Mehmet Akif Ersoy'un vefatının 78. yılında bizler Asım'ın nesli olarak Akif'in izinde ilerlemeye devam edeceğiz, onun düşlerini kurduğu, kurarken heyacanlandığı ve özlemle beklediği nesil bizleriz. İstiklal harbimizin manevi kahramanı ve lideri olan Mehmet Akif'e borcumuzu onun hayellerini kurduğu Asım nesline yakışır gençler ve ilerde ağabeyler olarak ödeyeceğimizi ümit ediyorum.

Akif'e yaşadığı hayatta en acı gelen şey gönüllü çıktığı Mısır sürgünüydü. Onun için vatan dünyada en mutebir hakilattı. Hasretini çektiği vatan özlemi katlanarak mısralarında haykırdı. Çanakkalede olmadığı halde yazdığı çanakkale şehitlerine isimli şiirinde gönül gözünden gördüklerini mısralarında bizlere aktarmıştı. Ne demişti o şiirde akif;

" Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak anlı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhid'i
Bedrin arslanları ancak, bu kadar şanlı idi."

Mehmet Akif Ersoy’un; "Doğacaktır sana vaat ettiği günler Hakk'ın, kim bilir belki yarın belki yarından da yakın" diyeli tam 93 yıl geçti. Orduları dağıtılmış milletine müjdeler veriyordu mısralarında. Mavzeri, fişeği olmayan yalın ayak Anadolu halkına zaferler vaat ediyordu o eşsiz satırlar. Onun içindir ki, "Allah, bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın" duası kabule karin oldu. Akif bu milletin gördüğü en büyük manevi yönü yüksek insanlardan biriydi. Şiirlerine duyulan ilgiyi resmi zorlama, pazarlama veya reklam olmadan taşıyan Akif, hiçbir zaman popülizme düşmemiştir.

Safahat’a olan ilgi milletin derdini dile getiren toplumsal meseleleri ele alması dini ve toplumsal içerikli motifleri ustalıkla kullanması ve olaylara içli dışlı olan tarzından ötürü günümüzde de devam etmektedir. Akif’i kısaca bize anlatacak en güzel söz; “Hiçbir şairimiz onun kadar ilhamının ufkunu geniş tutmamıştır.” Sözüdür. Mehmet Akif Ersoy bu dünyadan giderken bizlere bir servet bıraktı düşüncesinde hayal ettiği O muhteşem gençlik projesini şiirlerinde bizlere anlattı. Yürüdüğümüz yolda bize fener oldu. Görmedik, sesini duymadık ama düşüncelerini anladık. Biz Akif’i Anladık. Asımın nesli olma yolunda yürümeye karar verdik. Ne diyor asımın nesli için Akif;

“ Sen ki asımın neslinin, çiğnetme nâmusunu.
At üstünden korkunun ve gafletin kâbusunu.
Ateşler yakıp Nemrut misali, atsalar seni.
Sakın hâ! Terk etmiyesin, imanını, dinini. “

İnaçı üzerine kurulmuş hakikatlardan oluşmuş bir felsefesi vardı. Akif'i anlamak Akifçe yasamaktı. Bizler bu ülkenin gençleri olarak yıllarca kendimizi bir boşlukta hissettik çünkü; benliğimizden uzaklaştık. Bizi biz yapan değerlerimizden mahrum kaldık bunlardan bir taneside elbette Mehmet Akif'ti. Bizlere sadece istiklal marşımızın yazarı olarak aktarılan Akif aslında sadece öle anılmak isteniyordu.

Onun gönül gözünden gördüğü o muhteşem dindar ecdadına yakışan " Asım'ın Nesli'ni " düşünmek bile istemedikleri için Mehmet Akif'i anlatmadılar anlatmadılar. Uyanan bir nesildir. Asım'ın nesli bizler Akif'in izinden gitmeye karar veren şuurlu dindar nesilleriz. Ne demişti Akif Asım'ın nesli için;

" Asım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek;
işte çiğnetmedi namusunu çiğnetmeyecek. "

Mehmet Akif Ersoy’u Anlamak, Mehmet Akif Ersoy gibi yaşamaktır… Bizler Üstat Akif’e söz veren dindar neslin son emanetçileriyiz. Bu mücadelede sizlerle birlikte Ümmet’i Muhammed’de yakışır bir nesil olmamızı Rabbim bizlere de, sizlere de nasip etsin. Allah yar ve yardımcımız olsun selam ve dua ile…Mehmet Akif Ersoy Hakkında, İstiklâl Marşı şâiri. Asıl adı Mehmet Ragif olan Mehmet Akif 1873 yılında İstanbul’da doğdu. Annesi Emine Şerife Hanım, babası Temiz Tâhir Efendidir.

İlk tahsiline Emir Buhâri Mahalle Mektebinde başladı. İlk ve orta öğrenimden sonra Mülkiye Mektebine devam etti. Babasının vefâtı ve evlerinin yanması üzerine mülkiyeyi bırakıp Baytar Mektebini birincilikle bitirdi. Tahsil hayâtı boyunca yabancı dil derslerine ilgi duydu. Fransızca ve Farsça öğrendi. Babasından Arapça dersleri aldı.

Zirâat nezâretinde baytar olarak vazife aldı. Üç dört sene Rumeli, Anadolu ve Arabistan’da bulaşıcı hayvan hastalıkları tedâvisi için bir hayli dolaştı. Bu müddet zarfında halkla temasta bulundu. Âkif’in memuriyet hayatı 1893 yılında başlar ve 1913 târihine kadar devam eder.

Memuriyetinin yanında Ziraat Mektebinde ve Dârulfünûn’da edebiyat dersleri vermiştir.

1893 senesinde Tophâne-i Âmire veznedârı M. Emin Beyin kızı İsmet Hanımla evlendi.

Âkif okulda öğrendikleriyle yetinmeyerek, dışarda kendi kendini yetiştirerek tahsilini tamamlamaya, bilgisini genişletmeye çalıştı. Memuriyet hayatına başladıktan sonra öğretmenlik yaparak ve şiir yazarak edebiyat sâhasındaki çalışmalarına devam etti. Fakat onun neşriyat âlemine girişi daha fazla 1908′de İkinci Meşrutiyetin îlânıyla başlar. Bu târihten itibaren şiirlerini Sırât-ı Müstakîm’de yayınlanır.

1920 târihinde Burdur Mebusu olarak Birinci Büyük Millet Meclisine seçildi. 17 Şubat 1921 günü İstiklâl Marşı’nı yazdı. Meclis 12 Martta bu marşı kabul etti.

1926 yılından îtibâren Mısır Üniversitesinde Türkçe dersleri verdi. Derslerden döndükce Kur’ân-ı kerîm tercümesiyle de meşgul oluyordu, fakat bu sırada siroza tutuldu. Önceleri hastalığının ehemmiyetini anlayamadı ve hava değişimiyle geçeceğini zannetti. Lübnan’a gitti. Ağustos 1936′da Antakya’ya geldi. Mısır’a hasta olarak döndü.

Hastalık onu harâb etmiş, bir deri bir kemik bırakmıştı. İstanbul’a geldi. Hastanede yattı, tedâvi gördü. Fakat hastalığın önüne geçilemedi. 27 Aralık 1936 târihinde vefat etti. Kabri Edirnekapı Mezarlığındadır.

Mehmed Âkif milletini ve dînini seven, insanlara karşı merhametli bir mizaca sâhip, şâir tabiatının heyecanlarıyla dalgalanan, edebî bakımdan kıymetli şiirlerin yazarı meşhur bir Türk şâiridir. İstiklâl Marşı şâiri olması bakımından da “Millî Şâir” ismini almıştır.

Şairin en büyük eseri Safahat genel adı altında toplanan şiirleri şu 7 kitaptan oluşmuştur:

1.Kitap: Safahat (1911)

2.Kitap: Süleymaniye Kürsüsünde (1912)

3. Kitap: Hakkın Sesleri (1913)

4. Kitap: Fatih Kürsüsünde (1914)

5. Kitap: Hatıralar (1917)

6. Kitap: Asım (1924)

7. Kitap: Gölgeler (1933).

YUSUF SAMET ÇAKIR