Akparti’nin İstanbul il kongresinde tekrar milli görüş çizgisine dönmesine herkes hayretle bakıyor.

Oysa bu sadece il başkanlığı düzeyinde değil, ilçelerde de eski milli görüşçüler ya ilçe başkanı yapıldı, ya da yönetimlerde yer aldı.

Bu durumu anlamak için olayı şöyle bir örnekle anlatmak isterim.(Teşbihte hata olmaz derler.)

Evinde dar bir aile alanında huzur içinde yaşayan bir baba, bir gün evdekilerle vedalaşıp, onlardan uzak kalmadan dünyaya açılır.

Dış dünyada evdekilerden çok farklı kültürde olan insanlarla birlikte olur.

Onların huyunda hareket eder ve evdeki kültürünü de koruyarak veya göstermeyerek yeni kültürdeki insanlarla çok güzel ilişkiler kurar.

Bir süre sonra bu çevrenin maddi manevi desteğiyle ve dayanışmasıyla çok yeni olanaklara kavuşur.

Bir süre sonra o kadar çok güçlenir ki, onun yeni çevresinin desteğiyle geldiği yerde sonradan destek olanlara ihtiyacı kalmaz.

Evden ayrıldığı kültüre ve yaşam biçimine geri döner ve ilk çıktığı noktadaki arkadaşlarıyla çok daha mutlu olacağını anlar.

Tekrar evine ve ilk kültürüne geri döner.

Onların itiraz etmediğini ve de aldığı her kararı biat içinde onayladıklarını görür.

İşte bu gün Akparti’nin il kongresi ve de yapacağı kurultay milli görüşün ilk hali olan İslamcı ve de içe kapanık, muhafazakar çizgiye geri dönüştür.

Çünkü bu gün Akparti’nin ordu, yargı, devletin bütün kadroları, üniversiteler, devletin bütçesi, merkez bankası, ülkenin bütün kaynakları ve de ülkenin dağı, taşı, ormanı, madenleri, borsası, şirketleri Akparti’nin yani başkanlık sisteminin tek elindedir.

Artık bundan sonra Akparti’nin muhafazakar, İslamcı ve dünya ölçeğinde İhvancı diye tanına kadrolarla yol almasının önünde hiç bir engel yoktur.

Başkanlık sistemiyle Türkiye’nin artık Akparti’nin istediği her şeyi yapacağı bir noktaya gelmiştir.

Bundan dolayı sayın Erdoğan 1999 öncesi çizgisine dönmesinin yani ilk yuvasına dönmesinin önünde hiç bir engel yoktur.

Bu ülkenin İslamcı refleksinin ve hukuk çizginin her alanda egemen olduğu bir yola evrilecektir.

Bunun önünü ancak tek bir oluşum kesebilir.

Bu oluşum CHP-İyiparti-HDP-Sol birlikteliğidir.

Bu birliktelik bu gün için mümkün görünmüyor çünkü İyiparti, genel başkanlarının isminin, HDP eş başkanıyla bile bir arada olmasına tahammül edemiyor.

Bu durumda önümüzdeki süreç ülkenin CHP-İyi parti birlikteliğiyle ve de çaktıramadan, görünmeden HDP’nin bu yapıya desteğiyle olacaktır.

Bu durumda da HDP diyecek ki, ”Siz iktidarda olacaksınız biz sokakta ve hapislerde sürüneceğiz, olmaz böyle şey”

HDP mutlaka bu gün olmasa bile yarın bunu diyecektir.

Fedakarlık hele ölüm ve hapislerle ödenen bir fedakarlık HDP tarafından ilelebet katlanacağı bir durum olmayacaktır.

HDP kurumsal yapısıyla iktidarın maddi manevi edinimlerinden faydalanmadığı, yer almadığı bu üçlü birlikteliğe çaktırmadan destek olmaya rıza göstermeyecektir.

Çünkü Kürt hareketi hangi örgütüyle olursa olsun dünkü kadar yalnız değildir ve Kuzey Irak’ta ve de Kuzey Suriye’de ABD’nin ve batının çok büyük desteğini almıştır ve de almaya devam etmektedir.

İşte bu tabloda kolay yoldan demokrasiye ulaşmış, haybeci demokratlar, laikler ve seküler yaşamı benimseyenler ”BİDEN bir telefon eder, ülkeye demokrasi gelir” umudu taşıyorlarsa yanılıyorlar.

ABD’ nin istediği belli, orta doğuda ve Akdeniz de çıkarlarını korumak, yetmiş yıldır koç başı görevi yapan Türk ordusunun aynı görevi yapmasını istemek, eski sadık müttefik(Bizim çocuklar) ve uslu çocuk pozisyonunda olması.

ABD bunları elde ettiği sürece bu ülkede ister demokrasi, ister tek adam rejimi, isterse şeriat olsun çokta umursamaz.

Bundan dolayı eğer ABD, Akparti iktidarıyla biraz evvel anlattığım konularda uzlaşırsa, ülkenin neyle nasıl yönetildiği konusunda kılını bile kıpırdatamaz.

Çünkü ABD’nin ilişkileri, ülkeler üzerinde sağladığı çıkarına göre işler o ülkelerin halklarının hangi yönetimle yönetildiğini umursamaz bile.

Bundan dolayı tatlı su demokratları, BiDEN telefonuyla özgürlükçü demokrasi gelecek, AKparti iktidarı bitecek diye bekliyorlarsa boşuna bekliyorlar.

Önümüzdeki süreçte ise, AKparti ve sayın Erdoğan iktidarının devamı için mutlaka ABD ve batıyla uzlaşacaktır ve kendi iktidarının içerde ilk evine döndüğü kadrolarla gençliğinden beri hayalini kurduğu İslami bir toplum modelinin son hamlesini de yapacaktır.

Bu ülkenin şeriatla yönetilmesi ne Avrupa’nın ne de ABD’nin umurunda bile olmaz, bilakis memnun da olurlar.

Onlar çıkarlarına bakarlar.

Bundan dolayı tek çıkış yolu var, bu günün Kemalistleri, Atatürkçüleri, liberalleri, solcuları, özgürlükçe parlamenter demokrasiden ve özgürlükçü soldan yana olanlar HDP veya onun altı milyona hükmeden yeni yapısıyla uzlaşmak zorundadır.

Bunun yapamadıkları taktirde, yeni dönemde ABD’nin de istediği şekilde AKP-HDP birlikteliği ABD tarafından AKparti’ye dayatılacak ve de tıpkı Kuzey Irak Kürt oluşumu gibi, Kuzey Suriye’deki Kürt devletinin rahat bırakılması için adımlar atılacaktır.

Bunun nasıl ki Kuzey Irak’da yaptılarsa, ki bu gün Barzani’yle hiç bir sorunumuz yok en büyük ticareti biz yapıyoruz.

Aynı durum AKparti iktidarının HDP ve de kuzey Suriye’deki Kürt oluşumuyla beraber yaşama isteği ABD tarafından dayatılacaktır.

Akparti kadroları böyle bir uzlaşıya her zaman açıktırlar ve önlerindeki tek engel MHP’dir.

Eğer bu gün MHP’ den Akparti kurtulmuş olsa, biraz evvel söylediğim model hemen hayata geçecektir.

”Çok büyük nefretlerin arkasından çok büyük sevgiler doğar” derler.

Çünkü bu gün orta doğuda ABD’nin istekleriyle, PKK ,PYD ve diğer Kürt örgütlerinin ve de HDP’nin isteklerinde ayrışma söz konusu olmayacaktır.

Çünkü Kürt açılımında çok rahat bir araya geldiyse aynı ekiplerin bu amaçla bir araya gelmesinde hiç bir siyasi ve ideolojik engel olmadığı çok açıktır. Tek engel MHP’dir.

Bundan dolayı ülkenin özgürlükçü ve de güçlendirilmiş parlamenter rejim isteyenlerin mutlaka İyiparti’yle HDP’ yi uzlaştırması gerekiyor.

Bu olmadığı taktirde, önümüzdeki dönemde ABD ve batının uzlaştığı ve de onların orta doğudaki isteklerinin yerine geldiği yeni bir dönemle Türkiye Milli görüşçülerin daha yeşil siyasi politikalarının egemen olduğu ve de bu gün bile var olan bir takım özgürlüklerim mumla arandığı bir döneme herkesin hazır olması gerekiyor.

Ben gene belirteyim kırk yıldır siyaseti takip eden bir yurttaş olarak ve siyasetin bir çok mutfağında bulunmuş bir kişi olarak bu günü ve ülkenin yarınların bu pencereden böyle görüyorum.