Yine yüreğimiz yandı... Yine acılar içindeyiz... Ankara’da yine terör saldırısı, yine ocaklara ateş düştü... 

Türkiye, zor günlerden geçiyor. Evet ülkemiz zor günlerden geçiyor ama, bu günleri kendisine fırsat bilen akımlar ve akılsızlar var. Türkiye 5 ay içerisinde başkanı Ankara’da inanılmaz saldırılara muhatap kaldı.

Ankara Garı’nda 10 Ekim 2015’ta bomba patladı, 103 masum vatandaşımız canından oldu. Daha önce 17 Şubat 2015’te Devlet Mahallesi Merasim Sokak'ta yine canlı bombalı saldırıda 29 vatandaş hayatını kaybetti. Bu saldırılarda hayatını kaybeten tüm vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyor, yakınlarının acılarını en içten duygularımla yaşıyor ve kendilerine baş sağlığı diliyorum. 

Terör saldırıları nedense seçim trafiği ile başladı Türkiye’de… Saldırıları hangi örgütün yaptığı ortada… Bölücü terör örgütü PKK Türkiye’ye saldırıyor. 

Çünkü bu hainler, ilk defa bu kadar güçlü bir halde Türkiye Cumhuriyeti toprakları içersine yerleşti. 

Bu yerleşmeye imkan sağlayan ise şu sözde ‘açılım süreci’… 

Yani devletimizi yöneten, devlet içinde insanları bir birine düşüren, önce askeri, yargıyı hapse dolduran, o boşlukta PKK’nın rahat hareket etmesini sağlayan Ak Parti iktitdarı… 

Çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri yaşadığı kumpas olaylarının ardından referandumda kaldırılan kendisine “İç ve dış güvenliği sağlama” yetkisi veren anayasanın 35. Maddesinin kaldırılmasından sonar tamamen iktidarın güdümüne girdi. 

Bu madde yürürlükteyken, TSK, iktidarların bile yaptığı yanlışlar karşısında uyarılarda bulunabiliyordu. Tabi bunlar muhtıra, darbe gibi sözcüklerle anılsa da ülkenin bu duruma gelmesinden belki daha iyi sonuçlar verebiliyor du.

O madde kaldırılmasaydı, terror örgütü PKK Güneydoğu illerimize bu kadar silahı yığamazdı. Çünkü Türk Askeri bunu birşekilde farkeder ve engellerdi. Diyeceksiniz ki şimdi fark etmedi mi? Fark etti tabi ki… İlgili makamlara teröristlerle ilgili askerin yazdığı o kadar uyarı yazısı var ki, ama iktidar, “Aman dokunmayın, açılım bozulmasın” diye durdurduğu yönenda çok şey konuşuluyor kulislerde.

Bunlar hepsi konuşulmakla kalıyor… O kadar canlar gidiyor, iktidar kadrolarından kimsenin bunu üzerine alındığı bile yok. Kimse sorgulanmıyor. Oysa, iktidarlar iyi yönetebilen seviyede olsalar, bir ülkede habersiz kuş uçamaz. 

Yine saldırılardan sonar en çok kullanılan algı yaratma cümleleri;

-Türkiye üzerinde oynanan oyunlar var, terör örgütlerinin destekçileri var, Türkiye’nin kalkınmasını, gelişmesini istemiyorlar…

Evet, Türkiye üzerinde, Ortadoğu üzerinde oyunlar oynanıyor… Bunlar yeni değil ki… Bu Osmanlı’dan bu yana gelen oyunlar. Ta ki, Haçlı seferlerinin devamı… Bunu biliyoruz, ama buna karşı ne yapıyoruz… Bunlara iktidarlar çanak tutuyor. Çünkü, kavganın gerilimin olmadığı yerlerde iktidarların ömrü uzun sürmüyor. 

7 Haziran 2016 ve 1 Kasım 2016 seçimleri bunun çok açık bir örneği. Ankara’da bomba patladı, AKP’nin oyu yüzde 8 oranında arttı. 2011’da Amerika’da ikiz kuleler indirildi, Bush’un desteği yüzde 10’un üçerinde arttı. Tayyip Erdoğan Davos’ta ‘One Minute’ dedi, AKP’nin oyu yüzde 10 civarında, Nethenyahu’nun oyu ise yüçede 5 civarında yükseldi…

İnsanlar aksiyonu seviyor. Aslında sevmiyor, verilen algı yönetimi ile hareket ediyor. İktidarlar algıları iyi yönettiği sürece devam ediyor. Bugün Türkiye’de algı yönetimi de en güzel şekilde yapılıyor. Bu konuda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı kutluyorum…

Bugün muhalefet yaptığını düşünen bir çok yazar ve yayın bile onun lehine çalışıyor. Mesela dini konuda söylediği bir söylemin eleştirilmesi onun işine yarıyor. Çünkü halkımızın hassas bir noktası olduğunu iyi biliyor.

Şimdi, İsrail’e kafa tutan bir adam… Amerika’ya “Eyy Amerika” diye hitap etmesi, Amerika’nın ters cevap vermesi, belki de anlaşmalı birer algı operasyonu… Rusya ile çatışma da öyle olamaz mı… Çünkü bu aksiyonları yaratmasan halka Suriye ile ilgili derdini anlatamazsın. Ama bunlar arka plan anlaşmaları farklı olsa da ön kavgalarla liderlerin hepsinin işine yarıyor. 

Mesela Putin, NATO sahasında ortalığı bombalıyor, Türkiye’ye kafa tutuyor. Rus halkının desteği kat kat yükseliyor. 

Peki bu terör örgütleri nereden besleniyor, bu kadar silahı kimden alıyor. Dünyanın silah tüccarları belli. Amerika, Rusya, İngiltere… Bu ülkelerin haberi olmadan kim kime silah satabilir… PKK’nın kullandığı silahlar kimin… Bunlar bir devlet değil, ama bir devlet gibi Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırları içersine silah yığıyor ve devletin güvenlik güçleri ile savaşıyor…

Bunlar, ülkelerin anlaştığı büyük ortadoğu haritasının çizimi, sınırların oynatılması için yapılan oyunlar. Bölücü örgütün kurulması ve zaman içinde Türk Silahlı Kuvvetleri karşısında başarı elde edememesi ardından, Türkiye’de askere yapılan operasyonlarda bunun için bir başlangıç noktasıydı. 

Ama her ne olursa olsun, kim ne yaparsa yapsın Türk halkı insan haklarına, insan yaşamına saygılıdır. İnsanların yok yere ölmesini istemez. Hep barıştan yanadır. Ama iş vatanını savunmaya geldiğinde Türk Gençliği nöbeti devralır. Mustafa Kemal Atatürk bunu bildiği ve gördüğü için Gençliğe hitabede şu sözlere yer vermiştir.

-“…… Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakrü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”

Bugün ilkede yaşananlar ve yaşatılanlar, sivil halka karşı yapılan saldırılar bir iç savaşı tetiklemek içindir. Türk halkı bu tuzağa düşmeyecek kadar bilince de sahiptir. Yapılmak istenen işi sokak çatışmalarına dönüştürmek ve Suriye’de olduğu gibi ülkemizde terör algısıyla insanlarımıza “Tamam verelim doğuyu kurtulalım algısı” yaratmaktır. PKK Kürt değil, bu projenin uşağıdır.

Onun için diyorum ki, Türk-Kürt kardeştir, bunu bozmak isteyenler kalleştir. Bu oyuna gelmeyelim. Biz bir milletiz…