzde 160’lık bir artış demektir.

Azeri doğalgazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacak trans Anadolu boru hattına ilişkin mutabakat zaptını arkadaşlarım imzaladılar. Ayrıca Rusya’dan aldığımız doğalgazı artıran anlaşmayı Rusya’yla imzaladık. Fiyat düzenlemesi yaptık ve ülkemiz lehine bir düzenlemedir.